Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN

HAPANOVA (AFYON)

Geçtiğimiz hafta içinde ulusal ajanslara düşen bir haber ilimizi ülke, hatta dünya bilim gündemine taşıdı. Söz konusu habere göre, 1898 yılında bulunan bir yazılı levhanın nihayet deşifre edildiği, dünya tarihine önemli bir katkı sağladığı, özellikle Ortadoğu ve Ege’de yaşayan kavimler hakkında yeni bilgilere ulaşıldı. Antik metinde Küçük Asya’daki (Anadolu) krallıkların Hititlere karşı birleşik bir donanma kurarak “Deniz İnsanları” olarak adlandırılan grupların baskınlarına destek verdiği Doğu Akdeniz’deki sahil kentlerini nasıl fethettikleri anlatılıyor. M.Ö 1190 yılında geç Bronz Çağı krallıklarından Mira’nın kralı olan Kupanta-Kurunta tarafından yazdırılan metine göre Mira’nın aralarında olduğu Anadolu uygarlıkları antik Mısır’ı ve Doğu Akdeniz’deki diğer bölgeleri Bronz Çağı’nın bitmesinden önce ve bitişi sırasında işgal etti.
Hititlerden önce ya da onlar ile aynı dönemde yaşamış, yazı kültürüne hâkim olmalarına rağmen, yeterince araştırılmamış başka kültürlerin de Anadolu’da var olduğu hep söylendi. Filmlere konu olan Troya ile ilgili varsayımlar bu yazıtın çözümlenmesiyle bilgiye dönüştü. Işık İnsanları olarak adlandırılan Luviler MÖ. 2. binde Anadolu’nun batı ve güneybatısında, Eskişehir ve Antalya illerinin batısında kalan bölgede yaşayan, bugüne kadar 340 yerleşim yeri saptanan büyük bir uygarlıktı. Luvilerin bölgedeki diğer uygarlıklarla kıyaslanmayacak kadar büyük bir uygarlık olduğu, ikamet ettikleri alanın, Miken Uygarlığı’nın merkezi bölgesinden üç kat ve Hititlerinkinden de yaklaşık beş kat daha büyük olduğu ifade ediliyor. Geç Bronz Çağı’nda var oldukları tespit edilen Batı Anadolu’daki yaklaşık 340 yerleşim merkezi Miken, Minos ve Hitit yerleşimlerinin toplamından fazlaydı.
Biraz daha araştırdığımızda dünyada sadece 2 dünya savaşı yaşanmadığını, aslında bizim bildiğimizin dışında bundan 3 bin 200 yıl önce Akdeniz kıyılarındaki şehirleri, limanları, sarayları yerle bir eden büyük bir ‘dünya savaşı’ yaşandığını öğreniyoruz. Bu savaşçı halk, Akdeniz’de Milet’i, Girit’te Minos uygarlığının başkenti Knossos’u, Kıbrıs’ta, Suriye’de liman kentlerini yakıp yıktı. Ortadoğu’yu kasıp kavuran savaş, Mısır’a kadar uzandı. Ramses’in mezar taşına bu savaşçıların, başlarında boynuzlu miğferleri, ellerinde ok, kalkan ve kılıçları, savaş gemilerinde kuş kafası resimleri çizildi.
***
Bilim tarihi açısından son derece önemli bu keşfin ardından işin trajikomik yanına gelelim. Haberden öğrendiğimize göre 35 santimetre yüksekliğinde 10 metre uzunluğunda olan taş levha 1878 yılında bulunmuş. Fransız arkeolog George Perrot yazıları bir kağıda kopyaladıktan sonra bizim insanlarımız kireç taşı üzerine yazılı yazıtı bir caminin temelinde inşaat malzemesi olarak kullanmışlar. Fransız arkeolog iyi ki kopyalamış. Yoksa biz hala altımızda yatan hazineden habersiz geziyor olacaktık. Bu gelişmenin ardından Camiyi yıkalım, temelinden bu taşı çıkartalım söylemleri başladı. Bu sebeple İhsaniye Kaymakamı Alper Taş ve Afyonkarahisar Arkeoloji Müze Müdürü Mevlüt Üyümez bölgeye gelerek keşif çalışması yaptıkları haberlere yansıdı.
“Anadolu’nun Kilidi Afyon” diyoruz ama elimizdeki değerlerin kıymetini bilmiyoruz. Sonra da ilimizi tanıtacağız diye İstanbul’da, Ankara’da tanıtım günleri düzenliyoruz. Frigya’nın başkenti Sinada’da, bugünkü adıyla Şuhut ilçemizde arkeolojik kalıntılar üzerine imar planı yapıp, bu alanı yerleşime açmadık mı?
Emirdağ, Hisarköy Amorium kentinde (Bizans döneminin İstanbul’dan sonra ikinci büyük kenti) 1987 yılında başlayan kazıları hala sonlandıramadık.
Dinar’da bulunan Hellen ve Roma döneminin, EFES’le birlikte ikinci büyük kenti olan Apameia’da tiyatronun ortaya çıkartılması için kazı çalışması başlatıldığını geçen hafta öğrendik.
Frig Vadisi’ndeki kaya mezarların, Aslantaş ve Yılantaş’ın halini söylememe gerek var mı? Tarihi figürlerin üzerine adını kazıyan bizim insanlarımız değil mi?
Bizim kendimizi tanıtmaya ihtiyacımız yok. Afyonkarahisar Anadolu’nun en erken çağlarından günümüze kadar, yolların kesiştiği, uygarlıklara merkez olmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli rol oynamış, Cumhuriyetin kazanıldığı topraklar üzerine kurulmuş bir şehir. Sadece mirasımıza sahip çıkmak tanıtım için bize yeter
Son Söz; “Geçmişin yıkıntıları, bugünün uyarılarıdır.” George Bancroft
Not: Luvi dilinde Afyonkarahisar’ın adı “Hapanova” olarak geçiyor

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti