Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

KUR’AN’I DERS ETMEK

Bu yazımız; hükmü, hükmünün bir kısmı, manası, tefekkürü, tezekkürü, tertil üzere okunması veya ayetlerinin normal okunması hususunda garip bıraktığımız Kur’an’ımızı sımsıkı tutmak, O’nu kucaklamak, her manada ve boyutta O’nunla barışık bir ikiz kardeş haline gelmek üzere bir duadır. Merhametinle kabul buyur Allahım (âmin).
Rasulullah (sav) bir grubu Allah’a şikâyet ediyor. Müşrikler! Bunu Furkan Suresinden öğrenmekteyiz: Furkan 30: “Rasul, “Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı mehcur tuttu dedi.”
Kur’an’ı mehcur hale getirmek onu hayattan çıkarmaktır. Efendimiz (sav) onların bir halinden rahatsızlığını, razı olmayışını, bu hallerinden kurtulmaları ümidiyle Rabbine arz ederek diyor ki; “Ya Rabbi, insanlar O’nunla bağ kurmadı, O’nu reddetti, O’nu terk edilmiş bıraktı, O’nu dışladı, O’nu ihmal etti, O’na ilgisiz kaldı, O’nu ortada bıraktı, O’nu gözden çıkardı, O’ndan uzak durdu, O’nu kendilerinden uzak tuttu, O’na duyarsız davrandı, O’ndan yüz çevirdi, O’nu kendi başına bıraktı, O’na sırtını döndü, ayetlerindeki bilgiyi duyduklarında geçerliliği yokmuş gibi, gerçekleri bildirmiyormuş gibi davrandı.”
Rasulullah (sav) Efendimiz’in rahatsız olduğu, razı olmadığı bu hal sizce sadece Efendimiz’in Risaletini (gelin, Allah’ı doğru tanıyın ve bu tanımaya uygun bir hayat tarzı oluşturun davetini) ve bunun belgelerini (ayetleri) reddeden, o günkü müşriklere has bir hal midir? İnandım dediği halde neye, nasıl bir Allah manasına inandığını önemsemeden yaşayan müslümanlar da buradan hisse çıkarmalı mı, “bu kapsama girer miyiz?” diye korkmalı mıyız? İnsan kendini test ettiğinde şunu görüyor: Duygu, düşünce, inanış, hal hareket ve davranış oluştururken, konuşurken, iş yaparken Kur’an’ı unutarak sanki O ve önerileri yokmuş gibi, O’nun oluşturduğu güvenli, hoş ve sağlam yol yokmuş gibi davranışlarımız var! Bunlar ne olacak? Elbette “ben de müslümanım” dediği halde Kur’an’ı saçma bulanlar, O’nu alaya alanlar ve O’nunla ilgili şeyleri (O’na uymaya çalışanları, onun öğretildiği web sayfalarını, tefekkür paylaşımlarını, kursları, dersleri, okulları ve hükümlerini) küçümseyenler, bunlara gizli/açık düşman olanlar konumuz değil. tek işimiz kendimizi test etmek: Biz Kur’an’ı ders ediyor muyuz? O bizim için ne ölçüde önemli? Bizim ders kitabımız, kaynak kitabımız O mu?
Hazreti Musa (as) kavmi bu konuda şöyle uyarılmıştır; A’raf-169: “Onun (Tevrat’ın) içinde olanı ders edip incelemediler mi?”
Onlar bu soruya muhatap olduklarına göre, acaba bu soru bir inanan olarak bizlere de sorulabilir mi Kur’an “Evet, siz de” diyor ama bunu o kadar zarif ve sanki biz böyle bir uyarıya muhatap değilmişiz gibi söylüyor ki, bakın:
İsra 106: “Biz onu Kur’an olarak, insanlara dura dura (acele etmeden hazmetmelerine imkân tanıyarak) okuyasın diye (ayet, ayet; sure, sure) ayırdık ve peyderpey indirdik.”
Nisa 82: “Kur’an’ı tedebbür etmiyorlar mı (kast ettiği manaları fehmederek, derinliğine düşünerek okumuyorlar mı)?”
Sa’d 29: “(Bu) sana inzal ettiğimiz bir kitaptır, mübarektir. Onun ayetlerini tedebbür etsinler (derinliğine düşünerek incelesinler). Lüb (öz/saf akıl) sahipleri de tezekkür etsinler (Mesajınıi Kelime-i Tevhid’i anlamak ve ona uygun amel edebilmek/yaşayabilmek için müzakere etsinler).”
Muhammed 24: “Kur’an’ı tedebbür etmiyorlar mı (manalarını düşünerek incelemiyorlar mı)? Yoksa kalbleri üzerinde (bunu yapmalarına engel olan) kilitler mi var?”
Müzzemmil 4: “Ve Kur’an’ı tertil üzere (tane tane ve tefekkür ederek) OKU.”
Hemen hatırlayalım ki Kur’an’ı ders edebilmek için kişinin tahir (temiz) olması, tahir olmaya talip olması gerekiyor. Bu temizliğin simgesi (teyemmüm dahil) gusül ve abdesttir ama hedeflenen temizlik fiziksel değildir, idrak temizliğidir. Kur’an Din’e yaklaşmanın, Kur’an’a dokunmanın şartı olan tahirliği, temizliği “haniyfen müslimen” diyerek açıklar; yani inanış hatalarına sırtını dönerek Allah’a teslim olmayı “haniyf ve müslim” olarak tarif eder. Asıl ve tek inanış hatası, kişinin (eğer inanıyorsa) Allah’ın dışı var sanmasıdır; kendisi dahil herkesi, her şeyi, her yeri Allah dışında düşünmektir; gördüklerini, var sandıklarını “Allah’tan ayrıca müstakilen var ve muhtar” sanmaktır. Hanif ve müslim olmakla, gerçek VAR’ın (müstakilen ve muhtar olarak VAR olanın) Allah olduğu, Allah manasının dışı ve sınırı, öncesi ve sonrası olmadığı kabul edilir, sonra bu hisle yaşantı da ona biiznillah lütfedilir.
Bir müslüman, Kur’an’ın öğrettiklerini idrak edebilmek ve yaşayabilmek istiyorsa onun yöntemlerini ayetlerimiz öğretir: 1) Kur’an’ı tertil üzere okumak: tane tane düşünerek okumak. 2) Tedebbür etmek: derinliğine düşünüp incelemek. 3) Tezekkür etmek: hanif ve müslim olan kardeşleriyle tefekkürünü müzakere etmek. Dikkat ederseniz bu metotları günümüz eğitim sistemi ve diğer ilgili mecralar sıkı biçimde kullanmaktadır.
Aslında tümüyle bir sınav salonu olan dünyadaki halimizi üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenciye benzeterek devam edelim. Bir öğrencinin bu sınava konuları ve soruları düşünmeden, anlamadan, anlamaya çalışmadan, bunun için vakit harcamadan, gayret göstermeden, soruları doğru yöntemlerle çözmeyi öğrenmeden sınavına hakkıyla ve başarılı şekilde hazırlanması mümkün müdür? Bunun farkındalığıyla bir öğrenci, en yakınlarından başlayarak çevresinin de desteğiyle, gireceği bu sınav için hazırlıklara yıllar öncesinden başlar… Bazen öyle olur ki matematikten sadece bir konuyu anlayabilmesi için günlerini gecelerini verir, binlerce soru çözmesi gerekir. Diğer dersleri de hesaba katarsak, sınava hazırlanan bir öğrencinin nefes alacak vakti kalmıyor denilebilir… Zamanı belli olan bu sınava hazırlık süresinde, hem öğrenci hem de aileler ellerinden geleni fazlasıyla yapıyor, yapmaya çalışıyor. Ekonomik durum yetersiz olsa bile imkân araştırıp bulunup destek dersler alınıyor; sınav odaklı yaşandığı için motivasyonu bozabilecek ilişkilerden hatta eve misafir kabulünden bile uzak durulabiliyor, sınavın iyi geçmesi, başarılı olunabilmesi için her şey eksiksiz yapılmaya çalışılıyor. Yıllar, yıllar süren tüm bu zahmetlerin bir sebebi var: sınavda güzel bir puan alıp istenilen hedefe ulaşmak!
Şimdi: Sonucundan değil de gayretimizden sorumlu olduğumuz bir hayatımız var ki bu da bizim sınavımız. Hedefi için çalışan ve gayrette olan bir çocuğun ve ailesinin sınav hazırlık hali böyle önemli görülüp kabul görürken, tek sınavın üniversite ve diğer kariyer sınavları olmadığını bilen ve buna inanan bizler için durum nasıl acaba? Tam da bu noktada Kur’an’ı ve Efendimiz (sav)’in sünnetini ders etmek elimizden tutmalı! O (Kur’an ve sünnet) bizim elimizi zaten sımsıkı tutuyor; biz elimizi ondan kurtarmak için uğraşmayalım.
Peki, Kur’an’ı neden gereği gibi ders edemiyoruz? Belirli bir sürede hazırlanılması gereken üniversite sınavı hayat memat meselesi oluyor da sonsuz ahiret hayatımız için bu farkındalık neden olmuyor? Biteceği çok belli dünya yaşantısını neden bu idrakle yaşayamıyoruz? Hem de bu ilimle meşgulken, Billahi manada idraka ve yaşantısına talipken, neden böyle bir disiplin içerisinde değiliz? Çünkü bu dünyaya gelişimizle bizde açığa çıkan, bize gerçek sınavımızı unutturacak çeldiricilere, onların cazibesine meylediyoruz! Oysa sınava hazırlanan çocuğun bilgisayar veya telefon gibi ona cazip gelen çeldiricilerle meşgul olmasından hiç razı olmuyoruz, hatta mümkünse izin vermiyoruz. Ama aynısını yaşantıda biz yapıyoruz; dünyaya gelişimizle kendimizde hazır bulduğumuz esfele safilin halin ürünü olan duniHi algı ve zanları olan heva ve heveslere yüksek bir haz duyuyoruz. Yani Allah dışında bir dünya oluşturup orada yaşamanın hazzı ve oyalayıcılığı ile uzaklaşıp, hakikati ve dünyaya geliş nedenimizi 8sınav salonunda oluşumuzu) unutuyoruz. Oysa unutmayalım diye nasıl uyarılıyoruz bakın:
Hud 1 ve 2: “Elif Lâm Râ. Bu öyle bir kitaptır ki âyetleri muhkem kılınmış, sonra da Hakiymün Habiyr (hikmet sahibi olarak haber veren Allah) indinden âyetleri ayrıntılı olarak (sizin anlayabileceğiniz şekilde) açıklanmıştır. Başkasına kulluk etmeyin (duniHi algının zanlarıyla kulluk ediyor oluşunuzu fark edip onu terk edin ve kulu olduğunuz Allah’a Billahi manada kulluk yapın/yaşayın) diye (inzal olunmuştur)!”
Fark edilsin veya edilmesin yaratılanlar Allah kuludur ve behemehâl Allah’a kulluk edilir, gerçek budur! Efendimiz (sav) Sefa Tepesi Tebliğini yaparken, “La ilahe illallah” diyerek bizi kulu olduğumuz Allah’ı tanımaya ve tanıyarak yaşamaya çağırdı; yani “gelin Allah’ı duniHi algıdan kurtularak tanıyın ve O’na öyle kulluk edin” dedi. SübhanAllah budur!
Zariyat 56: “Ben cini ve insi ancak kulluk etmeleri (beni tanıyarak yaşamaları) için yarattım.”
İsra 23: “Ve Rabbin hükmetti ki kendinden gayriye (dışı ve sınırı var sanılarak duniHi algıyla) kulluk edilmeye.”
Hicr 99: “(Seni ilminde yarattığı bir kulu olarak O’nu doğru şekilde tanıyarak) kulluk et Rabbine, ta ki yakin (ölüm) gelene kadar.”
Fatiha 5: “Sana KULLUK ederiz (Razı olduğun şekilde Seni tanıyarak yaşamaktır hedefimiz).”
İslamiyet’te “Şah damarınızdan yakın” olana, “görmüyor musunuz, nefislerinizde!” denilene, yani bizzat ilminde bulunduğumuz hakikate kulluk edilir! İslamiyet’in temelini bu kulluk anlayışı oluşturur. Rum Suresi 30. Ayette “Din’e yüzünüzü hanif olarak dönün” denilen hanifliğin özelliklerinden birisi de bu idrakla kulluktur! Kişiyi Tevhid’e ancak bu kulluk götürür. İslamiyet’in ruhu Tevhid’dir, “bir”leştirmektir (Dündar Y., Sen Tanrı mısın?).
İşte Kur’an; kendisine sarılmaya, O’nu sımsıkı tutmaya, O’nu ders yapmaya talip olanlara dünya ve ahiretteki şefaatiyle bütün bunları öğretir ve yaşatır.
Allah’ım, sevgili kitabımız, ikiz kardeşim Kur’an’ımızı ders etmeyi bize ikram ediver, lütfediver ki O kalbimizin baharı, sadrımızın nuru olsun; karinimiz (ayrılmaz arkadaşımız) Kur’an olsun. Böyle bir ömür, böyle bir ölüm ve böyle bir ba’s olmayı bize kolaylaştır ve hayırlısıyla ikram ediver Allah’ım (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti