Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

BÜYÜK TAARRUZ – Kocatepe Gazetesi

Agah Bıyıkoğlu 28 Ağustos 2017 Pazartesi 13:05:31
 

 26 Ağustos 2017 Cumartesi günüydü… 95 yıl önce yani 26 Ağustos 1922 günü de cumartesiydi… 25- Ağustos’u 26 Ağustos’a bağlayan  gecenin hilal şeklindeki ayın şavkı Kocatepe sırtlarına vurmuştu… Muharip birliklerimiz büyük bir gizlilik ve disiplin içinde Kocatepe‘deki yerlerini aldılar… Kutsal bir heyecan sarmıştı herkesin kalbini… Dik ve yalçın kayalarla çevrili Kocatepe’nin azametli görüntüsü kurtuluşun habercisi gibiydi sanki… Gafil düşman, birkaç saat sonra perişan olacağından habersiz derin bir uykuda..
Tan yeri henüz ağarmamışken, elinde feneri olan bir kılavuzun öncülüğünde, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi ve İsmet Paşalar önde, karargâh arkada ulaştılar Kocatepe’ye… Türk Ulusu’nun tarihine yön verecek, bir ölüm kalım savaşına sahne olacaktı burası.
“Dağlarda tek ateşler yanıyordu/ Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki/ Şayak kalpaklı adam, nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu/ Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü/ Paşalar onun arkasındaydılar, O saati sordu./ Paşalar “üç“ dediler. Sarışın bir kurda benziyordu./ Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı./ Yürüdü uçurumun başına kadar, durdu/ Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak/ Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/ Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı” (Nazım Hikmet)
Gün ağarırken başladı topçu ateşi… İşte bu andan itibaren bütün bataryalar, ölüm püskürtmeye başlamıştı düşmana. Topçularımız öyle düzenli ve etkili ateş ediyorlardı ki yüzden fazla batarya olduğu halde ortada yalnız bir top, bütün dehşetiyle gürleyen bir tek top varmış gibi bir ateş sistemi, karşı tepeleri ve kayaları berhava ediyordu… Topların tarrakaları Sincanlı ovasından ta Afyon Kalesi’ne, Akarçay sularına, Güzelim dağlarına kadar uzanan bölgede yankılanmaya başladı… Tarif edilmesi imkansız bir manzara… Ve topçu piyadelerinin hücumu… Tel örgüler yerle bir oldu, yarıldı düşman savunması dört beş saat sonra… Ve 27 Ağustos 1922 günü 189. Alay saat 17.30’da bir yıldırım gibi  girdi Afyonkarahisar’a.. Halk askerlere sarılarak sevinç gözyaşları döküyordu… “Secde-i Şükran”da bulundu Afyon halkı… Bu heyecanlı manzarayı tarife kelimeler yeterli olamıyor…
Mustafa Kemal Paşa’nın yaveri Salih Bey: “Belediye önüne geldiğimizde kadın erkek, genç ihtiyar sokağa dökülen ahâlinin otomobile öyle bir hücumu karşısında bulunduk ki sevinçten ağlaşan, nihayetsiz göz yaşı döken vatandaşların içinden kurtulmak imkanı yoktu… Herkes Paşa Hazretlerine sarılıyor, yüzünü gözünü öpüyordu… Bu heyecanlı sahneye dayanma imkanı yoktu..” diye anlatıyor o tarihi günü ve saati..
Bilindiği üzere cumartesi ve pazar günleri Avrupa’da her yer tatildir… Haberleşme ve basın yayın organları da henüz daha emekleme çağındadır. Düşmanın yarılması ve Dumlupınar’a doğru kaçması haberini ancak 31 Ağustos salı günü duyabilmiştir Avrupa… “Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir”… Yani her şey planlı programlı ve başarıyla icra edilmiştir…
İş burada bitmiyordu elbette… Esas ve büyük hesap 30 Ağustos günü Dumlupınar’da kesilecekti… İstiklal Savaşı tarihimizin fevkalade önemli dönemeçlerinden, ulusumuzun kaderini belirleyen en şerefli ve en ahlaklı bir mücadele süreci ve bin bir kahramanlık destanına sahnesine olacak Dumlupınar’da…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER