Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

MASUMİYET ÇAĞININ FUTBOLCULARI

“Bizim ne çocuk odamız, ne de uzaktan kumandalısından bilgisayarımız, tabletten oyun konsoluna yığınla oyuncağımız oldu. Kurban bayramlarında kesilen hayvanların ayak eklemlerinden çıkarılan aşık kemikleri, kibrit kutularının resimli üst kapakları, sigara paketleri, gazoz kapakları en başta gelen oyuncaklarımızdı.. Otomobil lastiklerinin yanaklarından kesilerek çıkartılmış çemberleri çevirir, dikiş iplerinin sarıldığı tahta makaralar ve tellerle yapılmış yürüteçleri sürerdik. Günün büyük bölümünde sokakta toz toprak içinde oynamamıza rağmen kolay kolay hasta olmayan, yanaklarından kan damlayan, gözleri felfecir okuyan, yerde bulup oyuncak edindiği bir kibrit kutusu bile mutlu olmasına yeten çocuklardık.
Ne de olsa azla yetinen, bahsine giriş kolayca sevinen her şeye üzülen, küçük şeylerle mutlu olmasını bilen, masumiyet çağının çocuklarıydık”
Yukarıdaki satırlar değme bir hikâye veya roman yazarına değil, Afyonumuzun bağrından yetişen gazeteci İbrahim Yüksel arkadaşımıza âit.. Aralık 2015 tarihinde 1. basımı yapılan “Masumiyet Çağının Çocukları” adlı kitabından bir alıntı.. Afyon gazeteciliğinin gelişmekte olan dönemlerinde rahmetli arkadaşımız Fatih Gümüş’le birlikte parlayan bir gazeteci, spor yazarı, kültür ve sanat adamı, sporcu; ve daha pek çok hasletlere övgüye değer niteliklere sahip bir kişi İbrahim Yüksel..
İlkokul sıralarında tanıştığım futbolu içindeyim “hâlâ”… Son yüz yılda ortay çıkan bilimsel ve teknolojik buluşlar dünyayı ve de ülkemizi, ekonomik sosyal, kültürel, eğitim ve spor alanlarında baş döndürücü bir hızla değiştirdi… Ancak futbolumuz aynı hızda ve ölçüde gelişip değişemedi maalesef.. Evet daha çok koşan, daha hızlı oynayan daha çok mücadele eden futbolcularımız var; özellikle futbol antrenörlüğümüze diyecek yok.. Ancak kentlerin yoksul mahallelerinin dar sokaklarında futbol oynarken, farkında olmadan geliştirdikleri diripling, çalım, ver-kaç, kıvraklık ve dar alanda beceri, ince işler, bireysel futbol yok oldu artık..
Hızlı kentleşme ve betonlaşma AVM’ler, arsaları, mahalle içlerindeki boş alanları yok etti.. Trafik denen olgu da zaten yollarda en büyük engel.. Evlerimizin hemen yakınlarında akşam ezanına kadar, evden çağrılıncaya kadar top oynadığımız alanlar da yok insanlar da yok artık.. Antrenmanlara ve maçlar giderken yıllar önce mahalle maçları, sınıf maçları yaptığımız sokakların arasından geçerken dalıp gidiyorum o günlere..
Sözü değerli arkadaşım İbrahim Yüksel’in “ÜÇ KORNER Bİ PENALTI, AYICILIK YOK” başlıklı yazısına bırakıyorum. “Futbol en sevdiğimiz oyunların başında geliyordu. Tabii ki oynayacak bir top bulabilirsek.. Top hem fazla yoktu, hem de bayağı pahalı satılırdı… Kalelerimiz sokağın ortasına koyduğumuz iki taştan ibarett. (ceketleri lastikleri veya okul çantalarını da koyar orada unutup evler gelirdik. AB) Ne var ki yoldan geçen geçen yaşlılar, birilerinin ayaklarına takılıp düşmesinler diye sırf sevap kazanma adına bizim kale taşlarını alıp kenara atmazlar mı; işte buna gıcık olurduk.. Takımlar belirlenip her iki kale ayak ölçüsüyle eşit hale getirildikten sonra, oyunun kurallarını koyardık..” üç korner bi penaltı 6’da devre, 12’de oyun biter, ayıcılık yok”. Maçlar geç saatlere kadar uzarsa “atan galip yiyen mağlup”
“Dar alanda paslaşmalar bir evin duvarıyla ver kaç, kenardaki bir ağacın yanında atıp öbür yanından geçmek, iki kişiye çalım, düşmeler, ellerin dizlerin yüzülmesi gırla hiç şikayet yok, kızmak yok.. Havadan giden bir topun gol sayılıp sayılmayacağı uzun tartışmalara yol açar, maçın yarıda kalma tehlikesi doğardı; o zaman “Hamam Parası” devreye girerdi. Maçı kazanacaklarından emin olan taraf “Tamam len hamam parası olsun” diyerek inadından vazgeçer ve güya karşı tarafa bir lütufta bulunurdu.. Ofsaytan gol atanlara “mutçu” denirdi ki hoş karşılanmazdı mutçuluk; yani bedavacılık, kolaycılık….
Bugün modern futbola uygun profil futbolcular yetişiyor.. Futbol erken yaşta sokakta değil, kulüp takımlarında paralı futbol okullarında, bireyselliği törpülenmiş ,kollektif oyuna dönük ve tamamen kazanmaya programlanmış futbolcular doldurmuş durumda futbol sahalarını.. Daha mekanik, robotumsu, antrenörün her dediğine “evet” diyen; sorumluluk duyguları, analiz ve sentez güçleri zayıf, kültürel yönlerden de bilgisayara, faceebooklara, whatsApplara bağımlı futbolcular..
1980’li hatta 90’lı yıllara kadar sokaklar, arsalar semt sahaları futbolcu kaynaklarıydı.. Ülkenin her yerinde buralarda gözlenip seçilen, kulüplere alınan yüzlerce futbolcu vardı…
Eski sokakları, boş arsaları, semt sahalarını geri getirmek mümkün değil elbette; ancak ülkemizin kırsal kesimini ve buralardaki binlerce genci değerlendirmek ve kazanmak için vakit geçmiş değil..

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti