Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

PEYGAMBER EFENDİMİZİN AKRABAYA VERDİĞİ DEĞER

Muharrem Günay 7 Nisan 2018 Cumartesi 11:02:11
 

Peygamberimiz herkese iyilik yapar, yardım ederdi. Fakat akrabalarına daha fazla ikram ve ihsanda bulunmaya çalışırdı. Akrabaya iyiliğin “sılâ-i rahm” adıyla farz kılınması da daha çok önem verilmesine sebep oluyordu.
Peygamberimizin baba tarafından pek çok akrabası vardı. Amcası, halası, onların çocukları ve torunları bulunmaktaydı. Ayrıca sütannesi, sütbabası ve sütkardeşleri de vardı. Onları da aynı şekilde akraba olarak görüyordu.
Peygamberimiz küçük yaşlarda dedesinin ve uzun müddet de amcası Ebû Talib’in himayesinde yetişmişti. Amcasının kendisine büyük iyiliği vardı. Henüz peygamberlik gelmeden önce Ebû Talib büyük bir maddî sıkıntıya düşmüştü. Zaten müthiş bir kıtlık hüküm sürüyordu. Ona yardımda bulunmak ve biraz olsun desteklemek için kalabalık nüfusunun ağırlığını hafifletmek istedi. Amcasının o zamanlar çocuk yaşta bulunan oğlu Hz. Ali’yi kendi yanına aldı. Ona evladı gibi baktı, büyüttü, yetiştirdi, daha sonra da en çok sevdiği kızı Hz. Fatıma’yı onunla evlendirdi.
Peygamberimiz amcaları Hz. Abbas’la, Hz. Hamza’yı çok severdi. Bilhassa Hz. Hamza Mekke’de bulunduğu zamanlarda kendisine büyük yardımda bulunmuştu. Müşriklerin çeşitli hücumlarından onun sayesinde kurtulmuştu. Hz. Hamza Uhud’da şehit düşünce, Peygamberimiz çok üzüldü, kendini tutamadı, gözlerinden yaşlar boşandı.
Peygamberimiz diğer amcası Hz. Abbas’a ayrı bir sevgi duyardı. Onun hatırı için can düşmanı ve müşriklerin ileri gelenlerinden Ebû Süfyan’ı kabul etmiş, eman vermiş. Hz. Ömer’in öldürmeye davranması üzerine ona engel olmuştu.
Hz. Abbas’ın oğlu Abdullah çok küçük yaştaydı. Peygamberimiz onun yetişmesi için ayrı bir özen gösterdi. Daha sonra Abdullah ibni Abbas, Sahabîlerin ilimde en önde gelenlerinin arasına girdi.
Peygamberimiz akrabalarının hiçbirisini diğerinden üstün tutmaz, farklı davranmaz, sık sık gider, hepsini ziyaret eder, hal ve hatırlarını sorar, ikramda bulunur, ihtiyaçlarını temin ederdi.
Yakın uzak bütün akrabalarını gözetir, haklarını korurdu. Bir seferinde “Falan adamın çocukları benim dostum değil, ancak onlarla akrabalık bağlarım vardır. Bu akrabalığı ziyaret suyu ile yaşatmak, tazelemek azmindeyim” buyurmuştu.
Peygamberimiz sütannesine, sütbabasına ve süt kardeşine de iyilik ve ihsanda bulunurdu.
Huneyn savaşından sonra ele geçen esirler arasında Peygamberimizin sütkardeşi Şeyma da vardı.
Sahabîler Şeyma’yı Peygamberimizin huzuruna getirdiler. Peygamberimiz hırkasını çıkardı, sütkardeşinin altına serdi, oturmasına söyledi.
Bir anda çocukluk günleri zihninde canlandı. Gözleri doldu.
Daha sonra Şeyma’ya “İstersen yanımda sevimli birisi olarak kalabilirsin. İstersen faydalanacağın bazı mallar vererek kavim ve ailenin yanına göndereyim” teklifinde bulundu.
Şeyma, ailesine dönmeyi tercih etti. O sırada Müslüman olan Şeyma’ya Peygamberimiz, Cir’ane’ye gidip beklemesini söyledi. Taif dönüşünde ise ona ve aile halkından hayâtta kalanlara deve, keçi, koyun verdi.
Bir rivayete göre, Peygamberimiz Cir’ane’ye vardığı zaman sütbabası, sütannesi ve sütkardeşiyle ayrı ayrı görüşüp hepsine ikramda bulundu.
Peygamberimiz Ebû Leheb’in azad ettiği cariyesi Süveybe’den de süt emmişti. Zaman zaman ona da yardımda bulunur, yiyecek ve giyecek gönderirdi. Öldüğü zaman akrabasından kimsenin kalıp kalmadığım sordu. Hiç kimsenin olmadığını söylediler.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER