Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Otoyol gitti, yerine ne koyacağız?

Murat Arısoy 31 Ocak 2015 Cumartesi 02:00:00
  Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Ankara’da düzenlediği törene katılmak üzere ATSO’nun saygıdeğer emektarları ile Ankara’ya gittim. Hazır, Ankara-İzmir arasında yapılacak yeni otoyol projesi de gündemdeyken, bu seyahati bu yönüyle de düşünmek istedim.
İlk olarak aktaracağım konu şudur: Lüks olmayan, kötü de sayılmayacak bir otomobil ile yola çıktık. Ankara’ya gidiş istikametinde de Afyonkarahisar’a geliş istikametinde de ortalama hızımız, saatte 110-120 kilometreydi. Hız ortalamasını, bazı virajlar ile Afyonkarahisar’a bağlı ilçe ve beldelerin girişlerindeki trafik ışıklarının düşürdüğünü söyleyebilirim. Her şeye rağmen, Afyonkarahisar’dan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne gidişimiz 2 saat 20 dakikayı buldu. Dönüş istikametinde de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden çıkıp Afyonkarahisar’daki eve girmem 2 saat 25 dakikaydı. Dolayısıyla “Yeni otoyol yapıldığında insanlar zaman kazanacak” tezini bir kez daha düşünmek gerekiyor. Bir taraftan “Yollarımız Afyon Kaymağı gibi oldu” deyip, bir taraftan aynı istikamette otoyol yapılmasını önermek, en hafif tabirle israftır.
“İsrafın her türlüsüne karşıyız” cümlesi, bir slogandan mı ibaret, bunu merak ediyorum. Tabii otoyol ile ilgili haberleri, köşe yazılarını kaleme alınca “Ne yani devlet yatırım yapmasın mı?” diye soranlar oluyor. Devletin yatırımına karşı çıkan kim? 6 milyar lirayı geçkin bir paramız varsa, bunun bir kısmını mevcut Ankara-İzmir Karayolu’nun iyileştirme çalışmaları için kullanalım.Karayoluna bağlı ilçe ve belde girişlerinde “Yeşil Kuşak” projesi uygulayalım. İlçe ve beldelere girmeyecek araçlar, 90 kilometre hızla gittiklerinde hiç durmadan yollarına devam edebilsinler.
6 milyar lirayı geçkin bütçemizin geri kalanını da yine bu bölge için, diyelim ki “kel” tepeleri ağaçlandırmak için harcayalım.
Ancak Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Raporu’nda gördüğümüz, İhsaniye’deki Halkın Katılımı Toplantısı’nda şahit olduğumuz projenin “israf” boyutunu da önemseyelim.
Ankara seyahatimiz sırasında bir de Afyonkarahisar’a gelecek yolcuları, düşündüm. Malum, Afyonkarahisar’a ait şehirlerarası bir otobüs firması yok. Şimdiye kadar buna ihtiyaç da duyulmamış olabilir. Zira hemen hemen her ilin otobüsü Afyonkarahisar’daki yolları bir şekilde kullanıyordu. Buna rağmen, özellikle bayram günlerinden önce Afyonkarahisar’a geliş ve dönüşte “bilet bulma” sıkıntılarının yaşandığını da biliyorum.
Ankara-İzmir Otoyolu’nun hayata geçirilmesi, Afyonkarahisar’dan geçecek otobüs sıklığının da düşmesi anlamına geliyor. Yakın şehirlere en kötü ihtimalle saatte 1 otobüs bulunurken, “ayaküstü” özelliğini kaybeden bir Afyonkarahisar’da otobüs yolcuları zorluk geçecektir.
Denilebilir ki “Hızlı tren geliyor. Ne yapacaksın otobüsü?” Bu soruda haklılık payı var; ancak mevcut otobüs yolcusunun olduğu gibi hızlı treni kullanmasını da beklemiyoruz; değil mi?
Ankara seyahatimizde düşündüğüm üçüncü konuyu, Afyonkarahisar’a geldiğimde bir gazeteci büyüğümüz de paylaştı: Kabul, Ankara-İzmir Otoyolu İhsaniye’den geçecek geçmesine ama, Afyonkarahisar olarak bu gole karşılık bir atağımız, bir şutumuz olacak mı? İhsaniye Belediye Başkanı Şaban Çabuk’un “Otoyol geçtiğinde, ilçemize yatırımcı çekebileceğiz. Burada seralar kurdurup villalar inşa ettirip İhsaniye’nin cazibesini artıracağız” dediğini biliyoruz. Bir ilçe belediyesi, geçecek otoyolun planlamasını yaparken büyükşehir namzedi bir vilayet, “geçmeyecek otoyol”un hesabını, planlamasını yaptı mı, yapıyor mu?
Öğrenciler, Eskişehir’i neden tercih ediyor sizce? Eskişehir’deki atılımın, sıçrayışın kulaktan kulağa yayılmasının bu tercihlerde payı olduğu aşikâr. Denizi olmayan bir kentte plaj yapılması, yeterince ilginç değil mi?
Konya’ya Mevlânâ Hazretleri’nin türbesini ziyarete gidenler, “Aa, ne kadar güzel yollar yapmışlar; ne kadar düzenli bir şehir” deyip memleketlerine bir Konya aşığı olarak dönmüyorlar mı?
Örnekler çoğaltılabilir.
Madem Ankara-İzmir Otoyolu İhsaniye’den geçiyor; biz Afyonkarahisar’a yatırımcıyı, yerli ve yabancı turisti hangi planlama ile, hangi çalışma gruplarıyla getireceğiz?
Bunun üzerinde duralım.
Yarın, öbür gün Afyonkarahisar-Antalya Otoyolu şehrimizden geçtiğinde, Antalya’ya gidenlerin akıllarına öyle bir şeyler kazınmalı ki bir daha Afyon’a uğramadan Antalya’ya geçemesin kimse.
Akıllara kazınacak imgemiz Karahisar Kalesi ve Kale’ye dair efsaneler de olabilir; termal sularımızın dünya üzerinde çözümü bulunamayan bir hastalığa iyi gelmesi üzerine yapılan bir araştırma da olabilir; Kent Meydanı da olabilir…
“Afyon’da şöyle bir yer var, mutlaka gezmelisiniz”, “Afyon’da şöyle bir lezzet var, yemeden geçmemelisiniz”, “Afyon’da şöyle şöyle insanlar var, mutlaka sohbet etmelisiniz” fikrini yaygınlaştırarak otoyol tartışmalarının üstesinden gelebiliriz.

OTELLERE ÇAĞRI

Afyonkarahisar, “termal turizm”le kalkınacak. Bunu AK Parti Genel Merkezi’nin hazırladığı Kent Ekonomileri Forumu isimli kitapta da görüyoruz. Şimdiye kadar o kitapta konulan hedefler hakkında kamuoyuna yansıyan bir girişim, gayret, çaba olduğunu bilmiyoruz. Termal Festivali ya da 3 Mart Afyonkarahisarlılar Günü başlıklarının üzerinde nedense durulmuyor.
Bunu ilerleyen günlerde daha açık bir şekilde tartışmayı hedefliyorum.
Bugün bahsedeceğim konu ise, termal oteller. Ege’nin bölgesel basın kuruluşu Yeni Asır, “Ege’de Termal” başlıklı bir gazete çıkarmış. Gazete, “haber”den ziyade, “reklam”a yönelik. Bir bakıyoruz, “Afyonkarahisar’daki yerel basın için reklam vermeyi düşünmüyoruz” yaklaşımına sahip oteller, boy boy ilanlar vermiş. Afyonkarahisar’da Budan Termal Otel ve Güral Afyon Otel’i ayrı tutuyorum. Bu iki otel, zaman zaman yerel gazete ve televizyonlara ilan veriyorlar. Ancak Nil Otel’in, Korel Otel’in, Sandıklı Kaplıcaları’nın, AFJET’in durumunu hangi açıdan ele almak lazım?
Bu otel ve şirketler, ulusal çaplı gazetelerin para merkezli tanıtım gazetelerine verdikleri ilanın 10’da biri maliyetiyle neden yerel gazetelere destek vermezler?
Şirketlerin, otellerin yöneticilerine açıkça soruyorum:
Yerel gazetelerde hangi eksiği görüyorsunuz ki ilan-reklam vermekten imtina ediyorsunuz? Bir eksiğimiz varsa, düzeltelim; eleştirilerinizi alalım.
“Biz yereli küçük görüyoruz. Bizim müşterimiz Afyon’dan gelmesin” diyorsanız, size iyi günler diliyorum.

SIFIRDAN MARKA

Hazır, Ankara yolculuğumuzdan bahsetmişken, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde izlediğim konferanstan da notları aktarayım. Ahmet Şerif İzgören Konferansı… Ahmet Şerif İzgören’i dinlerken “İyi ki buradayım” dedim kendi kendime. İzgören, yaklaşık 1 saatlik “sahne”si sırasında pek çok unsurdan, değerden bahsetti. Ancak dikkatimi en çok “Vizgo.net” isimli internet sitesi çekti. İzgören, “Vizgo.net”i şöyle anlattı:
“Bizim çaycı arkadaşımız Taner Köse, Azerbaycan televizyonlarından birinde Titanic filmini izlemiş. O filmden sonra geldi ‘Biz, verilen dersleri neden video kasetlere çekip göndermiyoruz’ diye sordu. Bu fikir aklımıza yattı. Proje önce video kasetti, sonra CD oldu, sonra DVD oldu. Şimdi 700 bin liralık bir şirket olan vizgo.net hâline geldi. Yeni fikirler, önemlidir.”
İzgören, iş dünyası temsilcilerine şu mesajı vermeyi de ihmal etmedi: “İşverenin adaleti, çalışanın yüzündedir.”

KADAYIFLARI AFYON’DAN YOLLAYALIM

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan 6 bin liralık tazminat almaya hak kazandı. Gökçek, bu tazminat parasıyla Gençlik Parkı’nda kaymaklı kadayıf dağıtacağını duyurdu. Gökçek’i seven Afyonkarahisarlılar’ın kadayıfı da kaymağı da fazlasıyla göndereceğini tahmin ediyoruz. Ankara’da böyle bir reklamı kolay kolay yaptıramazsınız.

BAŞBAKAN’A ÇAĞRI YAPAMAZ MIYDIK?

Hep başkalarını eleştirmek olmaz. Biraz da kendimizi eleştirelim. Başbakan Ahmet Davutoğlu Isparta’ya gittiğinde, kentteki yerel gazeteler bir tek manşetle çıktılar: “Sayın Başbakanım, sizden müjdeler bekliyoruz.”
Ispartalı meslektaşlarımız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık yaptığı döneminde de benzer bir şekilde hareket etmişler.
Birliktelik, sadece büyük, gösterişli geceler düzenlemekle kanıtlanmaz. Asıl birliktelik, şehri ileri götürmek için ortaya konulacak taleplerle kendini gösterir. Şehir için birlik olamıyorsak, bunu aklımıza dahi getirmiyorsak; “plaket kardeşliği” ile şehri ilerletmemiz mümkün değil.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER