Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Aziz Aslan

BİZ VE TV

Yorulan başımızı artık ekranın söylediği ninnilerle dinlendiriyoruz. Bu arada, medya çağında nasıl bir anne babalığın doğru olduğunu da şaşırmış durumdayız, endüstri destekli kültür, bizi ‘çölde kaybolmuş kimseler’ gibi yönsüz ve yurtsuz bırakmış durumda.
Endüstri kaynaklı kültür, çocukları giderek daha erken yaşlarda, ailelerinin izni olmadan karar vermeye zorluyor. Kitlelerin dikkatini sansasyonel ve içeriksiz yönlere çekerek analiz ve düşünce süreçlerini bastırıyor. Çizgi filmler ve video oyunları yüksek oranda şiddet içeriyor.
Gerek dünya, ekran gibi görülüyor ve bununla birlikte insan davranışları ve sosyal normlar değişiyor. Ayrıca çocukların hayal gücü zayıflıyor ve medyanın kendilerine sunduğu imajlarla sınırlı kalıyor.
Dünya adeta bir makine, bireylerde nesne hüviyetinde. Yalancı ihtiyaç ve bağımlılıklar var. Gerçeğe uymayan çabuk sorun çözme yöntemleri emrimize amade artık. Çünkü insanca ihtiyaçlar var; ve insanlar nesne değil, duyguları ve düşünceleri olan sahici varlıklar. Çocuklarımızı karakter sahibi, dürüst, em patik, cömert bireyler olarak yetiştirmek istiyorsak, onlara iç dünyalarına yönlendirecek ortamlar yaratmalıyız.
Bir babanın zamanımızda çocuğuyla günde ortalama on dakika konuştuğunu hatırda tutarsak, çocukların uğradığı mahrumiyeti anlayabiliriz. Yetişkinlerde yapılmış iyi bir konuşma çocuğun beynini uyarır, zaten alışkan ve dinamik bir yapı olan beyin böyle bir konuşmayla değişir, sinir hücreleri yeni dallanmalarla genişler. Edilgen TV izleyiciliği ile beyni dumura uğrayan çocuk umudunu yitirir, zira dış senaryonun yerine geçecek bir iç senaryo tahayyül edemez. Dış senaryo kirli, vahşi, çirkin ve çürüyen bir dünyanın resmini çizmektedir ve yeni bir senaryo hayal edemeyen çocuk çevre tarafından kurbanlaştırıldığını düşünür. Okullar artık televizyon tarafından özürlü hale getirilmiş çocuklarla dolu. Öğrenme güçlüğü veya dikkat eksikliği gibi sorunlar günümüzde çok fazla teşhis ediliyor. Çocuklar; ders çalışmak, kitap okumak veya düşünmek gibi yavaşlık ve dikkat gerektiren eylemleri yapamaz hale geliyorlar.
Televizyonun başını çektiği bir bayağılaştırma rüzgarı, önüne kattığı her şeyi basitleştirip satılabilir hale dönüştürerek sürüklüyor. Güldüren, ağlatan, tiksindiren, öfkelendiren, iç gıcıklayan her yapım özde ne sunduğunu bakılmaksızın izlenme cetvellerinde yerini alıyor. Televizyonda evlerimize bir ergen ruh halinin tohumları ekiliyor: Her an göbek atmaya hazır, dürtülerini salıvermeye meyilli, bendini aşıp taşmaya dünden razı bir toplumuz artık.
Ergenliğin o uçarı neşesi ve denetimsizliğine kapılmış, yetişkinliğin yani hazzı geciktirebilmenin olgunluğunu yitirmiş bir ‘yırtık’ insanlar topluluğuyuz. Erişkinler ergen gibi davranıyor ve ergenler büyümeyi reddediyor. Pek az insan ciddi konulara ilgi duyuyor. Çalışmak yerine kısa yoldan şöhret olmak yeğ tutuluyor. Ekranın görmediği ve göstermediği bir hayatı yaşanmamış saymaya başlıyoruz. Hızlı, sığ ve anlık yaşamak günün düsturu oluyor. Adanmak yok, ülkü yok, derinlik yok.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti