Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İSLAM’A GÖRE ERKEKLERİN KADINLARA, KADINLARIN DA ERKEKLERE ŞİDDET UYGULAMASI

Muharrem Günay 1 Eylül 2018 Cumartesi 13:21:43
 

Başta Araplar olmak üzere pek çok toplumda kadınları dövme âdeti bulunmaktadır. Türklerin Müslüman oluşuyla birlikte maalesef İslamlaşma ile Araplaşma birbirine karıştırılmış Arab’ın cahiliye devrinden kalma adetleri sanki bir dini kural gibi bize de geçmiştir. Pek çok konuda olduğu gibi Arab’ın Cahiliye devrinden kalma bu kötü kadın dövme âdeti de sanki İslam’ın getirdiği bir hak gibi değerlendirilmiş ve kadınlar dövülmüştür.
Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen, çadırının direğine bağladığı devesini kadından daha üstün gören Arap toplumu için kadınları dövmek çok normal olarak karşılanan sıradan bir işti. İslamiyet’le birlikte Araplar kadınların da bir insan olduğunu ve bir takım haklara sahip olduklarını öğrendiler.
Sevgili Peygamberimiz : “Kadınları dövmeyiniz.” buyurmuştu. Bunun üzerine Hz. Ömer Peygamberimize gelerek:
“Ya Resulallah, kadınlar erkeklere karşı cür’et etmeğe başladılar.” deyince, Peygamber Efendimiz kadınların hafifçe dövülmesine izin vermişti. Fakat birçok kadın Peygamberimizin eşlerine gelip kocalarının kendilerini dövmekte olduklarını şikâyet ettiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
“Birçok kadınlar Al-i Muhamed’i sararak kocalarından şikâyet ediyorlar. (Kadınları döven) erkekler hayırlı adamlar değildir.” buyurdular. (Riyazüssalihin cilt:1/321) Ümmü Gülsüm ve Abdullah bin Ömer’den gelen rivayetler de Hz. Peygamberimizin kadınların dövülmesini yasakladığını desteklemektedir.
Kadınların dövülmemesine dikkat çeken Efendimiz:
“Sizden biri, hangi düşünceyle hanımını köle döver gibi dövmeye tevessül eder? Akşam olunca aynı yatakta beraber yatmayacaklar mı?” (Buhârî, Tefsîr Şems 1, Enbiyâ 17, Nikâh 93, Edeb 43; Müslim, Cennet 49, hadis no: 2855; İbn Mâce, Nikâh 512; Tirmizî, Tefsîr 3340)
Müslümanlar için en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimizin ömrü boyunca hiç bir kimseye ve kadına bir fiske dahi vurmadığı Hz. Ayşe validemiz tarafından nakledilmiştir.
Sevgili Peygamberimizin sözlerini ve uygulamalarını dikkate alarak: “Huzursuzluk ve geçimsizlik (nüşuz) çıkarmalarından korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarından ayrılın ve onları dövün..” ayetini dikkatle yorumlamamız gerekir. Hz. Muhammed Arap toplumunda çok yaygın olan kadın dövme âdetini yavaş yavaş engellemek istemektedir. Bu hastalığı tedavi ederken eşine kızan erkeğe: “ Hemen eşini dövme onunla tatlılıkla konuşarak aranızdaki anlaşmazlığı gidermeğe çalış; bundan sonuç alamazsan yatak odasında tutumunu devam ettir.” denilmektedir. Bu ayet eşini dövmeye alışık olan Arap erkeğini frenlemiştir. Erkeklerin kızgınlıkları geçtikten ve eşleriyle güzelce konuştuktan sonra çoğu kez kendilerinin haksız olduklarını görmüşlerdir. O halde ayetin ve hadisin asıl hedefinin kadınların dövülmesini engellemek olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Sevgili Peygamberimiz kadınların yataklarının ayrılması konusunda da açıklık getirmiştir. Muaviye b. Hayde’ (r. ) den rivayet olduğuna göre, şöyle demiştir:
“-Ya Resulullah kadınlarımızın bizim üzerimizdeki hakkı nedir? Dedim.
-Yediğin gibi onu yedirmek, giydiğin gibi onu giydirmek ve yüzüne vurmamak, onu kötülememek, bir de darılıp ayrı yatmaya mecbur kaldığında onu ancak ev içinde yapmaktır, buyurdu. ( R.Salihin cilt 1/320 )
İnsanı dövmek yasak olduğu gibi yüzüne vurmak Allah’a karşı saygısızlık ve çok günahtır. Sevgili Peygamberimiz çocuklarınızın yüzüne vurmayınız, çünkü yüz Allah’ın en büyük sanat eseridir buyurmuştur.
Bu hadisten anladığımıza göre kadınlarımıza darıldığımızda onları babasının veya kardeşinin evine göndermek uygun değildir. Problemi ev içerisinde kendi aramızda konuşarak çözmek en güzel olanıdır.
Peygamber Efendimiz (s.)’in vefatından iki ay önce Mekke’ye doğru veda haccı için yola çıkılmıştır. Kadınların yer aldığı kervanın başında Enşece adlı sesi çok güzel bir sahabi vardır. Yolculuk devam ederken bir ara Enşece kaside söylemeye başlar. O’nun güzel sesinden etkilenen develer coşmuş, kasidenin ritmine uyarak hızlarını artırmışlardır. Bu durumda develerin üzerinde yolculuk yapan kadınlardan bazıları develerin üzerinden düşme tehlikesi yaşamıştı. Kadınlara her zaman nazik davranan ve onları cam eşyalara benzeten Sevgili Peygamberimiz durumdan haberdar olur olmaz:
“Enşece develeri yavaş sür; Cam şişeler kırılmasın!” diyerek Enşece’yi uyarmıştır.
Kadınlar tıpkı cam süs eşyaları gibi nâzik ve kırılgan insanlardır. Bu bakımdan onları kıracak ve incitecek davranışlardan sakınmak ve onları hoş tutmak bir Müslüman’da bulunması gerek en önemli özelliklerden birisi olmalıdır.
İslam öncesi devirlerde eşine büyük bir değer veren Türk erkeği İslamiyet’ten değil, Arabın adetlerinden etkilenerek kadınları dövmeye başlamıştır. Arabın cahiliye devri âdeti olan ve Peygamberimizin yasakladığı kadın dövme huyundan derhal vazgeçilmelidir. Tarih boyunca “Analık” ve “Kahramanlık” gibi iki önemli özelliği üzerinde toplayan Türk kadını dövülmeye değil, omuzlar üzerinde taşınmaya layıktır.
Kadınların Eşini Dövmesi
Eşine karşı şiddet kullanma ve dövme sadece erkeklerde görülen bir olay olmayıp bu durum kadınlarda da görülmektedir. Zaman zaman toplumda eşine şiddet uygulayan kadınlara da rastlanmaktadır. Bu durum etik olmadığı kadar en büyük günahlar arasında yer alır. Zayıf, bakımsız ve hasta eşlerine karşı sözlü ve fiili şiddet uygulayan kadınların Allah’ın rızasını kazanması ve cennete girmesi mümkün değildir. Eşine sözlü ve fiili şiddet uygulayan kadınlar cennetin kokusunu bile alamazlar oysa cennetin kokusu yüz yıllık mesafeden gelir.
Peygamber Efendimiz:
“Hangi kadın dili ile kocasına eziyet verirse, Allah onun dilini kıyamet gününde yetmiş arşın uzatır. Sonra da onu boynuna dolayıp bağlar. Hangi kadın kocasına kötü gözle bakarsa Allah, onu kıyamet gününde başı ve cesedi kesilmiş bir şekle sokar” buyrulmuştur. (Seyyid Ali Zâde, Şir’at’ül-İslam, 660)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER