KRAL ÇIPLAK

AKP’nin Mersin Çamlıyayla İlçe Başkanı Mehmet Ali Yetiş Belediye Başkan Adayına destek için yapılan toplantıda “İki seçeneğimiz var, ya devlet hainlerinin yanında olacaksınız, ya da birçok arkadaşımız mevcut başkanımıza hırsız diyen de oldu, yanlış yapıyor diyen de oldu. Ben de diyorum ki vatan hainlerinin yanında yer almaktansa hırsız bizim hırsımız arkadaşlar, biz yanında yer alırız.” dedi. “Hırsız bizim hırsızımız arkadaş, biz yanında yer alırız” diyen adama toplumdan hakettiği tepki çıkmadı. “Biz hırsızIn yanındayız” diyen bir siyasetçinin o gün siyasi hayatının bitmesi gerekmez mi? Nasıl bir toplum olduk?
Sen çocuklarını, “Üzümü ye, bağını sorma.” sözünü öğreterek büyütürsen, seçim zamanı oy için yapılan yardımları sorgulayamaz. “Bu yardımlar nerden geliyor, niye bana veriliyor” diyemez.
Çocuğunu “Nokta kadar menfaate, virgül kadar eğilirim.” sözünü öğreterek büyütürsen, kişisel çıkarları için doğruya eğri, eğriye doğru diyenlerin yüzünden uğradığımız zararları göremez. 29 yaşındaki Rıza Zarraf’ın “önüne yatarım” diyen koskoca İçişleri Bakanını sorgulayıp, “Sen ne diyorsun be adam” diyemez.
Çocuklarını, “Bal tutan, parmağını yalar.” sözünü öğreterek büyütürsen, 17-25 Aralıkta ortaya çıkan banka hesaplarından, ayakkabı kutuları içindeki milyon dolarlardan, milyon liralık saatlerden  hesap sorulamaz. “İktidara gelen herkes yemiyor mu?” der, geçer.
“Gemisini yürüten kaptan.” sözünü öğreterek büyütürsen, köşeyi dönmek için her türlü ahlaksızlığı yapanlara ses çıkartamaz.  “Milletin a…ına koyacağız” diyen müteahhite haksız olarak verilen ihalelere de, yandaşlara yapılan kıyaklara da sesini çıkartamaz.
“Gelen ağam, giden paşam.” dersen,  görevlerinden zorla istifa ettirilen Büyükşehir Belediye başkanları neden istifa etti diye soramadan, sandıkta desteklemeye, “dün ak dediğine bugün kara diyeni” baştacı etmeye devam edersin. Kimseyi eleştirmez, doğruları haykır(a)mazsan, gidenlerin gelenleri arattığına tanık olur, hayıflanır durursun. “Padişahım çok yaşa” diyenlerle birlikte, her söylenene alkış tutar durursun.
“Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.” dersen, Katar tarafından bedavaya (!) verilen uçağı kabul eder, ancak ardından ordumuzun en önemli Tank Fabrikasının hesapsız kitapsız özelleştirilip, Katarlılara verilmesine tepki göstermez, gözlerin yaşlı seyredersin.
“Bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın.” sözünü öğrettiğin çocuk, suçsuz yere cezaevinde yatanlara da, KPSS sınavını birincilikle kazanıp mülakatta elenen kızımıza da, yalan haber yapan gazeteci ve medyaya da, sokak ortasında eşini, kızını, sevgilisini döven adama da  sesini çıkartamaz.
“Devletin malı deniz, yemeyen domuz.” diye eğitirsen, O çocuk “Ankara’yı, parsel parsel satanlar” dan da, bunu bildiği halde ortaya çıkarmayanlardan da hesap soramaz.
Senin atasözlerin, çalmayı, çırpmayı, hileyi, kişisel menfaatin için eğilmeyi, yalakalığı matah bir şeymiş gibi sunarsa, birileri de çıkıp buna itiraz etmezse, yeni nesiller doğruluk yerine yalanı, doğru bildiği yolda yürümek yerine eğilmeyi, sorgulamadan itaat etmeyi öğrenir. İşte böyle yetiştirilen toplumda, fitne de çıkar fesat da. Yalancı çıkar, hırsız çıkar, yalaka çıkar, despot çıkar. Herkes kendi çıkarı için yalakalık yapar. Yetmezmiş gibi birileri de “çalıyorlar, ama çalışıyorlar”  der.  Sen emeğinle, alınterinle çalışıp rezil olurken, onlar çalıp-çırparak vezir olur. İki yakamız bir araya gelmez. Ge-le-mez.
Hala “KADER” deyip, “AMA, MÜSLÜMAN” deyip oturacak mısın? Yoksa yaptıkları işlere göre karar vermeye başlayacak mısın? Artık “Kral Çıplak” deme vakti gelmedi mi?
Soz söz; “Kurtarıcı diye bir şey yoktur. İnsanlar kendilerini kurtarırlar.” Che Guevara