Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

Berat Gecesi

Bugün Şaban Ayının 15. günü. Bugünün gecesi ki bizler onu “Berat Gecesi” olarak bilmekteyiz, Rabbimizin lütfuyla ulaştığımız bu gece tüm inananlar için önemli bir gece idi. Gün geceyle başlar; önce gecesi yaşanır sonra gündüzü. Öyle önemli bir gece yaşadık ki Hz. Aişe annemizden yani Efendimiz (sav)’in ev hayatından bize ulaşan hadisle bu gecenin önemini Efendimiz (sav)’den şöyle öğreniyoruz: Efendimiz (SAV), Şaban ayının 15. gecesinde ‘Ya Aişe, bu gece hangi gecedir?’ buyurdu. Ben de: “Onu en iyi bilen Allah ve Rasulüdür” dedim. Efendimiz (sav) ”Bu gece Şaban’ın 15. gecesidir. Bu gecede dünya işleri ve kulların amelleri Yüce Allah’a arz olunur. Bu gece Allah’ın Cehennem’den affettiği kimselerin adedi, Benî Kelb Kabîlesi’nin koyunlarının kılları miktarıncadır.” buyurdu ve “bu geceyi benim ibadetle (yönelişle) geçirmeme izin verir misin?” dedi. “Evet” dedim. Rasulullah (sav) salât ikame etmeye başladı. Fatiha’dan sonra küçük bir sûre okuyarak kıyâmını hafif tuttu, secdesini ise gecenin yarısına kadar uzattı. Sonra ikinci rek’ata kalktı. Birinci rek’attaki kıraat gibi kıraatını hafif tuttu sonra secdeye gitti ve sabaha kadar secdede kaldı. Ben Rasulullah’ın o kadar uzun secdede kalması ve kendisinden geçmiş görünmesi esnasında ruhu kabz oldu sanıp bu endişe ile kendisine yaklaştım, mübarek ayaklarına dokununca vefat etmediğini anladım.” (Beyhaki)

Hadisimizde Efendimiz(sav)’den öğreniyoruz ki bu gecede kulların amelleri Allah’a arz olunuyor ve yine bu gece Allah’ın Cehennem’den affettiği kimseler çok, çok fazla (Benî Kelb Kabîlesi’nin koyunlarının kılları miktarınca). Yani anlıyoruz ki bu gece af ve mağfiret gecesidir.

Pişmanlık hissetmek, af dileyip tövbe etmek ve dünya ve ahiret selameti gibi bir hedefle dua edebilmek için öncelikle kulun Rabbini çok iyi tanıması, ayetlerdeki ifadesiyle “hakkıyla bilmesi, tanıması” gerekiyor. Çünkü bilmediğimiz, tanımadığımız bir makama, Allah Makamı’na yönelemeyiz ki. Yönelmeyince affedilmeyi nasıl dileyebiliriz? Bu dualarımızın kastından, tarzından da anlaşılabilir. Dua ederkenki cümlelerimiz ve hissiyatımıza bakalım. Dışında olduğumuz bir makama mı yönelip sığınıyoruz, yoksa Vahid, Ehad ve Samed olan Allah’a mı? Eğer bu vasıflarıyla tanımışsak Allah’ın dışı yoktur ve biz kulları O’nun ilminde dilediği varlıklar olarak kendinden bir yetkiyle Hakkı Batıldan ayırma gücü verdiği bir hayatı imtihan olarak yaşamaktayız ki Kişisel gelişimlerimizi yaşayıp ya cennet veya cehennem ile sonuçlanan süreçler için idrakımız ve hayatımızla bir veri tabanı oluşturalım.

“Müstakilen VAR ve Muhtar” olanın ancak Allah olduğunu (Allah’ın Ehad ve Samed oluşunu), başka müstakil var muhtar olmadığını (Allah’ın “lem yelid ve yüled” oluşunu) ve müstakilen varlık ve muhtarlık iddialarının yalan, batıl ve iftira olduğunu (Allah’ın “ve lem yekün lehü küfüven ehad” oluşunu) biz müslümanlar her gün okuduğumuz İhlâs Sureleri ile tasdik ediyor, beyan ediyoruz. İşte bu sebeple bu mana farkındalığını gören, yaşayan kişi Rabbini hakkıyla tanıyanlar kapsamına girmiş ve ilerlemeye başlamış demektir. Bu kul olarak artık teslimiyet manasını yaşamaya başlamıştır. Ancak:

Sürekli okuduğumuz İhlas Sureleriyle “Müstakilen var ve muhtar olanın ancak Allah” olduğunu söylediğimiz ve başka müstakilen var ve muhtar iddialarını yalanladığımız halde acaba kendimizde böyle iddia olabilmesi tehlikesine karşı uyanık mıyız? Maalesef bu tehlikenin farkında değiliz. Oysa 7/24 devam eden hayatın her anında bir tercih yaparak yaşamaktayız ve bu tercihlerimiz ya “müstakil güç, hüküm ve mülk sahibi” iddiası demek olan ilahlık hissiyatlarıyla veya İhlâs Suresi manasına göre olmaktadır. Her an tercihlerimiz hangi mana ve hissiyata uygun, bunu daim test etmek bizim kulluk görevimizdir belki en önemli kulluk görevlerimizin başında gelmektedir.

Evet, müslümanlar olarak bir puta tapmaz ve Rabbimizden başka ilah edinmediğimizi düşünür, öyle zannederiz. Ancak asıl ilahlık hissiyatının kendimizde olduğunu, böyle bir tehlike ile iç içe yaşadığımızı fark edebilmeliyiz. Eğer ki bunu fark edemezsek bütün hayatımız kendimizdeki ilahlık hissiyatını memnun etmek peşinde heba olup gidecektir. Düşünün ki insanın beklentileri vardır hem de neredeyse tüm hayatı beklentidir. Onun tüm beklentileri aslında ilahlık hissiyatları kaynaklı olabilir, bunu bir araştırmalı ve kendimizde test etmeliyiz. Bu bizim öncelikli işimiz. Çok önemseyip bu hali kendimizde araştırıp fark ettiğimizi düşünelim, sonra kişi ne yapacak? Bunu bir örnekle açalım. Mesela başarılı bir iş adamı çalışanlarıyla ilişkisinde onlara ilahlık hissiyatlarıyla davrandığını fark etmiş olsun. Fark ettiğinde öncelikle bundan rahatsız olur ve onu rahatsız eden tüm duygu düşünce ve davranışlarına sebep olan ilahlık hissiyatlarından kurtulmak ister. İşte bu iç yanıklığı ile Ehadüs Samed olan Allah’a sığınır, Afüvv, Ğafur, Rahiym, Latif Vehhab olanın merhametine sığınır, O’ndan af ve bağışlanma diler. İşte Şaban Ayının 15. gecesi bu hislenmenin ve Biiznillah bir lütuf ve ikram olarak “Berat’ın” yaşanabileceği çok önemli bir gecedir.

Ancak önce doğru tanımak, sonra da örneğimizde de gördüğümüz gibi kulun kendisinde var olan ilahlık hissiyatından kurtulmak için çok derin, çok derin bir rahatsızlık hissetmesi ve yaşaması gerekir. Bu hissiyatın kulda var olduğunu Efendimiz (sav) bize “ümmetimin gizli şirke olmasından korkmaktayım, değilse putlara yönelmesinden değil” diyerek öğretmiş hem de bizi uyarmıştır. İşte bu fark edilip de bu hatadan rahatsız olma halı yaşanmadan yapılan bir tövbe nasıldır, hakiki bir tövbe midir, bilemiyoruz. “Allahım sen affetmeyi seversin, beni affet” sığınışımızın İhlas Suresine uygun bir idrak ve hissiyatla olması ve bunun hayta tarzı olması biz müslümanlara lütfedilir inşaAllah (âmin).

Bakara Suresi 160: “Ancak tövbe edenler, kendilerini düzeltenler (salih kul haline getirenler) ve (İhlâs Suresi’nde açıklana hakikati dilleriyle ve davranışlarıyla) beyan edenler müstesna… İşte bunların tövbesini kabul edeceğim; Ben TevvabürRahiym’im (Rahim olarak tövbeleri kabul edenim).”

Ayetimizden de anladığımız gibi Allah TevvaburRahim’dir. Allahın Rahim oluşu, bu kanunu İhlâs Suresine uygun imanda olanlara çalıştığına göre, Allah işte TevvaburRahiym olarak böyle kulların tövbelerini, onların kendisine güveniş ve sığınışlarını kabul edeceğini bize buyuruyor.

Bu yıl Berat Gecesi aynı zamanda Cuma gecesiydi. Şimdi onun gündüzünü yaşıyoruz ki Cuma günü gibi çok özel, çok mübarek bir zaman dilimindeyiz ve tövbenin yani Allah’a yönelmenin hem zamanı yok hem de Cuma (gecesi, günü ve salâtıyla) bu iş için çok önemli bir fırsat ve devam ediyor. Efendimiz önemle fark ettirmeye çalıştığı gizli şirkimiz olan ilahlık hissiyatlarımızı fark edip işte o günahımızdan rahatsız olalım. Çünkü tüm günah dediklerimiz o hissiyatın ürünleri… Bu rahatsızlıkla duamızı sığınışımızı yapalım, Allah’a, razılığına talipler olarak hedefimizi belirleyelim.

Allahım, lütfen bizlere merhamet ediver, lütfen bizleri bağışlayıver, lütfen bizleri affediver. Sen affetmeyi sevensin, sen TevvaburRahiym’sin. EhadüsSamed olan Allahım, sana bu vasıflarınla inandık, sığındık ve güvendik, bizi affına, bağışlamana ve merhametine aldığın, sevip kendine seçtiğin kullarından eyle (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti