Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KARDEŞ LİBYA -6-

AMBARGODAN SONRA LİBYA’YA GİDİŞ
21 Aralık 1988 tarihinde Londra-New York seferini yapan Pan Am uçağı İskoçya’nın Lockerbie kasabası üzerinde düşüp, uçaktaki 259 yolcu ve yerde bulunan 11 kişinin ölümünden Libya sorumlu tutulmuş ve BM kararı ile ekonomik ve askeri ambargo uygulanmıştı.
Uygulanan ambargo nedeniyle, Libya’nın hava alanları uçuşlara kapalıydı. Türkiye’nin de ambargoya uyması nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkiler hemen hemen durmuştu. Fakat ambargonun askıya alınmasını müteakip Trablus hava alanına ilk uçuş, Türkiye’den olmuştu. Ülkemizden bir uçak dolusu insan, “geçmiş olsun” demek için Libya’ya gidecekti. Libya Büyükelçiliği listeye beni de dahil etmişti ve tam 20 yıl aradan sonra, bir kez daha Libya’ya gidebilme olanağını elde etmiştim.
TRABLUS
İki gün sürecek olan Libya gezimiz, 15 Mayıs 1999 tarihinde başlamıştı. Libya’nın Ankara Büyükelçiliği önünden kalkan bir otobüsle gece yarısı yola çıkarken, Büyükelçi de uğurlamaya gelmişti. İstanbul’dan katılanlarla birlikte kafilemiz 71 kişiye ulaşmıştı.
Bu gezimiz için bir inşaat firması tarafından Boing 727 uçağı kiralanmıştı. Kafilede birçok tekstil firmalarının temsilcileri ve inşaat müteahhitleri vardı. Tabii yazılı ve görsel medyadan da epey katılım olmuştu.
Uçağımız saat 10.00’da havalanmıştı ve gökyüzünü masmavi bulutlar kaplıyordu. Bu nedenle uçuş esnasında Ege adalarını net olarak görebilmek mümkündü. Nitekim pilot, Girit üzerinden geçerken anons etmiş, böylelikle tarihte bizim olan bu adanın başkenti Hanya’yı da seyretmiştik. O esnada; onyıllar önce düzenlenen mitinglerde; “Girit bizim canımız, feda olsun kanımız” sloganları atılmış olduğunu anımsamıştım… Malta adasını da havadan gördükten sonra Libya sahasına girmiş ve Trablus hava alanına inmiştik.
TRABLUS KALESİ VE MÜZE
İÖ 500’lü yıllarda Fenikeliler tarafından kurulan Trablusgarp pek çok medeniyete tanıklık etmiş bir şehirdi. Kentin en etkileyici alanları için Yeşil Meydanı ve Şehitler Alanı’nı söylemek mümkündü. Trablus’taki ilk günümüzde, meydana egemen olan Assai El-Hamra Kalesi’ni ve kalenin içinde yer alan Cemahiriye Müzesini gezmiştik. Müzede neolotik çağdan günümüze pek çok eser sergilenmekteydi. Kalenin arka tarafında Eski Kent yer alıyordu. Bu bölgeyi hakkıyla dolaşmak için yaklaşık üç saat gerekiyordu. Suk El Müşir, Suk El Türk gibi çarşılar, yukarıdan kemerli daracık sokaklar, beyaz badanalı evler, Karamanlı Camisi, 1200 yıllık olduğu söylenen En Naka Camisi, Osmanlı döneminin Gurci, Osman Paşa, Turgut (Dragut) Reis camileri, medreseler, hanlar Eski Kent’in zenginlikleri arasındaydı ve bizden Libya’ya armağanlardı. Ayrıca eski Fransız, İngiliz elçilikleri, kiliseler, surlar, kapılar ve Marcus Aurelius Kemeri de görülesi yerlerdendi.
Trablus’un kalbi olarak anılan Cemahiriye Müzesi oldukça önemliydi. Burada sergilenen eserler ve onların sunumu buranın dünyanın en önemli müzeleri arasında anılmasını sağlıyordu. Neolitik çağlardan modern zamana kadar çeşitli eserlerin sergilendiği müze dört katta yayılan 47 galeriden oluşuyordu.
NOTLAR
Bu ilk günümüzde, otobüsün içerisinde bir de şehir turu yapmıştık. Bu turda görmüştük ki, başkent bir hayli gelişmiş, yer yer modern bir kent görünümü almıştı. Nüfus da artmış ve 1 milyon 200 bine yükselmişti. Motorlu vasıta sayısında da büyük bir artış gözleniyordu. Dilenci ve pecmurde kıyafetli insan görülmüyordu. Ne var ki belediye hizmetleri çok zayıftı ve çöpler muntazaman toplanmıyor, sokaklar yeterince temizlenmiyordu. 20 yıl önce bize ucuz gelen fiyatlar, artık normal ya da pahalı gelmeye başlamıştı.
Konakladığımız otel, limanın yanındaydı. Uluslararası ve Trablus-İzmir vapur seferleri bu limandan yapılıyordu.
Arap ülkelerine yaptığım tüm seyahatlerde gördüğüm, zamanlamaya riayet edilmeme durumu burada da yaşanıyordu. Şu saatte hazır olun deniliyor ama, saatlerce bekleme zorunda kalınıyordu.
Kaddafi’nin bombalanan evini ziyarette gördüğümüz manzara korkunçtu. Ev oturulamayacak haldeydi. Ölen evlatlığın ve Kaddafi’nin yatak odaları olduğu gibi bırakılmıştı. Bayram şenliklerinin düzenlendiği Yeşil Meydan otopark haline dönüştürülmüştü.
İKİLİ İLİŞKİLER TOPLANTISI
Ertesi gün, öğle saatlerinde otelin salonunda toplanmıştık. Toplantıyı Enformasyon Bakanı Şerafeddin yapıyordu. İlk konuşmayı Devrim Komitesi Dış İlişkiler Sorumlusu, eski Sağlık bakanı ve Meclis sağlık Komitesi Başkanı Mustafa Zaydi yaparak şunları söylemişti:
“Hepinizin çok işleri olmasına rağmen, Libya halkını desteklemek için gelmiş olmanızdan memnuniyet duymaktayız. Müslüman ve kardeş ülkeden gelen bu desteğin bizim için değeri ve önemi büyüktür. Libya Türk halkına müteşekkirdir. Biz kardeşiz. Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler tarihidir. Büyük Türkiye Cumhuriyeti Türk, Arap, Fars kardeşliği için önemli işler yapabilir. Libya, Afrika ülkeleriyle işbirliği yolunda önemli yol katetmiştir. Orta Asya devletleri, Türkiye ve Libya, dünyada büyük bir güç olur. Biz Türk halkına, her alanda işbirliği teklif ediyoruz. Sizin gelişiniz çok önemlidir. Bu ilişkilerimiz için tarihi bir başlangıç olabilir. Libya lideri sizlere selam ve sevgilerini yolladı. Bu tarihi ziyareti Libya basını dikkatle izliyor. Ülkeler arasında bazı ihtilaflar olabilir, ama önemli olan halklar arasındaki dostluktur. 1974’de Libya lideri ve halkının Kıbrıs sorununda ne yaptığını bilirsiniz. Her şeye rağmen bizim düşüncemiz aynıdır…”
Trablus’ta Türk diplomasisinin öncüsü kabul edilen ve Türkiye-Libya ilişkilerine büyük katkılar sağladığı söylenen Büyükelçi Mustafa Aşula’nın konuşmasının bazı bölümleri de şöyleydi:
“İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi için her türlü çabayı harcadık ve harcamaya da hazırız. Biz sevincinize katılmaya geldik. Biz dostlarımızın iyi günlerinde olduğu gibi, kötü günlerinde de yanlarındayız. Türkiye salt orta doğu ülkesi değil, bir balkan ülkesi, bir Avrupa ülkesidir. Orta Asya ile ilişkileri vardır. Türkiye global düzeyde bir ülkedir. Çevresindeki ülkelerle de dengeli olmak zorundadır. Türkiye Ortadoğu ihtilafında baştan beri aktif rol aldı. Biz Cemahiriyenin işlerine katiyen karışmayız. Türkiye Cumhuriyeti milli bir devlettir ve milliyetçilik üzerine kurulmuştur. Türk devrimleri devam eder; durursak, düşeriz. Milli benliğimizi koruyarak gelişmeleri izlemeliyiz. T.C. yeterince tanınmadan yayınlar yapıldığına şahit oluyoruz. Türkiye Libya basınınca kamuoyuna tanıtılmıyor. Bu nedenle yanlış beyanlar ve yayınlar yapılıyor. Kaddafi, Türkiye’yi herkesten daha iyi bildiği halde, bazı beyanları ile Türkiye’yi incitiyor. Büyük Atatürk’ün ölümünün 100. Yıldönümü münasebetiyle Kaddafi’yi Aziziye karargahında ziyaret ederek, Atatürk’ün büyük nutkunun İngilizce çevirisini verdim. Çok güzel bir beyanat verdi ve o beyanat bütün Türk basınında yayımlandı.
Nutkun İngilizce çevirisini takdir ederken Kaddafi ile aramızda şu diyalog geçti:
-Ekselans bu nutukta Atatürk Türkiye Cumhuriyetini hangi emsali görülmemiş şartlarda kurduğu anlatmaktadır.
-Okuyacağım.
Bir süre sonra beni kabul ettiğinde;
-Baştan aşağı okudum. (Kırmızı kalemle çizdiği yerleri göstererek;)
-Atatürk’ün tüm hedeflerine katılıyorum; sanki benim duygularımı okudum. Siz Türkiye’yi Atatürk’ün hedeflerine göre yönetemiyorsunuz… Atatürk Türkiye Cumhuriyetini ABD, İtalyan vb. gibi ülkelere kullandırmamak için kurmuş.
Kaddafi, Türkiye’nin kuruluş temellerini en iyi bilenlerdendir. Ama zaman zaman onun beyanlarını kamuoyumuz anlamakta zorlanmaktadır…”
Libya’nın Ankara eski büyükelçisi Muhammed Abdülmelik de şunları demişti:
“Libya liderini ve halkını tebrik etmek için buraya gelmeniz çok önemlidir. Türkiye-Libya ilişkilerinde İzmir ve Adana’nın ayrı bir yeri vardır. Bu hususta yaşar Ölçen önemli çabalar harcamıştır. Libyalılar İzmir’e gidince kendilerini Cemahiriyenin herhangi bir yerinde sayarlar. 1970-80 yılları arasında, Kaddafi’nin sözleri ne ise, bugün de odur. Bazı konuşmalarında o zamanı arzu ettiğini ifade etmektedir. Biz T.C.’nin NATO’da kalmasını, Ayasofya’nın müze yapılmasını istemeyiz, ama bu T.C.’nin kendi tasarrufudur. T.C’nin GAP projesini destekliyoruz. Çünkü Türkiye’nin Kosova’dan Afganistan’a dek sorumluluklarını biliyor ve takdir ediyoruz.”
Adeta bir iş gezisi mahiyetinde geçen, iki günlük Libya gezimiz tamamlandıktan sonra, 17 Mayıs 1999 günü uçakla yurda dönmüştük.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER