2 Mayıs 2015 Cumartesi 03:00:00
Cumhurbaşkanı, Özgecan Arslan’ın ailesini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul ederek bir incelik, bir âlicenablık göstermiş.
Elbette böyle bir trajedinin, düşmanımın bile başına gelmesini istemem.
Ama acı, yüreğin kabarmasında en etkili mayadır.
Acı, balçığı pişmiş toprağa çevirir.
Acı, hayatın anlamını öğreten en çetin muallimdir.
Acı, yüz tekke hocasının açamadığı irfan kapısını açandır!
Cumhurbaşkanlığı resmî sayfasındaki fotoğrafların hiç birisinde baba arslan’ın yüzünü cepheden göremedim.
(Gerçi, yaptığı hikmet dolu konuşmalardan sonra onun yüzüne bakamayacak çok insanın da olduğu mutlak.)
Fakat özellikle, seçip eklediğim bu fotoğraf bizlere pek çok şey anlatıyor aslında.
‘Acının terbiyesinden geçmiş birisinin, iki büklüm duruşu kadar başka bir asil bir şey göremeyiz galiba!’
Ve yüzünü bizlere dönmeyişi… Belki dönemeyişi!
“Benden korkma” diyordu insanlığın doruk noktası. Ki o da nice acıların içinden geçerek gelmişti; “Benden korkma! Ben kral değilim; kureyşli kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum!”
Acının terbiye ettiği yürekleri özledik biz. İçimize korku salmayan o güzel yürekleri…
Otururken bile edebi ve mahcubiyeti yaşatan, büyüklenmeyi ve şımarıklığı öldüren güzel yürekleri!
Acının büyüttüklerinden korkmayın, korkulmaz da zaten onlardan.
Kederli gözleri, mütevazı duruşları içinizi ürpertmesin.
Dünyanın zevkine, neşesine dalmamışsanız neden ürpertsin ki zaten?
Velhasıl biz, acıyla terbiyelenmiş insanları çok özlemişiz!
Dünya nimetiyle gurura kapılanları göre göre…
Cumhurbaşkanı, Özgecan Arslan’ın ailesini Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda kabul ederek bir incelik, bir âlicenablık göstermiş.
Elbette böyle bir trajedinin, düşmanımın bile başına gelmesini istemem.
Ama acı, yüreğin kabarmasında en etkili mayadır.
Acı, balçığı pişmiş toprağa çevirir.
Acı, hayatın anlamını öğreten en çetin muallimdir.
Acı, yüz tekke hocasının açamadığı irfan kapısını açandır!
Cumhurbaşkanlığı resmî sayfasındaki fotoğrafların hiç birisinde baba arslan’ın yüzünü cepheden göremedim.
(Gerçi, yaptığı hikmet dolu konuşmalardan sonra onun yüzüne bakamayacak çok insanın da olduğu mutlak.)
Fakat özellikle, seçip eklediğim bu fotoğraf bizlere pek çok şey anlatıyor aslında.
‘Acının terbiyesinden geçmiş birisinin, iki büklüm duruşu kadar başka bir asil bir şey göremeyiz galiba!’
Ve yüzünü bizlere dönmeyişi… Belki dönemeyişi!
“Benden korkma” diyordu insanlığın doruk noktası. Ki o da nice acıların içinden geçerek gelmişti; “Benden korkma! Ben kral değilim; kureyşli kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum!”
Acının terbiye ettiği yürekleri özledik biz. İçimize korku salmayan o güzel yürekleri…
Otururken bile edebi ve mahcubiyeti yaşatan, büyüklenmeyi ve şımarıklığı öldüren güzel yürekleri!
Acının büyüttüklerinden korkmayın, korkulmaz da zaten onlardan.
Kederli gözleri, mütevazı duruşları içinizi ürpertmesin.
Dünyanın zevkine, neşesine dalmamışsanız neden ürpertsin ki zaten?
Velhasıl biz, acıyla terbiyelenmiş insanları çok özlemişiz!
Dünya nimetiyle gurura kapılanları göre göre…