Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir

TAKVİMLE DÖNÜŞEN TOPLUMLAR – Kocatepe Gazetesi

Ümit Demir 13 Ekim 2015 Salı 03:00:00
  Bugün yani 13 Ekim 2015 Salı günü, akşam ezanıyla birlikte yeni bir yıl, Hicrî 1437 yılı başlayacak.
Tevafuk, bugünlerde de Anthony Giddens’ın “Modernliğin Sonuçları” isimli kitabının “Modernlik, Zaman ve Uzam” başlıklı bölümü okuyordum. Daha öncesinde de gerek yazılarımda gerekse televizyon programlarımda zaman zaman değindiğim bir konuydu: takvim (zaman) bilinci… Toplumların birlik ve beraberliğinde ortak malzemelerden biri olan takvim yani zamanı biçimlendirme ve dilimlendirme, neredeyse insanlık tarihi kadar eski.
Giddens’a göre tarihte pek çok takvim kullanımından söz etsek de günümüzde modernleşmeyle beraber -hâkim kültürün kullandığı- takvimin de “tekleşmesi” küreselleşmeye hizmet eden bir şeydir artık. Çünkü takvimin tekleşmesi, modernleşmenin olmazsa olmazıydı ve “yerellikler”, geleneğe dayanan yaşam tarzları bu sayede içi boş hâle gelebilecekti.
Mesela milenyum yılı 2000, küresel bir hadiseydi ve yıllar öncesinden buna dair programlar, kutlamalar dünyanın her tarafında organize edilmişti.
2000 yılı bin yıllık bir olaydı belki ama her yıl kutlanan yılbaşı, kadınlar günü, sevgililer günü, anneler günü… vb. gibi günlerle geçmişinden koparılan toplumlar yeniden dizayn ediliyordu. Ya da sivil toplum kuruluşların eli ile kitlesel hareketlerin harekete geçeceği günler hep takvim ile belirlenir.
Bu işin modernleşmeyle gelen tek tipleştirme tarafıydı. Diğer kısmı ise modernleşmenin sacayaklarından olan kapitalizme olan katkısı…
Misal, “sevgililer günü” ile yapılan ciroyu biliyor musunuz? Ya da “anneler gününde” harcanan parayı? Modernleşme, dünya halklarının yerelliklerini yani özgünlüklerini yontarken onları büyük pazara=kapitalizme müşteri kılıyor.
Bunların yanında sosyolojik değişime de değinmemiz lazım. Modernleşmenin dayattığı takvim ile “standartlaşan” halklar, kendi değerlerine de yabancılaşmaya başlarlar. Bir müddet sonra da gelenekten kopan, içindeki hırsı ya da kötülüğü engelleyecek bir toplum şuurunu, kadim ilkeleri yitiren insanlar topluluğu olarak her türlü kargaşaya açık duruma gelirler.
Takvimi şekillendiren geçmişi, geçmişi şekillendiren de bugünü ve geleceği şekillendirir.
Takvimin tekleştirilmesi ve standartlaştırılması, dünya halkları üzerinde aynı zaman dilimleri içerisinde aynı tepkilerin verilmesini kolaylaştırmış, hatta bir yaşam tarzı haline getirmiştir.
Yeni bir hicrî yıla girdiğimizi anımsatırken tüm bunları göz önüne almanızı rica ediyorum. Takvimler ya da zamanın dilimlenmesi -ki saat de buna dâhildir- basit bir veri değil aksine toplumları ve insanları şekillendiren yapıtaşlarından biridir.
Kavganın, kan dökmenin yasak olduğu haram ayları ile, kandil geceleri ile, bayramları ile, yoksula verilecek zekatı/fitreyi bildiren yıl/gün hesaplamaları ile, bir kutsal yolcuğunun basamaklarından hicreti anımsatması ile, hatta bir bebeğin emeceği toplam süt gününü belirlemesi ile bir takvim bizden daha fazla ilgi bekliyor. Biz ona yetişemezsek de artık her şey “geçmişte” kalacak, gelecek ise bizim olmayacak!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER