Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

ASTROLOJİ, BURÇLAR VE ZANLAR 20

KOVA BURCU
(20 Ocak- 18 Şubat)
Kova burçlarının en baskın duygusu “kibir”dir; diğer burçların da açıktan ya da gizliden yaşadıkları kibir zannı (ilahlık hissiyatı) kova burçlarında çok baskındır. Temeli “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasına dayanan bu kibir zannını aslında hepimizin kendimizde yakalamamız gerekiyor ama onu insanın kendisinde yakalaması kolay değildir. Çok ciddi, çok titiz bir levvame hali gerekir. Çünkü bunu (kibir zannını yani ilahlık hissiyatını) bizi biz yapan özelliğimiz olarak görürüz. Nasıl mı? Mesela bizden kendimize ait özellikleri saymamız istense “düzenliyim, çalışkanım, duygusalım…” gibi birçok özelliği kolaylıkla sayarız, söyleriz ama “ben kibirliyim” diyeni pek duymayız, “ben çok kibirliyim” diyeni ise hiç duymayız. Kibir duygusu, toplumsal günlük yaşantıda “insanın kendini bir başkasından üstün görmesi” anlamında kullanılır ancak bu doğru bir yaklaşım ve davranış şekli değildir. “Kibir” denilince asıl üzerinde durmamız gereken şey Rabbimize karşı gösterdiğimiz kibirdir. Cümleyi hele de bu şekilde kurduğumuzda hiçbirimiz Rabbimize karşı kibir duygusu içinde olduğumuzu düşünmeyiz değil mi? Peki, iş gerçekten öyle mi acaba?
Elbette bir inanan çıkıp da “ben Allah’tan daha iyi bilirim” diye bir cümle kurmaz, bunu hiçbirimiz dilimizle demeyiz ama halimizle bunu diyor olabilir miyiz acaba? Bu manayı halimizle, fiillerimizle söylüyorsak ki söylüyoruz; işte kibir budur. Bu kibir “müstakilen varım ve muhtarım” demenin diğer ifadesidir. Kişi “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını yani Allah’a karşı kibir halini kendisinde yakalamalıdır. Örneğin başımıza gelen herhangi bir olayla didişmek bu kapsama girer. Herhangi bir hastalık, sıkıntı, zorluk esnasında “etrafta bu kadar kötü insan varken bu hastalık benim başıma gelmemeliydi” veya “o kadar da tedbir aldım, insanlar hiç tedbir almadan yaşarken bu hastalık niye gelip beni buldu?” gibi düşünceler Rabbimize karşı kibir duygusunun göstergesidir. Bu duygunun yani Allah’a karşı kibir duygusunun işaretidir ki insan öncelikle var olanı kabullenmez, sonra olmuş olanla ilgili kendi fikrini ortaya koyar, “ben olsaydım böyle yapmazdım” gibi yorumlar yapar. Bütün bunlar aslında Rabbimize ve O’ndan gelene (O’nun emrine, O’nun hükmüne, O’nun kaderine) razı olamayışımızı gösterir; diğer bir deyişle, herhangi bir konuyla ilgili şikâyet, yakınma, didişme, beğenmeme, tatmin olmama, kabullenememe içerikli yorumlar, Rabbimize karşı kibir seviyemizi gösterir. Altını tekrar çizelim ki “kibir” toplum içerisinde de hoş karşılanmayan bir haslettir ancak asıl fark etmemiz ve terk etmemiz gereken, kurtulmamız gereken kibir Rabbimize karşı olandır.
Ve dönelim Kova Burcu’na ve onun kibir duygusuna. Kova burçları için kibir duygusunu yaşamak bir ihtiyaçtır. Bu duyguyla et-kemik haline gelen kova burçları ilahlık hissiyatını tatmin etmeyi etrafına karşı gösterdiği kibriyle yaşar.
Kibir duygusunun yanında baskın olan diğer bir duyguları, dunihi algı ve zanlarına dayalı nefret kökenli “kıyas” yapmaktır. Kendilerini sürekli kıyas içerisinde bulurlar. Bu kıyası yapar ve şan, şöhret, para, güç… gibi konularda başkalarının kendisinden önde olmasını kabul edemezler. İçinde bulundukları bu zulmani kıyas duygusu ile etrafında olan herkesten daha akıllı ve güçlü olduklarını zannederek kibrini yaptığı bu kıyas ile desteklemeye çalışır.
Kendisinin baskın olan ilahlık hissiyatını (kibir zannını), bu duygusuna destek verecek kıyas, haset, göz dikme, didişme… gibi duygularla destekleyen kova burcu insanı, buna rağmen genellikle çevresinde yenilikçi, iletişim gücü yüksek, insanlara faydalı, adalet duyguları yüksek gibi tanınır. Ancak onun bu özellikleri, ilahlık hissiyatını (kibrini) tatmin ettikten sonra ortaya çıkar. Kendi adına söylediği “ben” tatmin edilemediğinde yani kova burcunun ilahlık hissiyatı sevilip okşanıp takdir edilmemişse, onda sayılan bu özelliklerden eser kalmaz. Bu da esfele safilinde yaşanan duyguların ne kadar sahte ve menfaate (ilahlık hissiyatının menfaatlerine) dayalı olduğunu gösterir. Kendisinin ilahlığının tanınmadığı yerde agresif, etrafıyla didişen, huzursuz bir kova burcu ile karşılaşırız.
Kova burçları dunihi özellikli akıllarını kendilerine ilah edinirler, bu da aslında güçlü tutmaya çalıştıkları kibir zannına destek olması içindir. Kendilerini her alanda başkalarından farklı görüyor olmaları, onların kendi akıllarını ilah edinişlerinin bir çıktısıdır. Bu sebeple, başkasından gelen bir fikri beğenmez, küçümser. Sadece gözünün gördüğü kadarıyla akledebildiği veya zekasıyla öngörebildiği zulmani akılla ulaşabildiği bilgiye sahip çıkar, sonuçta başkalarının yaptığı işin hep eksik ya da yanlış olduğuna inanan kova burçları için bu özellik, onların küfre açılan önemli bir kapılarıdır.
Kendi adına “BEN” derken kullandığı “HİS” aslında ona Allah’ın emanet ettiği “BEN” diyebilme yetkisidir. Kendisine hediye edilen “BEN” diyebilme yetkisinin nuru ondaki “Kibir Kere Kibir” sebebiyle o derece yüksektir ki Kova Burcu insanı bu hediye ile kendisini dûniHİ algı içerisinde bulunca, dünya hayatındaki esfele sâfiliyn karakterin gereği olarak vehmin zulmetine yani zanlar havuzuna düşer ve bu “BEN” gücüyle bu havuzda yüzer. Hem bâtılın gereği olarak hem de vehmin zulmetinin zulmeti gereği, ondaki “BEN” gücü (“BEN” deme yetkisi) zalim olarak belirir. Ondaki bu zulmani “Kibir kere Kibir” halini iyi göremeyenler, Kova Burcu insanının dinde ve tasavvufta önünün çok açık olduğunu zannederler. Maalesef öyle değil, önü çok kapalıdır!
Ondaki “Kibir kere Kibir” halinden anlıyoruz ki aslında Allah ona bu kadar yüksek bir “BEN” nuru vermiştir. Nurun frekansı bu kadar kuvvetlidir, yani kibri! Hele bir de kadınsa… Onda bulunan rahim organının önemliliği ve frekansı nedeniyle esfele sâfiliyn hayatta kadınlar bu iki frekansı (yüksek bir kibriya ve rahim vasfını) birden kaldıramaz. Şöyle düşünün: Çok neşeli bir arkadaşınız var, bir olay oldu, birkaç gündür kendine gelemiyorsa ona “neyin var?” dersiniz ya, Kova Burcu insanı doğduğundan beri işte böyle “neyin var?” pozisyonundadır. Bu enerjiyle, bu frekansla sürekli sarsılır. Dolayısıyla bu güce kişi dûniHİ algı ve zann’larıyla müstakillik verdiği için, o özellik dışarıya zulüm olarak çıkar. Onun esfele sâfiliyn hayat tarzında merhamet olarak çıkması mümkün değil. Bâtıl içerisinde Hakk olmaz! Esfele sâfiliynin gereği olarak dışarıya zulüm çıkar.
Zalim olan, Kova Burcu insanının Kendinde Kendine Göre Var hâli değildir, onun “BEN” gücünün esfele sâfiliyndeki “Müstakilen Var ve Muhtar” hâlinin yaptırım gücüdür. Bu sebeplerden Kova Burcu insanının aralık kapısı zannettiği özelliklerinin yolunu, önünü onun zulmetteki bu kibri hep kapatır. Elbette bazı aralık kapıları vardır ama esfele sâfiliynde durma ısrarı yüzünden bu kibir o kapıların hepsini örter, hiçbirinden yararlanmasına fırsat vermez. Aslında zulmette kullandığı “Kibir Kere Kibir” yüzünden “aralı kapılarına” tenezzül bile etmez. Bu yüzden kurtuluşunun tek yolu “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasından hızla vazgeçmektir. Ahiretini kazanmak istiyorsa kendisindeki “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasını ısrarla ve yüksek bir gayretle armalı, bulmalı, tam öğrenmeli ve hızla bu iddiasından vazgeçmelidir (Yılmaz Dündar, Burçlar ve Küfürler).
Gelelim onun aralı (açık) kapılarına. “Ve lâ havle ve lâ kuvvete illa Billâh!” diyerek esfele safiline arkasını dönen Kova burçlarının Rabbimize açılan kapıları elbette vardır. Bu kapılar “Billahi manada iman” ve “semi’na ve eta’na” (işittik ve itaat ettik) diyen hayat tarzı ile açılır.
Esfele safilinde şan, şöhret, para, güç peşinde koşarak “müstakilen varım ve muhtarım” diyen kova burçları, billahi imanla birlikte Rabbimiz Allah’ı hakkıyla tanımaya başlamasıyla birlikte tüm bu iddialarından vazgeçer.
Dunihi anlamda özgürlüğüne düşkün olan kova burçları billahi manada özgürlüğün ne olduğunu anladığında esfele safiline ait tüm bağlarından kurtulur.
Esfele safilin idrakte yaşarken, kendisindeki kibir zannı sebebiyle ihtiyaç sahibi olmayacağını düşünür ki bu aslında onda Rabbimiz Allah’ın Samed isminin kendini göstermesidir. Oysa bunu esfele safilinde yaşaması kova burçlarının zannî kibir duygularını besler.
Kova burçları tanrısal kavgalarını Boğa, Aslan ve Akrep burçlarıyla yaşarlar. “Müstakilen varım ve muhtarım” iddialı burçlarla ilahlık hissiyatları çatışır. Karşılıklı olarak kendi ilahlık hissiyatlarının tatmin olmasını istedikleri için bir türlü anlaşamazlar. Esfele safilin hayat tarzındaki Boğa, Akrep ve Aslan burçlarında da baskın olan “müstakilen varım ve muhtarım” iddiası (ilahlık hissiyatı yani tanrılığı) yüzünden kova burçları bu burçlarla anlaşamaz.
Ey Fettah olan Allah’ım, kendine yönelen, tövbe eden Billahi imanlı (hanif) kulları için Rahmetine kapı bile koymayan Allah’ım, lütfen bize selam, rahmet ve bereketini açıver, bizi ara yerde kalmaktan kurtarıver, bizi ayana ve öze alıver (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti