KARACA AHMET -II-

Karacaahmet doğumlu hemşehrim Mevlüt Yılmaz aradı. Kendisinin de içinde bulunduğu bir kurul tarafından, Karacahmet için bir anma toplantısı yapacaklarını, benim de bu konuda bir konuşma yapmamı istedi. Seve seve köye giderek, bildiklerimi ve bazı önerilerimi anlatacağımı söyledim. Daha sonra Afyonkarahisar Merkezindeki Afyonkarahisar Yazarlar ve Şairler Derneği’nde buluştuk. Derneğin Başkanı Sn.Muharrem Günay’ın da bulunduğu o buluşmada, şahsen ve Dernek olarak, yapılacak etkinlikte yer alacağımızı söyledik.
09 Eylül akşamı, hayatının önemli bir kısmını Fransa’da yaşamış ve halen Gazlıgöl’de tatil yapmakta olan Bolvadinli hemşehrimiz Şair Gazi Çakmak’ı da yanımıza alarak, Karacaahmet’e gittik. Burada birkaç bin kişilik bir topluluk vardı. Köyün bağlı olduğu İhsaniye İçesi Kaymakamı, çeşitli siyasi partilerin il ve ilçe temsilcileri, bir sayın Vali yardımcısının katıldıkları açılış seremonisinde, önce Milletvekilimiz, TBMM’nde CHP Grup Başkanvekili olan sayın Burcu Köksal, daha sonra da AKP’li Milletvekilimiz İbrahim Yurdunuseven teşrif ettiler.
İlahiler okundu, türküler çığırıldı, sema gösterisi, mehter takımının atlı süvariler eşliğindeki şöleninin yanısıra, Sn.Muharrem Günay’ın Karacaahmet köyündeki zatın önemini vurgulayan konuşması ve şair dostumuz Gazi Çakmak’ın okuduğu şiir ne denli ilgi gördüğünü bilmiyorum. Ayrıca ben, benim oraya niçin gittiğimi anlayamadım!…Zira benden Karacaahmet Sultan ile ilgili bir konferans istenilmiş idi, ama öncelikle meydanda, kısa bir konferansı dahi dinleyecek bir insan topluluğu yoktu. Zira daha sonraki aşamada anladım ki, halk oraya, bir tek kişiyi dinlemek için çağırılmıştı.
Benim elimde altı sayfalık bir konuşma metni vardı. Bu metinde, dün gazetemizde yayımlanan, metnin ilk bölümü bulunuyordu. O metinde Karacaahmet kimdir, buradaki delileri tedavi sistemleri ile ilgili olarak bilim insanlarının yaptıkları inceleme ve açıklamalar yer alıyordu. Konuşmamın giriş bölümünden bahsederken gördüm ki, meydandaki binlerce insan hiç oralı değildi ve ben boş yere konuşuyordum… Hemen konuşmamı kestim ve elimdeki metni sunuculuk görevini ifa eden kişiye verip sahneden ayrıldım.
Karacaahmet’teki düzenlemeyi yapanların amacı, binlerce kişinin salt Dursun Ali Erzincanlı isimli bir kişiyi dinlemelerini sağlamaktı. Bu muhterem zatı, televizyondaki Rabia, Kınalı Kuzular, O Geliyor, Veysel Karani, Diriliş Ertuğrul, Barbaros Hayreddin gibi bazı dizi filmlerden tanıyordum. Tok sesiyle ve mükemmel bir Türkçe ile şiirler okuyor, Kâinatın ve yeryüzündeki tüm canlıların yaratıcısı Ulu Allah’ı ve O’nun elçisi, Peygamberimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam’ı zikreden sözleri de kattığı hikayeler anlatıyordu. Kuşkusuz anlattığı her şey güzel ve yararlı idi. Mükemmel diksiyonu ile okuduğu şiirler, şiir sanatı bakımından pek güzel değil iseler de, okuyanın ustalığıyla dinleniliyordu. Ne var ki ne konuşmaların ne de şiirlerin Karacaahmet ile ilgisi vardı!…Sayın Erzincanlı kapalı bir salonda, felsefeyi, tarihi, İslâmın özünü bilen bir topluluk önünde konuşup, şiirler okusa, çok daha yararlı olurdu…
Gerek Karacaahmet Köyünde yaşayan hemşehrilerime, gerekse İhsaniye Kaymakamlığımıza tavsiyem odur ki, yapılacak olan anma toplantılarında, köydeki Karacaahmet’i anlatınız. O kutsal kişinin öncelikle kendi bölgemize ve genel olarak ülkemize tanıtımını sağlayacak etkinlikler yapınız. Dünyanın her yerinde ve artık ülkemizin bazı kentlerinde de tarihi ve kutsal kişiler, yapılan düzenlemelerle, tanıtımın yanısıra, halkın maddi gelir sağlayabilmesi hedeflenmektedir.
Benim oradaki kısa konuşmamda da vurguladığım gibi, Konya Mevlâna Celaleddin Rumi sayesinde nasıl turist akınına uğruyorsa, Mevlâna’nın torunu Sultan Divani Hazretlerinin şehri Afyonkarahisar da aynı turisti çekebilir. Keza, Yunus Emre Eskişehir ile Karaman arasında çekişip dururken, Yunus’un medfun bulunduğu Sandıklı ilçemiz neden bir şeyler yapmamaktadır?…
Kısacası Karacaahmet köyümüz, Karacaahmet sayesinde akın akın yerli turistleri çekerek, köyü kasaba ve daha sonra ilçe yapabilir. Ancak, köydeki aklı başında insanların söz sahibi olmaları, onların da ufuklarının geniş olması gerekir…
Karacaahmet’teki şölene, Afyonkarahisar Şair ve Yazarlar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Onursal Başkan olarak Muharrem Günay’la ben ve hayatını daha çok Fransa’da idame ettiren Bolvadinli hemşehrimiz ve üyemiz şair Gazi Çakmak katıldık. Yukarıda da değindiğim gibi Munarrem Hoca ile ben kısa konuşmalar yaparken, şair Gazi ise sahnede şu şiirini okudu:
KUL BENDEN DERTLİ
Geldim dost eline muhabbet edem,
Kula dokundum da kul benden dertli.
Yaslandım çınara bir rahat edem,
Dala dokundumda dal benden dertli.

Bir ortak aradım dert bölmek için,
Mana ikliminde yol almak için,
Kavradım başımı saç yolmak için,
Tele dokundum da tel benden dertli.

Geçtim kahvaneye suratlar askın,
Kimin üzgün gördüm kimini küskün,
Gurbet hâli gardaş hâl bile suskun,
Hâle dokundumda hâl benden dertli.

Gülmek değil göz yaşını tanırdım.
Gözyaşı dökmekten hep utanırdım.
Bir tek ben kendimi dertli sanırdım.
Ele dokundum da el benden dertli.

Aradım bendeki beni yokladım,
Özüme sardığım sırrı sakladım,
Gülistana indim gülü kokladım,
Güle dokundum da gül benden dertli.

Gazi bir an derdi gamı kürüdüm,
Dertlerimle hem hâl olup yürüdüm,
Yalanım yok dert yolunda eridim,
Yola dokundum da yol benden dertli.

GAZİ ÇAKMAK