Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Ne varsa biz de var

Sezer Küçükkurt 22 Temmuz 2014 Salı 03:00:00
  1969’da İsrail askerleri Mescid-i Aksa’da büyük bir yangına sebep olduklarında Dönemin İsrail Başbakanı Golda Mair şunları söylemiş: “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Zannediyordum ki, Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e girecekler. Lakin sabah oldu ve korktuğumuz olmadı. İşte o zaman idrak ettim ki, biz dilediğimizi yapabiliriz…”
Orta Doğu’daki İslam ülkelerinin bölünmüşlüğü ve parçalanmışlığı İsrail’e istediği gibi davranma imkanı tanıyor. ‘Böl ve yönet’, ‘ayır ve buyur’, ‘parçala ve hükmet”… Bu parolalar bugünün büyük devletleri diye anılan sömürgecilerin disturudur. Bölgedeki Arap ülkelerinin bölünmüşlüğü de bu tür disturların ürünüdür. İslam ülkelerinin iç barışlarını sağlaması, birbirleriyle iyi ilişkiler içinde bulunması İsrail’in hiç de işine gelmez. ABD destekli İsrail’in menfaati Müslümanların ayrı-gayrı olmasındadır. Yedi yıldır Filistin halkı, El Fetih ile Hamas örgütü olarak ikiye ayrılmış ve İsrail karşısında büyük ölçüde güçten düşmüştü. Bu iki kardeş örgüt, birbirlerine karşıt olmaktan çıkarak bir araya gelmeye üç ay önce karar vermişlerdi. Bu bağlamda Hamas, Filistin Kurtuluş Örgütü ve İslami Cihad arasında uzlaşma sağlanmış bu örgütler “Filistin Kurtuluş Örgütü” şemsiyesi altına girmeyi kararlaştırmışlardır. Filistinli gruplar aralarında gerçekleştirdikleri anlaşmayla, 5 hafta içinde ulusal birlik hükümeti kuracakları ve 6 ay içinde de seçimlere gideceklerini açıklamışlardı. N’olduysa ondan sonra oldu. Orta Doğu’da İsrail ve ABD’nin yönlendirmesiyle Irak’ın parçalandığı gibi, Suriye perişan edildiği gibi, Mısır’da İhvan ve Sisi arasında parçalanarak bölgedeki etkisi sınırlandırıldığı gibi… Irak parçalandığında, Şiiler, Sünniler ve Kürtler ayrı birer güç haline geldiğinde İsrail, hemen Kuzey Irak’ta kurulacak bir “Kürdistan’ın bağımsızlığını tanıyacağı”nı açıklayarak Barzani yönetimini ayrılmak için cesaretlendirdiği gibi. Barzani petrolünü de Bağdat’ın karşı çıkmasına rağmen satın aldığı gibi. İsrail parçalamaya çalıştığı Filistin’i ayrı ayrı muhatap alınacak ikili yapıya dönüştürmeye çalışıyor. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün hâkim olduğu Batı Şeria ile Hamas’ın hakim olduğu Gazze’yi birbirinden ayırarak güçten düşürmeye çalışırken, oluşacak bir birliktelik İsrail’e büyük darbe olacaktı.
Şimdi dünya ABD’den himmet bekliyor akan kanı durdurması için. ABD’de etkin olan Neocon’lar ve evangelik hristiyanlar Hz. İsa’nın yeryüzüne inip, Deccal’i yenmesi için Armageddon’un (iyiyle kötü arasındaki büyük savaş) çıkmasını bekliyorlar. Onlara göre İsrail bu savaşın hazırlayıcısı ve taraflarından birisidir. İsrail’in yaptıkları ABD yöneticileri tarafından itikadi bir şekilde desteklenirken, himmet beklemek saftiriklik değil mi?
Peki İslam alemi ne alemde? Körfez savaşında televizyon muhabirlerine bile teslim olan Irak ordusu yok artık zaten. Saddam Kuveyt’e girdiğinde Hilton oteline sığınan Katar emiri yerinde. Hiç birisinin kurtuluş savaşı olmayan, tamamı başkaları tarafından “devlet yapılan” emirlikler yerinde. Körfez ülkeleri dünyada satılan tüm silahların yüzde 20’sini alıyor. Birleşik Arap Emirlikleri geçen sene 80 F-16 ısmarlayarak dünyanın en büyük silah alımını yapmıştı. ABD ile Suudi Arabistan 60 milyar dolarlık silah satışı anlaşması yapmıştı. Almanya Katar’a 650 milyon euroluk tank satmıştı. Hepsi oradalar.
Onların petrolü var, altını var, parası var, lüks yatları var. Türkiye ise camilerde müminlerden bağış toplayıp, Filistin’e yolluyor.
Geçmişten bu güne, bu milletin varlıkları petrolden de, altından da çok daha değerli. Bir kez daha anladık. Yeter ki bu değerleri istismar edilmesin, milletin güveniyle oynanmasın.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti