Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

ASTROLOJİ VE BURÇLAR 13

Küçük hatırlamalar yaparak başlamak hayrlı, faydalı oluyor gibi düşündüğüm için, Aslan Burcuna da bazı hatırlamaları yaparak başlayalım istiyorum.

Burçları ve kişisel özelliklerimize etkilerini iki farklı kriter üzerinden ele almak bizim için hayati (ahiretî) önemde, çünkü burçlar ve astrolojiye böyle yaklaşmak dünyada bilinen bir yöntem değil. Bu kriterlerin ilki “Müstakilen var ve muhtarım” özelliği, ikincisi başka burçlarla “tanrısal” kavgalar.

Gök cisimlerinin farklı pozisyonları her burç insanını farklı etkilediği için ortaya çıkan özellikler de farklı farklı olacağından, sadece kendi burcumuzudeğil tüm burçlarla ilgili bilgileri kendimizle ilgili olarak değerlendirmek, her burcun baskın özelliklerini ve bu özelliklerin küfre ait zan kaynaklı değerlendirilişinden kurtulup Rabbimize açılan kapılar oluşunu bilmemiz, kendimizi tanıyarak Rabbimize yönelmemize vesile olacaktır. Çünkü farklı bir burcun baskın özelliklerden birisi bizde pasif olabilir. Eğer o özelliğin Rabbimize açılan bir kapı oluşunu bilirsek ona göre yaşamaya gayret edebiliriz.

Bilinen astroloji, yorumlarıyla insanlarındünyadadunihi algıyla yaşadıkları hayatı açıklamaya çalışmaktadır. Yani açıklananlar insanın esfele safiliyn yapısı, dûniHİ algı ve zanlarıdır. Dünya genelindedüşündüğümüzde astroloji yorumu yapanların neredeyse tamamı dûniHİ algılarıyla yaşadıkları için, yorumları da kaçınılmaz olarak, hayata dûniHİ algı ve zanlarıyla esfele safiliyn yorumlar olacaktır.

Astroloji “bilimsel kurallara ve formata uydurulmamış, o kılığa girmemiş” olsa bile“böyle bir olay, böyle bir tesir yoktur” demek yanlıştır. Bilimsel forma girmediği için astrolojinin suiistimali çok fazladır. Değilse, gök cisimlerinin veya astronomik fenomenin insan karakteri üzerinde tesiri vardır, bu sünnetullahtır. Günümüzün bilimsel formatına göre bunlar kanıtlanamadığı için suiistimal edilmektedir, özellikle de vehmin zulmeti, nefsin şerri ile astroloji yorumu yapanlar tarafından.

Astrolojinin Rahmani temeli şudur: İnsanın “BEN” diyerek takdim ettiği Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusunun her insana göre değişiklik gösteren nefsini şekillendiren kalıbının, Allah indinde dilenilmiş olan özellikleri olan “kaydı” yani “kalbi”ef’alalemi için suretlenirken bu suretlenişte (şekillenişte) görevli tesirlerden birisi de insanın doğumu sırasında dünyanın içinde bulunduğu astronomik pozisyondur. Bu pozisyonda yer alan görevli fenomenler ve bunlara bakışla oluşan astronomik pozisyon kombinasyonları sayılamayacak hatta hesaplanamayacak kadar fazla olduğundan, astroloji adına ortaya konulan bilgiler gözlemle, uzun yıllar içerisinde deneyimle biriktirilmiş (göreceli) bilgilerdir. Ayrıca bilgiler doğru olsa bile yorumu yanlış olduğunda bir işe yaramamaktadır.

Gök cisimlerinin bu Biiznillah tesiriniyağmura benzetebiliriz. Yağmur “gideyim de insanları ıslatayım veya onlara zarar vereyim” demez, yağmurun öyle bir düşüncesi olmaz. O kendine ait kurallar içerisinde yağarken altında olan insanlar ıslanırlar; saf yağmur suyuysa saf yağmur suyuyla, asit yağmuruysa (kükürt dioksit partikülleriyle sülfürik aside dönüşmüşse) asit yağmuruyla, dolu içeriyorsa onunla, yıldırımlar içeren yağmursa yıldırımla, büyük hortumlarla yukarılara çıkmış bazı maddeler içeren yağmursa o yağmurla (toz, taş, çamur, kurbağa, balık, ne varsa) onlarla ıslanırlar. Astronomik pozisyondaki ışınlar da böyledir; o anda o pozisyona giren canlıya o pozisyonun o anki tesiri neyse ondan etki almasını farklı yağmurlarınetkilemesinin bir benzeri gibi düşünebiliriz (Dündar, Y.; Burçlar ve Küfürler)

İnsan dünya hayatına dûniHİ algıyla başladığı ve bu algıylazanlar ürettiği için, buna göre de hayat tarzı oluşturduğu için, Sünnetullah(evrende geçerli kanunlar) gereği var olan bu astrolojik tesiri yaniastronomik pozisyondan aldığı tesirle gerçekleşen “kayıt” açılımını da kendiliğinden dûniHİ algısıyla değerlendirmekte ve zanlara çevirmektedir. Bu astrologların bilmediği, henüz fark etmediği bir durum!Yani: Bir Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu (bir nefs, bir insan, bir kul) dünyaya gelirken onun kaydı dünya şartlarındaki ilmî sureti olan bedene bürüneceği zaman, onun kaydının surete dönüşmesinde (şekillenmesinde) astronomik pozisyon da görevlidir, yani doğarken kişi o an var olan astronomik pozisyondan etki alır. Bu ilmî suretledünya hayatına başlayan kişi, dünya hayatına dûniHİ algıyla başladığı için, aldığı kaydı da dûniHİ algı ve zanlarıyla değerlendirir. Astrologların gözlem yaparak “senin burç özelliğin” dedikleri işte bu zanlarla değerlendirmedir, astronomik pozisyonun verdiği özellik değildir. Bu durumda, “astrolojik yorum” veya “burç özellikleri” diye sunulan bilgiler,dünya hayatına dunihi algıyla başlayan insanın kendisinde kendisinin oluşturduğu esfele safiliyn karakterli özellikleridir, o insanın vehmin zulmeti alanıdır, nefsinin şerridir, mütekebbir davranışlarıdır, o özellikler o insandaki bâtıldır, o insanın kalıbının (kalbinin) marazıdır. Sonuçta astrolojik açılım diye sunulan burç özellikleri insanın küfrünün kıvamını tarif etmekte, küfrünün çıkmaz sokaklarını ve kurtulabileceği aralık kapıları göstermektedir. Aklı yani Billahi imanı olan için aslında bütün bunlar, bir imtihan olan dünya hayatında insana verilen kopyalardır; “ey insan, dikkat et, senin sıkı küfrün şudur, fark et ve ondan kurtul. Ey insan bu küfürden çıkmak için açık kapıların daşunlardır, şuralardır” der.

Bu hatırlamadan sonra bugünkü burcumuzun tefekkürüne başlayalım.

ASLAN BURCU (23 Temmuz- 22 Ağustos)

Aslan burçlarının tanrısal kavgaları boğa, akrep ve kova burçları iledir. Bu burçlarda görüp rahatsız olduğu, didişmeye giriştiği özellikler ilahlık hissiyatlarının tatmin olamayışındandır. Örneğin kendini güç sahibi ilan eden bir aslan burcu girdiği ortamda başka birinin güçlü oluşunu kabul edemez. Dolayısıyla “ben boğa burcuyla anlaşamıyorum” der. Akıllı isek fark etmemiz gereken şudur:Karşımızdaki, yanımızdaki kişinin hangi özelliğinden rahatsız oluyorsak o özelliği kendimizde yakalamamız ve terk etmeye çalışmamız gerekiyor! Bu öyle bir ipucudur ki bu sayede bizi küfre sabitleyen bir davranıştan kurtulup, aynı yerden Rabbimize açık kapıyı buluruz…

“Müstakilen varım ve Muhtarım” iddiasını açıktan yaşayan ender burçlardandır. Kendi adına yaptığı “ben” takdimiyle hayatını sürdüren aslan burçları, girdiği ortamda sürekli olarak ilahlık hissiyatının tatmin edilmesini ister (bu noktada hepimiz aslan burcu gibi miyiz acaba?). Örneğin kendini arkadaşlarından ayrı ve çok özel gördüğü için sürekli takdir edilmeyi ister, bu duyguyla yaşar. Bu bazen yeni kestirdiği saçları, bazen elindeki çanta, bazen bir davranışının takdir edilmesi olabilir. Çok yardım severdir ancak aslan burcunun yardımsever hareketleri bile kendindeki ilahlık hissiyatının tatmini içindir. Kendi adına söylediği “ben” takdimini güçlü tutabilmek için elinden ne geliyorsa yapar.

Burcunun simgesel ifadesi olan aslanın gücü, güçlülük özelliği onu diğer burçlardan ayırır. Bu duygusunu doğru yönlendiremediği için zulmeti katlanır. Allah’ın dışı varalgısıyla yaşantıda “mülk,güç ve hüküm sahibiyim” halimiz bizi dunihi algıya sabitlemektedir, çünkü kendimizde müstakil olarak var sandığımız hasletler aslında bizdeki ilahlık hissiyatıdır ve bu hissiyatlar aslan burcunda çok aktiftir. Evet,mülk, güç ve hüküm sahibiyiz ancak müstakil/dunihi değil Billahi…Mülkün de gücün de sahibi olan Allah Müstakilen var ve Muhtar olarak gerçek hüküm verendir. Aslan burcunda çok aktif olan mülk ve güç sahipliği ve hüküm sahibi olma hissiyatı ve arzusu onu her türlü sıkıntıya sokar; küfre açılan kapısı olan bu “güç tutkusu” onun gözünü kör eder.

Bir aslanın orman ekosistemi ve habitatındaki hayvanlara liderlik etmesi, bir şekilde onları koruyor olması gibi, aslan burcu insanı da dunihi algısıyla,çevresindekileri korur ve onlara liderlik eder. Ancak bu vasfı onun kendi adına söylediği “ben” takdimini korumak içindir; etrafı tarafından onaylanmak istediği için onların ilahlık hissiyatlarını da koruyarak “ben” takdimini korumaya çalışır. Bu sebeple, içinde bulunduğu ortamın güç sahibi, koruyucusu ve lideri olmak aslan burcu için önemlidir.  Aslan burcu, bu duygularını beslemiyorsa o ortamda bulunmak istemez. İyilik dediği şeyler yapar hem de cömertçe yapar ama bütün bunları dunihi “ben” takdiminin tanınması ve güçlü görünmesi için yapar.

Gösterişli (karizmatik) olmak hayatının vazgeçilmezidir. Aslan burcu kadını da erkeği için de saçlarının hacimli ve havalı olması, kıyafetini gösterişli çizgi, aksesuar ve takılarla öne çıkarması önemlidir ve hep “ben farklıyım, güçlüyüm” demek içindir. Erkekleri çevresini daha bir koruyucu ve kollayıcı hal içerisindedir. Etrafındaki herkesin işini (onun ilahlığını tatmin ettiği sürece) severek yapar. Bu da etrafından onay alıp takdir edilmeyi aslan burcunun temel hissiyatı haline getirmiştir.

Aslan burcu cinsellik ve öfke platformunda da güçlü ve etkin burçtur. Görünür olmak ve etrafın takdirini toplamak adına (öfke ve cinselliği de kullanarak) yapamayacağı iş yoktur. Öfkesi işlerin istediği gibi gitmediğini hissettiği her an öyle bir ortaya çıkar ki…

Aslan burcunda mütekebbir (ilahlık)hissiyatı ve davranışıöyle ön plandadır ki onun tüm aralık kapılarını kapatmaktadır. Ancak bu özelliği (Mütekebbir/gerçek var ve BEN diyen, dışı ve sınırı olmayan Allah’tır halini) sahibine verir, teslim ederse, onun bu tek kapısı öyle bir açılır ki… Ama: “ben de müstakil olarak mülk, güç ve hüküm sahibiyim” iddiasından vazgeçmediği sürece Rabbimize açılan bir kapısı yoktur (onun da bizim de). Rabbimiz Allah’ı (Allahu Rabbülalemiyn’i) i tanıyarak dunihi algıyı terk ettiği zaman aralı kapısı açılmaya başlar.

“Allahümmeinnieuzubike en üşrikebikeşey’en ve ene a’lem ve estağfirukelima la a’lem. İnnekeente’lallamulğuyub(et-Terğıb ve et-Terhib: 1/76).

“Allahım! Kesinlikle, bilerek bir şeyi sana şirk (eş ve ortak) koşmaktan (eş ve ortak koşmak manasına gelen ilahlık hissiyatından, dunihi algı ve zanlarından) sana sığınırım; bilmeyerek (fark edemeyerek, yanılarak)bu hale (bu zanna, bu iddiaya, bu hissiyata) düşüşlerim için sana istiğfar ederim (bağışlamanı dilerim). Şüphesiz ki sensin ğaybları (gizlileri) bilen, ancak SEN; (lütfen bizi bağışlayıver), (âmin).”

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti