Nöbetçi Eczaneler
Bir yılı aşkın bir süredir yazmıyordum. Uzun bir tatile çıkmışım demek ki. Zaten piyasa şartları da tam tatile uygun. Oteller, ulaşım, hele dinlenme tesisleri… Gerçekten fiyatlarıyla göz kamaştırıyorlar. Şaka bir tarafa, bırakınız efendim tatil yapmayı; evden adım attığınızda büyük bir heyula ile karşılaşıyorsunuz.
Hemen karamsar olmayalım. Elbette aşılır bu zorluklar. Şüphemiz yok. Refahımızın yükseldiği günlere erişirken daha az acı çekmek gerek. Vatandaş da güzel günler görmeli.
Bir yıl önce “Ballı Reçete” deyip aktarmıştım taleplerimi. Bunlar sadece benim taleplerim değildi; kime sorsam benzer konulardan yakınıyordu. O yazının yazıldığı tarihe göre şartlar biraz değişti. Geçen yıldan farklı olarak, büyük depremlerle sarsılıp Asrın Felaketi’ni yaşadık. İmtihan ağırlaştıkça, nimeti de bereketlenir.
Allah, milletçe yaşadığımız acıları, mutluluk ve feraha vesile kılsın.
Ekonominin geldiği noktada yine döndük dolaştık; kemer sıkma siyasetini gütmeye başladık. 6 ay önce kredi kartlarının limitleri artırılırken, bireysel ve ticari kredi muslukları açıkken vatandaşlarımızı faiz sistemine iyice yaklaştırdık; bir sabah uyandık ve kredi erişimini zorlaştırdık. Esasında, küresel salgın koşullarını yaşadığımız 2020-2021 yılları arasında da kredinin ekmek-su gibi kolay ulaşılır bir nesne hâline gelmesinin sonucunu yaşıyoruz.
“Bunları hepimiz biliyoruz Saltuk Bey, çözüm önerin ne?” diyeceksiniz.
Ballı Reçete yazımda belirttim efendim; biraz daha doğrudan yazayım:
Önce üreticinin omzundaki vergi yükünü alırız; ardından ‘Bağışladığım verdi oranına karşılık en az bir istihdam istiyorum’ diyebiliriz. Ki böyle bir uygulama, daha önce teşviklerle yapıldı. Bu sefer daha keskin ve net olmalıyız. Devletimiz ‘Ben vergi konusunda fedakârlık yapıyorum, aynı fedakârlığı istihdamı geliştirmek için şirketlerimizden bekliyorum’ dese, ülkemiz bayram yerine döner. Her işletme sahibi, yanında çalıştırdığı kişinin boğazından helâl lokma geçtiğinde gururlanır, mutlu olur.
“Vergiyi düşür, üretimi artır” olarak özetleyebileceğimiz bu kampanya, iç piyasaya hareketlilik getirir; üretilen her artı değer ise ihracata dönüşür. 1990’lı yıllarda “canavar” olarak adlandırılan, 2002’den 2021’in sonuna kadar unuttuğumuz “enflasyon” olgusunun hakkından ancak üretimle gelebiliriz.
Üretim odaklı düşünmeye başladığımızda hem olumsuz ve bizi dipsiz kuyuya iten fikirlerden kurtulmamız mümkün olur; hem de ülkece bereket ve bollukla tanışırız. Üretime dayalı bir ekonomide işsizlik azalır, ürün çeşitlenir, ithalat düşer.
Çok değil 3-4 yıllığına vergiden fedakârlık, gösterişten tasarruf yapsak bambaşka bir geleceğe “merhaba” deriz.
FENER ALAYI
Kocatepe sırtlarında başlayan Büyük Taarruz ve ardından kazandığımız Büyük Zafer’in 101’inci yıldönümünde Afyonkarahisar’da Yoğurt Pazarı’ndan Zafer Meydanı’na kadar düzenlenen Fener Alayı, akıllarda yer etti. Yetkili ve ilgililere teşekkür ederim.
Önemli olan, etkinliğin büyüklüğü değil; bu yıl 1000 kişi katılır, gelecek yıl 5000 kişi olur. Önemli olan vatandaşların hafızalarında “Afyonkarahisar’da böyle bir etkinlik yapıldı” cümlesini kurdurmaktır.
Devletimizin ve milletimizin buluştuğu böyle etkinlikler, milli ve manevi değerlerimizin “yeniden üretilmesi”ni sağlıyor. Böylelikle çocuklarımız ve gençlerimiz nereden gelip nereye gittiğimizi, bizi biz yapan ecdadımızı nasıl hayırla yâd etmemiz gerektiğini öğreniyor.
İSMİ GİBİ BİR GAZETE
İnsanın kendi kurumunu övmesi doğru karşılanmayabilir. Bununla birlikte Kocatepe’nin hakkını da vermek lazım değil mi?
Bir isim duruşu, temsili ve öncelikleriyle bir gazeteye ancak bu kadar yakışabilir.
“Gazeteniz Kocatepe” diyerek okuyucusuyla bağ kuran, milli ve manevi değerleri yaşatan, her kesimden temsilcinin sütunlarında yer bulabildiği, aynı zamanda gazeteci okulu hâline gelen bir kuruluştur Kocatepe Gazetesi.
59 yıl… Dile kolay.
Allah başarılarını daim etsin.
