Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 36

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 28 Temmuz 2018 Cumartesi 11:56:27
 

AYETLER BİZE MÜJDELENENLERİ TANITIYOR
Hadislerde Efendimiz (SAV) bize müjdelenen grupları da öğretir. Öyle hadislerden birinde Diyn Günü’nde yani o zor günde müjdelenmiş, koruma altına alınmış, özel muamele gören yedi gruptan bahsedilir. O günün dehşetinden korunan ve Allah’ın “onlar benim misafirimdir” dediği o gruplardan birisi şunlardır: Allah rızası için yan yana gelenler, sadece Allah için, O’nun rızası hedefiyle buluşanlar, yan yana geldiklerinde Allah’ı tefekkür ve tezekkür edip, konuşuş, ayrılırken de Allah rızasıyla yani Allah için ayrılmış olanlar. O gruptakiler ne düşünüyorlarsa, ne konuşuyorlarsa ve ne yapıyorlarsa hep Allah içindir, Allah rızası içindir. Bu iş dünya hayatına ait de olabilir. Bir yemek tarifi de olabilir, bir başka meşguliyet de, ama Allah içindir. Bunlar birbirlerinden ayrılırken de Allah rızası için ayrılır. İşte bu müjdeli grup için Rabbimiz buyuruyor: Onlar orada Allah’ın misafiridir. Zulmani sebeplerle buluşanlar, sevişenler için bir hüsran var. Allah’a teslim olanlar için, onların dostlukları için ise “Allah’ın misafirliği” müjdesi! Efendimiz hadisinde bunu müjdeliyor. Ayetler bize onları tanıtmaya devam ediyor:
“Dünya hayatı kâfirler için süslenmiştir. (Onlar) iman edenlerle alay ederler. Hâlbuki takva sahipleri kıyamet günü onların fevkindedir. Allah dilediğine hesapsız rızk verir.” (El Bakara-212)
“Siz onları alaya aldınız. Hatta (bu haliniz) zikrimi size unutturdu ve siz onlara gülüyordunuz.” (Mü’minun-110)
“Muhakkak ki; o icram edenler iman edenlere gülerlerdi. Onlara (iman edenlere) uğradıklarında birbirlerine göz kırparlardı (alay ederlerdi). Kendi ehillerine (yandaşlarına) döndüklerinde fekihler olarak (keyiflenmiş olarak) dönerlerdi. Onları (iman edenleri) gördüklerinde: ‘Muhakkak ki bunlar sapkınlardır’ derlerdi. Hâlbuki onlara (iman edenlere) hafiziyn (hafaza melekleri) olarak irsal olunmadılar (ki). Bugün de iman edenler (o) küffara gülüyorlar, koltuklar üzerinde nazar ediyor oldukları halde.” (Mutaffifîn; 29-35)
Bu ayet bize günlük hayatta kullandığımız bir sözü hatırlattı, o söz burada tam yerini bulur: Son gülen iyi güler. İman ettikleri için kendilerine gülünenler, ahirette onlara (müminlerle alay edenlere, onları ti’ye alanlara) gülecek. Ayet böyle, bu bir vaad!
“Mücrimler ateşi gördüler de artık onun içine düşeceklerini anladılar. Ondan (ateşten) kaçıp kurtulmaya bir yol bulamadılar.” (Kehf-53)
“Müslimleri, mücrimler gibi kılar mıyız hiç?” (Kalem-35)
“Allah buyurdu ki: Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür.” (Maide-119)
“O gün Allah, o Nebî’yi ve onunla beraber iman etmişleri rezil rüsva etmez. Onların nuru, önlerinden ve sağlarından sa’y eder (koşar). Derler ki: Rabbimiz! Bizim için nurumuzu tamamla ve bizi mağfiret eyle. Muhakkak ki; sen, her şeye Kadiyr’sin.” (Tahrim-8)
“Siz ve eşleriniz sürur içinde (ikrama mazhar halde) cennete dahil olun.” (Zuhruf-70)
“Onlar cennetler içindedirler. Günahkârlara; ‘Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?’ diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şu cevabı verirler: Biz salât ikame edenlerden değildik, yoksulu doyurmazdık, (bâtıla) dalanlarla beraber biz de dalıyorduk. Diyn gününü de yalanlardık. Sonunda bize ölüm geldi çattı.” (Müddessir; 40-47)
“O gün yalanlayanların, vay haline!” (Mürselat-49)
“O kâfirlere mutlaka şöyle seslenilecektir: Elbette Allah’ın buğzu, sizin nefislerinize buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü siz imana davet ediliyordunuz da inkâr ediyordunuz. Kâfirler diyecekler ki: Ey Rabbimiz! Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ettik. Fakat (bu durumdan) çıkmaya bir yol var mı? (Onlara şöyle cevap verilir): Bu azap size şu sebeptendir. Allah (kendine has tekliği ile) çağırıldığında inkâr ettiniz. Eğer ona şirk koşulursa iman ederdiniz. Artık hüküm Aliyyül Kebir olan Allah’ındır.” (Mü’min; 10-12)
KAFİRLER ORADA KENDİLERİNE
ÇOK KIZACAKLAR
Öğreniyoruz ki kâfirler orada kendilerini levm edecekler, şu üç şey nedeniyle kendilerine çok kızacaklar:
1) O Aziym Gün’ü görünce, dünya hayatında bütün bu gerçekleri önemsemedikleri için, böylece yalanlayanlar oldukları için kendilerine kızacaklar. Bu kendine kızma hali aslında nefs-i levvamedir. Ayette “onların kendilerine kızmaları” diye anlatılan hal tamamen nefs-i levvame halidir. Nefs-i Levvame kişinin kendine (kendisindeki yanlışa, batıla) kızmasıdır. Ama önemli olan şudur: İnsan o kızmayı bu dünyada batılla ilgili duygu, düşünce, inanış ve yaşayışı için yapacaktı, kendi batıl duygu ve düşüncelerine bu dünyada kızıp, Hakk’a yönelecekti. Eğer bu dünyada kendinize kızmazsanız orada ateşin içerisinde kızarsınız, olacak olan budur! Kâfirler, hakikati önemsemeyip örtenler işte bu hali yaşıyor, “gerçeği nasıl bilemedik?” diye kendilerine kızıyorlar. Mü’min o işi Allah’ın lütfuyla bu dünyada yapar. Zaten Nefs-i Levvame’nin temeli odur. Levm eden yani kendine kızan nefs hali onun için vardır. Kişi hangi nefsine kızacak? Batıl olana, Esfele Safiliyn’e, duniHi algı ve zannlarına levm edecek! Nefs-i Levvame, batıl hususunda kişinin kendine kızma işinin dünyada yaşanmasıdır. Bunu bu dünyada yapmak lazım! Onlar bu levm edişi dünyada yapmadıkları için kendilerine orada kızacaklar. Çünkü dünyadayken batıl hallerine, esfele safiliyn yapılarına, düniHi algı kaynaklı zanlarına kızıp, sırt dönmediler, bu işi dünyada yapmadılar! Demek ki onlar o Aziym Gün’ü görünce, dünya hayatında bütün bu gerçekleri yalanlayanlar oldukları için kendilerine kızacaklar, bu bir
2). Sonra da dünya hayatında kâfirlikte, örtücülükte sevişip, dost olduklarına, batılda tabi olduklarına kızacaklar, yani kendilerini kandıranlara kızacaklar. Dünya hayatında kâfirlik yaparken birilerine tabi olmuşlarsa, işte o tabi oldukları kim ise ve ne ise kişi o gün onlara da çok şiddetle kızacak. Dikkat edin, esfele safiliyn yapı kendine kızmayı bıraktı, orada da başkalarına, birilerine kızıyor!
3) Bir de İblis’e kızacaklar. Ama İblis onlara gerekçeleri anlatıp da; “bana değil kendinize kızın” deyince dönüp tekrar kendilerine kızacaklardır. İbrahim Sûresi 22. ayette bu anlatılır: Cehenneme girdiklerinde İblis onlara “benim sizin üzerinizde bir gücüm yoktu, ben size yalnızca öneride bulunurdum, siz de uyardınız. O halde kusuru bana yüklemeyin, kendinizi kınayın” diyecektir. Şeytan onlara “sizi ben kandırmadım, bana uyan sizdiniz” deyince kendilerine kızacaklar.
“İKİ DEFA ÖLÜŞ VE DİRİLİŞ” İÇİN ÇEŞİTLİ
YORUMLAR VARSA DA KUVVETLİ YORUM
 “İKİ KEZ ÖLÜM” KÂFİRLER İÇİNDİR
İnanmayanlar bu üç sebepten kendilerine o gün kızıp duracaklar! Ayet onlara diyor ki: Sizin kendinize olan bu buğzunuz var ya, işte bu kızmanızdan daha şiddetlisiyle şu an Allah size buğz ediyor, O size kızıyor!
O günle ilgili olarak üzerinde duracağımız bir olay da şudur: İki kere ölüm! Diyorlar ki; “ya Rabbi! Bizi iki kere öldürdün, iki kere de dirilttin.” Bu hal inkârcılara aittir, bu olay onlar için geçerlidir ve şöyledir: İlk ölüm, birinci ölüm dünya hayatı sonundakidir. Onlar dünyadaki hayatları bitince ölüyor ve peşine kabirde sorgu ve kabir azabı yaşamaları için diriliyorlar, sonra haşir için tekrar ölüyorlar; İkinci ölüm işte budur. Bu ölüm kabirde sorgunun tamamlanmasından sonradır. Onların ikinci dirilmeleri ise kıyamettedir, kıyamet sonrası haşir içindir. Ayet bu tabloyu tanımlıyor. Onlar diyorlar ki, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Böyle demeleri, bu öldürülüp diriltilme hali devam edecek mi manasınadır. Mü’minler olarak biz bu manzarayı Kur’ân’dan biliyoruz ama onların haberi yok! İman ehli ahirette onlarla konuşurken bu yüzden onlara şöyle diyor: “Sizin bunlardan haberiniz yok, biz bunları okumuştuk, bugün size şöyle şöyle olacak…” Mü’min Kur’an ve hadislerden öğrendiği için önceden biliyor, diğerinin haberi yok. Bu yüzden “iki defa öldük, iki defa dirildik, bu hayat hep böyle ölüp dirilmeyle mi geçecek?” diye bir korku onları alıyor, “kurtuluş yok mu?” diye soruyorlar. “İki defa ölüş ve diriliş” için çeşitli yorumlar varsa da kuvvetli yorum “iki kez ölüm”ün kâfirler için olduğudur. Bu yorumu kuvvetli kılan sebep ise elbette bir ayettir:
“Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar.” (Duhan-56)
Kimler? Billâhi iman ile sâlih amel yapanlar! İşte onlar ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ölürler, sonra sanki hiç zaman geçmemiş gibi ba’s oluncaya kadar dururlar.
“(Onlar) onun ancak te’vilini (asıl mânâsını, haber verdiği şeyi) bekliyorlar. Te’vili geldiği (haber verdiği şey ortaya çıktığı) gün, önceden onu unutmuş olanlar derler ki: Gerçekten Rabbimizin Rasûlleri Hakkı getirmiş. Bizim şimdi şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler? Veya (dünyaya) geri döndürülmemiz mümkün mü ki? Yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapalım. (Onlar) gerçekten kendilerini hüsrana uğrattılar ve uydurup durdukları şeyler onlardan uzaklaşıp kayboldu.” (A’raf-53)
“Rabbimiz, çıkar bizi oradan. Eğer (bir daha) döner (ve yeniden aynısını yapar) isek, muhakkak biz zalimleriz.” Dedi ki: Sinin, zelil olun orada. Bana da konuşmayın.” (Mü’minun; 107, 108)
“Hayır (söyledikleri gibi değil)! Önceden gizliyor oldukları kendilerine zâhir oldu. Eğer geri döndürülseler elbette yasaklandıkları şeylere (mevcut özelliklerine) geri dönerlerdi. Şüphesiz ki onlar yalancılardır.” (En’am-28)
“Kıyamet gününde yüzünü azabın şiddetinden korumaya çalışan kimse (kendini bu durumdan emin kılan gibi) midir? Zalimlere ‘kazandığınızı tadın!’ denir.” (Zümer-24)
“Onlara La ilahe illallah denildiğinde; muhakkak ki onlar (müstakilen var ve muhtar olduklarını sanarak oluşturdukları tanrılık iddiasıyla) müstekbir davranmışlardı (kibre sapıp, Allah’a karşı büyüklük taslamışlardı).” (Saffat-35)
“O gün (Allah), onları toplayacak; sonra meleklere; ‘Size kulluk yapanlar bunlar mıydı?’ diyecek. (Melekler:) “Sen yücesin, veliymiz sensin, onlar değil. Belki, onlar cinlere kulluk yapıyorlardı, çoğu onlara inanmıştı” diyecekler.” (Sebe; 40, 41)
“Ey mücrimler, bugün ayrılın. Ey Âdemoğulları, sizi uyarmadım mı? Şeytana kulluk yapmayın; muhakkak o sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin, sırât-ı müstakıym budur. Andolsun ki (şeytan) sizden pek çok kimseyi saptırdı. Aklınızı kullanmadınız mı? İşte bu, va’d olunduğunuz cehennemdir. İnkârlarınızın karşılığı olarak bugün ona girin.” (Ya-Sin; 59-64)
“O gün mü’min erkekleri ve mü’min kadınları, nurları önlerinde ve sağ taraflarında sa’y ederken görürsün. Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar olarak, altlarından nehirler akan cennetlerdir. İşte bu azim kurtuluşun ta kendisidir denilir. O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar iman edenlere: Bizi bekleyin ki, nurunuzdan kapıp yararlanalım derler. “Arkanıza dönün de, bir nur talep” edin denildi. Nihayet onların arasına içinde rahmet, dışında azap bulunan kapılı bir sur çekilir. (Münafıklar onlara): ‘Biz sizinle beraber değil miydik?’ diye seslenirler. (Mü’minler de) derler ki: Evet ama siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah’ın emri gelip çattı. Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir. Varacağınız yer nardır, size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir.” (Hadid; 12-15)
“Şakıy olanlar nardadır. Onlar orada (nefes alıp verirken) zefir (inleyerek nefes verir) ve şehıyk (hırıltılı nefes alır) haldedirler. (Şakıyler) semavat ve arz durdukça orada ebedi kalıcılardır. Rabbinin dilemesi müstesna! Muhakkak ki, Rabbin irade ettiğini ziyadesiyle yerine getirendir. Saiyd olanlar ise cennettedir, semavat ve arz durdukça orada ebedi kalıcılardır. Rabbinin dilemesi müstesna. (Bu) kesilmeyen bir bağıştır.” (Hud; 106-108)
“İşte budur, Yevm’ül Hakk! Dileyen, Rabbine bir meab (erdiren bir yol) tutsun.” (Nebe-39)
İnşaAllah Rabbine erdiren bir yol tutanlardan oluruz. (Âmin)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti