Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

MERHAMET

İçerisinde bulunduğumuz ve “mübarek üç aylar” olarak adlandırdığımız zaman dilimi, Rabbimizin lütfu, rahmeti ve merhametinin çok, çok artırıldığı bir dönemdir.
Rabbimizin kullarına merhametini nasıl anlamamız gerekir? Bu merhamet, bir kulun yaratılmış olan herhangi bir şeye gösterdiği merhametle, yani kedimize ya da çocuğumuza göstermiş olduğumuz gibi bir merhamet ile sınırlı değildir. Örneğin kulağımızın belirli frekanslar arasını duyabilmesi bizim için bir merhamettir. Öyle değil de her sesi işitiyor olsaydık, mesela karıncaların ayak seslerini duyabilseydik acaba nasıl yaşardık? Veya gözümüz duvarın arkasını da görebilir olsaydı hayatımız nasıl olurdu? Demek ki var olan haliyle ve her detayıyla kolaylaştırılmış bir hayat var ve bu Rabbimizin tüm kullarına bir merhametidir. Rabbimizin inanan kullarına gösterdiği merhamet ise, ayrıdır. Ama geniş manasıyla merhamet, sünnetullah içerisindeki prosedürlerin ismidir. (Yılmaz Dündar, Sen Tanrı mısın?)
Merhametin ürünü olan prosedürler hayatın tümünde aranmalı ve bulunmalıdır. Bir merhamettir ki hücrelerimiz yan yana ve işbirliği içinde organize yaşamaktalar. Bir merhamettir ki eşler halk edilmiş. Rabbimiz merhametiyle aramızda ülfet, ünsiyet ve cazibe oluşturmamış olsa bir aile kurabilir miydik, farklı kullarla iletişime girip, tanışıp arkadaşlar edinebilir miydik? Rum suresi 21: “O’nun varlığının delillerinden biri de, kendileriyle ülfet edip huzura ermeniz için size kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesidir. Şüphesiz bunda, (Billahi manada akledip) düşünen bir toplum için dersler ve ibretler vardır.”
Evrenin, Samanyolu galaksisinin, içerisinde bulunduğumuz Güneş Sistemi ve Dünya’nın, diğer yıldızlar ve gezegenlerin belirli bir sistem içerisinde olmaları, döngüleri ve yörüngelerinde bir sapma olmadan akıp gitmeleri de Rabbimizin merhameti içerisindedir. Bütün bu örneklerden anlıyoruz ki, yaratılış, yaratılışla ilişkili latif ve kesif tüm donanımlar, yaratılışla başlayan ve yaşanan tüm olaylar, her bir detayıyla Rabbimizin merhametiyle merhametinden ve merhametidir ki o merhametle sarılıp sarmalanmaktayız, hem de ayrım olmaksızın tüm kulları…
Önceki yazımızda çok önemli olan Şaban Ayı’nın 15. Gecesi’ni (halk dilinde Berat Gecesi olarak tanımlanan geceyi) anlamaya ve bu gecedeki özel merhametten talep edip nasipdar olmaya çalıştık. Çünkü Rabbimizden merhametini istediğimiz bu geceyi Efendimiz (sav) bize şöyle tanıtıyor: “Şaban ayının 15. gecesinde dünya işleri ve kulların amelleri Allah’a arz olunur. Bu gece Allah’ın Cehennem’den affettiği kimselerin adedi, Benî Kelb Kabîlesi’nin koyunlarının kılları miktarıncadır.”
Hadisimiz böyle olunca anladık ki bu gecemiz çok özel bir af ve mağfiret gecesidir. Peki, bu hadiste Rabbimiz Efemdimiz (sav)’in dilinden “Bu gece Allah’ın Cehennem’den affettiği kimselerin adedi, Benî Kelb Kabîlesi’nin koyunlarının kılları miktarıncadır” diyerek her af dileyeni affedeceğini mi söylüyor? Yoksa affedilecekler için bir şart var mı?
Bu sorunun cevabını yine Rabbimizin ayetiyle tefekkür etmeye çalışalım. Bakara Suresi 160’da Rabbimiz buyuruyor: “Ancak tövbe edenler (duniHi algı ve zanlarından vazgeçip o algıya ve onun hayat tarzına sırt dönenler), kendilerini düzeltenler (salih kul haline getirenler) ve beyan edenler (İhlâs Suresi’nde açıklanan hakikati dilleriyle beyan edenler ve davranışlarıyla gösterenler) müstesna… İşte bunların tövbesini kabul edeceğim; Ben TevvabürRahiym’im (Rahim olarak tövbeleri kabul edenim).”
Ayetimizden anlıyoruz ki affın şartlarından birisi Billahi imandır, bir diğeri Billahi anlamda tövbedir, bu idrakla yöneliş ve sığınıştır. Bunu yaparak kendilerini düzeltenlerin yani iman ve inanışıyla ilgili algı bozukluğunu, bu hatasını reddedenlerin, bu hatayı terk etmek gayretiyle düşünce ve hayat tarzı oluşturmaya gayret edenlerin affedileceğini anlıyoruz. “Madem bu gece bu kadar kişi affediliyor, ben de bu özel gecede duamı edip affedilenler kapsamına gireyim. Böylece sabah akşam gayret ve sabırla mücadelelere, reddedişlere, terk etmelere gerek kalmadan istediğim gibi yaşar hem de bu gece dua ederek af kapsamına girmiş biri olarak cennete girerim.” diye düşünmek kesinlikle doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Buna rağmen idrakı ne olursa olsun bir müslümanın bu gece ve her gece af dilemesi, Allah’a sığınması elbette önemli ve çok değerlidir. Biz bunları işin daha doğrusuna talip olarak böyle söylüyoruz.
Kul olarak bizler, Hakk ile batıl arasında yaptığımız tercihlerimizle ahiretimizi hazırlamaktayız. “Rabbim beni affet. Bana duniHi algı ve zanlarına dayalı hayat tarzından geri dönüşsüz kurtulmam konusunda yardım et, destek ver, bunun için emir buyur” diyen bir kul bir tercih yapmış olur ki bu tercih Hakk yolda bir tercihtir. Ancak bu tercihin sadakatinin göstergesi, yani Hakk tercih olarak işlem görmesinin şartı bu tercihe uygun gayrette olmaktır. Onun içindir ki inananlar yanlışları için önce yüksek bir rahatsızlık hisseder sonra tövbe eder hemen akabinde de dualarıyla kendilerine bir hedef koyarlar.
Biz elbette Rabbimizin ayetleriyle veya Rasulullah Efendimiz (sav)’le öğrettiği bir hedefe talibiz ve kendimize öyle bir hedef koyarız. Tüm hedefleri kapsayan bir hedef yani bir dua vardır ve bu dua Rabbimizden merhametini istemektir, yalnızca merhametine sığınmaktır. Billahi imanımız bize öğretmiştir ki olan her iş ve her şey Rabbimizde, Rabbimizin merhametiyle hayat bulmaktadır. Bu sonsuz merhameti anlayabilmemiz mümkün değildir. Buna rağmen dünyamızdan bir termodinamik fizik kuralını yani görebildiğimiz bir olayı bu merhametin küçücük de olsa anlaşılabilmesi için söyleyelim. İnen yağmur damlaları! Eğer ki Rabbimiz merhamet etmese düşen bir yağmur damlacığının bize isabet etmesiyle hayatımız son bulurdu. Rabbimizin bu merhameti “sürtünme kuvveti” ile açıklanmaktadır. Havadaki sürtünme kuvveti bir sünnetullahtır. Yağmur damlaları kilometrelerce yükseklikten düşüyor/iniyor olmasına rağmen havanın sürtünme kuvveti sebebiyle yeryüzüne sabit hızla düşmekte, dolayısıyla “sürtünme kuvveti” adı altındaki bu merhametle tüm kullar korunmaktadır. Bu olayda ve tüm olaylarda bir kanun hüviyetiyle tezahür eden Allah merhametini görebilmeliyiz. O zaman fark ederiz ki hayat aslında tümüyle Rabbimizin bize olan merhametini göstermektedir. Bahsettiğimiz bu merhamet Rahman’ın merhametidir ve sırf sevgidir, evrensel sevgi budur. Bir kul, bu merhamettin iman nuru taşıyanlara özel olanından yani Rahim’in merhametinden de yararlanmak istiyorsa, Billahi imanla Hakk yolda tercihler için gayrette bulunmalı, Rabbimizin RahmanurRahiym vasıflı merhametini ısrarla ve sabırla istemelidir. Bu merhameti istemenin bir şeklini, bir duasını Efendimiz (sav) bize şöyle öğretmiştir:
“Allahümme rahmeteke ercu, fela tekilni ila nefsi tarfete aynin: Allahım rahmetini umuyor, bekliyorum. Beni göz açıp kapaması kadar bile nefsime (onun şerrine) bırakma.” Ey Allahım, beni göz açıp kapaması kadar bile dunihi algıda bırakma da bana lütfettiğin Rab gücüne sahip çıkmayayım, o Rabb gücüne zulmedip de kendi adıma “ben” demeyeyim ve Allahım, merhamet et de ilahlık hissiyatıyla yaşamayayım, bu manaya gelecek iddialarda bulunmayayım, hayat tarzları oluşturmayayım (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti