Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

GURUR DOLU BİR MAÇ: FRANSA – TÜRKİYE MİLLİ MAÇI

Gelecek kuşakların gururla ve övünçle okuyacakları şerefli bir sayfa daha ekledik futbol tarihimize…
Stade de France’nin yeşil zemini ve otuz bini Türk olan binlerce seyircinin maç izlediği tirübünler de bu zafere tanıklık etti…
Yedi kez karşılaştığımız ve ilk kez dört ay önce Konya’da 2-0 yendiğimiz, beş gol atıp, on beş gol yediğimiz Fransa, kendinden emin bir şekilde başladı maça… Gelgelelim “kazın ayağı” hiç de öyle değildi..
Ünlü Portekizli futbol adamı JoseMourinho, “Futbol bir akıl ve felsefe oyunudur.” der.. Artık bir futbol bilgesi olduğunu düşündüğüm Şenol Güneş’in, gerek maç öncesi hazırlıklarıyla, gerek takım tertibindeki isabetli seçimiyle, gerek bu maça özgü oyun anlayışıyla ve gerekse maç sırasında yaptığı “müdahelerle”; kısaca, takım sevk ve idaresiyle takımda sinerji yarattığını düşünüyorum..
Her futbol takımı kazanmayı en azından yenilmemeyi ve başarılı olmayı ister. Farklı yol ve stratejilerle gol atmak veya gol yememek becerilerini kullanır maç boyunca; ancak futbol oyunu, tahmin edilemez davranışların, “açık becerilerin” sergilendiği bir süreçtir… Nitekim her iki takım da tahmin edilemez davranışların sonunda oluşan duran toplardan attı gollerini… 76’da yediğimiz gole 82’de karşılık verdik..
Milli takımımız savunma ağırlıklı bir oyun sergiledi elbette… Top rakipteyken hemen herkes topun gerindeydi; zaten hücuma fazla oyuncu katılmadığı için toparlanma, baskı ve kademeler çabuk oluştu.. Kompakt bir savunma, ceza alanı civarında topu karşılayan bir savunma anlayışı, 4-5-1 hatta 6-3-1 lik sıkı bir savunma.. Fransa gibi bir takım karşısında 75 dakika gol yememek hiç de küçümsenemez.. Griezman, Yeder, Sissoko gibi çabuk ve kaliteli kamponlar savunmamızı zorladılar maç boyunca…
Rakip, son dünya kupası şampiyonu olmuş, ünlü futbolculara sahip bir takım; ancak milli takımımız ikinci gol fırsatı vermedi Fransa’ya… Başta kaleci Mert, savunma hattımız ve öteki futbolcularımızın uyumları, alan daraltmalar sonucu Fransız futbolcular gol yollarını bulamadılar.
Takımımız hücumda etkili olamadı; oyun anlayışımız da buna elvermedi; rakip , çok adamla savunma yapmadığı için topları direkt olarak 1v1 kalan Burak’a atmayı tercih ettik, kazandığımız topları iyi kullanabilseydik, tercih hataları yapmasaydık bir gol daha atabilirdik. Çünkü bir takımın en zayıf anı topu kaybettiği andır. Nitekim Burak, ağları havalandırmak yerine çizgiyi bir milim geçecek bir vuruş yapsa, 1-1’lik eşitlik sırasında rakip ceza alnının sağında kazandığımız topla kaleye inse (kötü bir orta yaptı) üç puanla dönebilirdik.
Geçenki bir yazımda belirtmiştim, kalecimiz Mert Günok, benim ikinci ligde Afyonspor’da hocalık yaptığım dönemde kalecimiz olan Mahir Günok’un oğludur, yine aynı dönemde futbol oynayan Kara Mustafa Yılmaz da Burak Yılmaz’ın amcasıdır…
Şenol Güneş ise ilk kurulan mor beyazlı Afyonspor 2. Ligde oynarken Trabzonspor’un kalecisi olarak gelmişti Afyon’a. Ben de çok genç yaşımda Afyonspor’un genç takım hocasıydım… Şenol Hoca’yı çeşitli kurs ve seminerlerde de dinleme fırsatı buldum çok sonraları..
Tebrikler milli takım, tebrikler Şenol Hoca ve ekibi… Tebrikler tirübünleri dolduran “Çılgın Türkler”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti