Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

ASTROLOJİ BURÇLAR VE ZANLAR- 12

Yengeç burcuna devam ediyoruz. Esfele safiliyn yapıyı sahiplenmiş, dunihi algı ve zanlarını hayat tarzı haline getirmiş bir yengeç burcu insanı kendisindeki özellikleri zulmette kullandığı için, onun genel olarak özelliklerini anlamak üzere demiştik ki: Yengeç burcu insanının tanrısal kavgaları Koç, Terazi ve Oğlak iledir. “Müstakilen varım ve muhtarım “iddiasını güçlü tutabilmek için kuyruğunu dik tutmayı hayat tarzı haline getirmiştir. Amacı dûniHİ manada hürriyetini ve kendi adı namına “BEN” diyerek oluşturduğu statüyü güçlü göstermektir. Onun ilahlık hissiyatına dokunan yanar, o kişiye hayatı zindan eder, kıskacına alarak ona istediğini yapmaya çalışır. İlahlık hissiyatına ait öne çıkan heva ve hevesleri “kırmızı çizgim” diye tanımlar. Onun kırmızı çizgim dediği alana gireni öfke veya gerekiyorsa cinsellik kullanarak kıskacına almaya çalışır. Şikâyet dilini çok sever, bu şikâyet dili onu hayatının her alanında tatminsiz, memnuniyetsiz bir kişi yapar. Şikâyet eden yapısı sebebiyle kendisini hep haklı ama mağdur görür ve mağduriyetini, bu hissiyatını silah olarak kullanır. Her şeyden şikâyetçi olduğu için şimdiki zamanı bir türlü beğenmez, geçmişe takılı kalmıştır (geçmişte yaşasaydı o zamanı da beğenmeyecekti). Geçmişe takılı kalarak yaşamaları sebebiyle psikolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklar yaşarlar. İlginç bir şekilde doğaya duyarlıklarıyla, yardım severlikleriyle, iyilik yapan merhametli insan rolleriyle, hemen yaşaran ıslak gözlerle de tanınırlar. Sorumluluk duyguları yüksek olduğu için çevresindekilerin hayatını kolaylaştırmak için çırpınır. Sevmeyi ve sevilmeyi gözetir, önceler “seviliyor muyum?” merakı ve takibindedir. Yengeç insanı sadakatiyle de dikkat çeker.
Bütün bu vasıfları, sanki kendimiz bir yengeç burcu insanıyız ve bu özellikler az ya da çok bizde de var ve “bunlardan mutlaka kurtulmalıyım” duasıyla yeniden ve çok özet olarak (kendimize) hatırlattık.
Şimdi: Böyle yaşarken eğer bir yengeç burcu insanı Billahi imanla tanışmış, bu imanın gereği bir salih amel hayat tarzı gayretine girmiş, kendisindeki özellikleri asli hüviyetlerine hicret ettirmeye başlamışsa, böyle bir yengeç burcu insanının Rabbimize açılan kapılar haline gelen özelliklerini şimdi bu bakışla yeniden anlamaya çalışalım.
Rabbimiz tarafından halifetullah vasıflı insana verilen her özellik, dünya imtihanı gereği ona verilen Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisi sebebiyle, ondaki bu tasarruf sahipliği nedeniyle ya Hak ya da Batıl olarak kullanıma açıktır. Bu tercihi kul yapar ve kul tercihlerinin sonucunu yaşar. Bu sebeple, bir kulun tercihini zorla engellemek (tercih kullanma hakkını ortadan kaldıran mecburiyetler ve yasaklar oluşturmak) onun imtihanını bozmak demektir. Böyle söyleyince, bize emanet olan, sorumluluğunda olduğumuz kullara (eş, çocuk vb) hakkı hatırlatmak ve tavsiye ederek önermek, Batıl şeylerden korunmalarını istemek, bunu yavrularımızın eğitim süreçlerinde daha bir önemsemek, onların imtihanını bozmak zannedilmesin. Söylediğimiz şey, Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisini kullanma olgunluğuna erişmiş bireyleri zorlamanın yanlış olduğu! Elbette öneri ve tavsiye (eğer muhatap buna izin veriyorsa) bir ömür yapılmalı. Bu İslami bir ibadettir, zikrullahtır.
Dünya hayatında kul Hak ya da batılı tercih etme konusunda özgür bırakılmıştır (Billahi manada). Bu halifetullah vasıflı insan için işleyen bir sünnetullahtır, Allah’ın emridir, kanunundur; bu Allah kanunu yaşantının her alanında, her yerde ve her zaman geçerlidir. İş hayatımız, arkadaşlık ilişkilerimiz, aile ilişkilerimiz, meslek seçimimiz… Her an bir tercihteyiz ve bu tercihteyiz: ya Hakk ya da Batıl! Marketten yapacağımız alışverişten, uyuyup uyanmamıza, düşünce üretmekten konuşma dili ve davranışlara kadar hayat tümüyle Hak ve Batıl arasındaki art arda, kesintisiz seçimlerimizden oluşmaktadır. Bu tercihler dünya ve ahiret hayatımıza yön verir. Tercihlerimizle değişiriz; (ya Hak istikamette ya da Batıl yönde) kazanılmış bir değişimle de imtihan sona erer. Bakışın, seslenişin, konuşma ve davranışların yediğimiz gıdaların, giydiğimiz elbiselerin, yaptığımız ticaret ve alışverişin yasal olması ayrı şeydir; helal veya haram olması çok farklı şeydir… İslam “amelleri niyet” ile değerlendirir; yani Allah indinde sizin idrakınız, kastınız (takva veya fücurunuz) değerlendirilir, işin görünen halini, amelin zahirini, yaşantının şeklini meşru, legal gösterebiliriz ama Allah indinde o helal (razı olduğu) kasıtla mı, yoksa haram (boş amel) mı, bu önemlidir. İşimizi, mesleği Rabbimizin rızasına uygun yapma gayreti, tüm ilişkilerimizde Rabbimizin razı olduğu hali önemsemek aslında hep Hak ve Batıl arasındaki seçimlerinde kulun hakkı tercih etmesidir. Kapsamı tüm hayatı saran bu Hak ya da Batıl tercihleri, özelliklerimizi hangi yönde kullanıyor olduğumuzu gösteren önemli ahiret belgeleridir, ama biz onları dünyadayken görür ve halimize şahit oluruz. Örneğin bir insanda “inat” var ve bu duyguyla yaşıyor. Bu halinden de rahatsız. Çünkü zulmette kullanıyor! Yaygın yapılan, bu duyguyu yok etme, bu huydan vazgeçme, üzerini kapatma gibi yöntemlerdir ki bunlar tümüyle yanlış hatta çok da tehlikelidir. Belki belli bir süre işe yarıyor gibi görünse de sonrasında sürdürülebilir değildir. Yapılacak doğru yöntem tektir: Bu durumda duygumu, duygularımı tanıyıp, duygularımı Hak yolda kullanmanın yol ve yöntemlerini bulmaktır. Örneği inat üzerinden verdiğimiz için, kişinin zulmani inadından rahatsızlık duymayıp “inat” duygusunu müstakilen varım ve muhtarım iddiasının oyuncağı yapması, “ben çok inatçıyım” deyip mutlu memnun yaşaması, böylece hayatı kendine ve etrafına zorlaştırması, elbette bu da çok büyük bir gaflettir, yanlıştır. Hem bu duygumuzu hem de diğer duygularımızı Hak yolda kullanmak yani onlarla Allah’ı tanımak ve bu tanıyışa göre de yaşayabilmek üzere hicret ettirmek tek çıkar yoldur; elbette talip olan için. Bu hicret için kolaylaşmış zamanlar varsa belki de bunlardan birisi Muharrem ayının bu günleri olabilir; adı “hicri” olan yani “hicreti hayatın anlamı edinmiş” bir yıl anlayışı bugünlerde Billahi imanlılar nezdinde her yıl yüksek bir coşkuyla yaşanıyor. Bu elbette hicret duygusunu uyarıyor ve hicret etmeyi, hicret ettirmeyi Biiznillah kolaylaştırıyor.
Yengeç burcunda olanlar (yani hepimiz) nelerini, hangi özelliklerini hicret ettirmesi gerekiyor, tanımaya çalışalım.
Merhamet duygusunu esfele safilin olarak yaşayan yengeç burcu, doğaya duyarlı, yardım sever, iyilik yapan bir insan olarak tanınır, bu duygusundan dolayı ağlamaya meyillidir, öyle olduğu için “sulu göz” olarak tanımlanır. Sokak hayvanlarına duyarlı, hayatının her alanında iyilik sever bir insan. Merhamet duygusu dunihi algıyla (batıl ama insana huzur verecek şekilde) nasıl yaşanır, merak ederseniz yengeç burcunu izleyebilirsiniz. Günlük hayattaki “merhametten maraz doğar” sözü de bu sebeple vardır. Bu söz Hak yolda kullanılan merhametten maraz doğacağını ifade etmek için söylenmez, batıl yönde kullanılan merhamet duygusundan maraz doğacağını anlatır, çünkü batıl yönde yapacağımız tercihler (çok hoşa gitse de çok merhametli olsa da) Rabbimizden uzaklıktır. Farkında olmadan kendimizdeki ilahlık hissiyatını tatmin etmeye çalışacağımız için o merhametten maraz doğacaktır. Rabbimizin rızasını öncelemeden yani Billahi iman nedir öğrenmeden ve o imana talip olmadan merhamet duygusunu dunihi algıyla tatmin etmeye çalışarak yardıma ihtiyacı olan her canlıya destek için koşan yengeç burcu karşılığını kuldan bekler ve doğal olarak hep üzülür. Yardım ettiği insandan kendini yüceltmesini, ona itibar etmesini bekler (yardım ettiği eğer bir kedi ise onun gözlerine bakar, bana minnet duyuyor mu diye). Beklediği ilgiyi, bakışı eksik hissettiği anda muhatabı insan ise “merhametten maraz doğar” der, sıkıntısını dile getirir. Bu da duygusunu Hak yolda kullanmadığını gösterir. Çünkü Hak yolda kullanılan hiçbir özellikten maraz doğmaz. Marazın çıkma sebebi ilahlık hissiyatının tatmin olmamasıdır. Zaten maraz yani hastalık bu hissiyatla yaşamaktır. Oysa o hissettiği merhameti, sahibi (Allah) adına O’nun halifesi olarak hissediyor ve yaşıyor olduğunu fark ettiğinde karşılık bekleme, umma biter. Ne karşılık bekleyen ne de karşılık vermesi beklenenler kalır; illa Huu…
Yine fark ettiğinde anlar ki, onda akmak için hazır bekleyen göz yaşı, kalıbının kirini (formatını, elbisesindeki kiri, esfele safiliyni) temizlemek içindir.
Esfele Safilin yaşantısında kıskaçlarıyla muhatabından istediğini koparan duruşu, şimdi Hak yola hicret ettiği için, Hak yolda bir adım atmaya başlarsa o adımlarında kararlı olur; Rabbimizin koyduğu kurallara kenetlenir, kıskaçlarıyla şimdi Allah yolunu sıkı tutar.
Sorumluluk duygusunun yüksekliği sebebiyle etrafının hayatını da kolaylaştırmak için gayret eder ancak bu sorumluluk hali esfele safilin hayatta ona yük olur; bazılarının “din yorgunu” olması gibi o da iyilik yorgunu olur, “her şeyle ben ilgileniyorum, artık çok yoruldum” duygusunu çok sık yaşar. Ne zaman ki bu duygusunu Hak yolda yaşamaya başlar, işte o zaman yüklendiği sorumluluğu hatırlar ve sever. Artık ona, dunihi bir his ve iddia söz konusu olmaksızın söylediği “Rabbimiz Sensin” sözünün hazzı ve o hazla yüklendiği yetki ve sorumluluğu yaşamak kolaylaşır.
Sevmeyi ve sevilmeyi önceleyen yengeç burcu esfele safilin dünyada aradığı ve yaşamaya çalıştığı her sevgiyi acı, hasretlik ve sıkıntı olarak çeker. Ancak Billahi imana girmekle ilk kez tanıştığı gerçek sevgiden sonra, Allah’ı ve Allah’ın sevdiklerini sevmek ona bu duygusundan dolayı çok artık kolaylaştırılmıştır. Elhamdülillah, maşaallah…
Sadakat duygusu yengeç burçlarında çok belirgin bir özelliktir. Hicretten sonra ondaki sadakat onun Hak ve batıl arasındaki seçimlerinde Hak yoldaki sadakati olarak karşısına çıkar, Rabbine açılan böyle güzel bir açık kapısı olur.
Allah’ım, Hakkı Batıldan daima hızla ve kolayca ayırabilmeyi, tümüyle Hakka hicret edebilmeyi, bu hicret edişin nuruyla daim Hak tercihler yaparak yaşayabilmeyi bize lütfediver, ikram ediver. Lütfen bize reddedilmeyen, geri dönüşü olmayan bir iman ve sadık bir yakin ver Allahım (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti