Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

ŞEYTAN VE SİSTEMİ 4

Şeytan ve sistemi ile ilgili yazılarımıza devam ediyoruz. Bir hadisimizi tefekküre başlamıştık. Şeytanın veri tabanını, usul ve yöntemlerini, çalışma mekanizmasını tanımamızı, böylece şeytan ve sisteminden korunmamızı, bir insan şeytan olarak yaşamaktan kurtulmamızı, bir billahi imanlı olarak emniyet içinde yaşamamızı öğretmek isteyen bir hadis. Bu hadisimizde; Efendimiz (sav) biz ümmetine olan yüksek muhabbeti, titreyişi ve merhametiyle bizim için bir yol haritası, kurtuluş reçetesi niteliğinde sorularını soruyor, görevi gereği mecbur olan İblis de cevap veriyor.
Efendimiz (sav) şeytan ve sistemini temsilen “İblis’in en sevmedikleri” listesini çıkarabileceğimiz sorular sorarak başlamıştı “Ebu Mürre” adlı şeytan ile konuşmasına. “Mademki sözünde doğru olacaksın, o halde bana anlat bize halk arasında en çok sevmediğin kimdir?” dediğinde şeytan “Sensin, senden başka kim olabilir!” demişti. “Sonra en çok kimlere buğzlusun ve sevmezsin?” dediğinde “varlığını Allah yoluna harcamış (infak etmiş) muttaki genç” diye ikinci stratejik hedefini beyan etmişti. ““Sonra kimi sevmezsin?” buyurduğunda şeytan bu kez “Kendisini sabırlı bildiğim, şüpheli şeylerden sakınan âlim” diye cevap vererek bize tabiri caizse “böyle kullardan olun” demişti.
Tam bu noktada, hayatımızdaki önemi, öfkeyle mücadelemizdeki çok, çok önemli yeri sebebiyle sabır sürecindeki bir imanlı kulun, bu alim kulun halini, yöntemini tekrar hatırlayalım. Ne yapar da sabır kapsamında olur ve öyle de kalırız?
• Yöneliş çerçevesinde dua (konuyu müstakilen varım ve muhtarım iddiasından sıyrılmış billahi anlamda cümlelerle dile getiriş).
• İlişkiler çerçevesinde girişim (muhtariyeti tercih gücü yetkisi ile konuyu ilgilendiren sebeplere müracaat).
• Allah’ın konuyla ilgili hükmünü edep ile bekleyiş (Billahi manada teslimiyet hali).
• Allah’ın konuyla ilgili hükmü ulaşınca bu hükümle didişmemek, sevmek, hükümden razı olmak.
Bizim için 7/24, her nefes gereken bu hal bizlere lütfedilir, ikram edilir inşaAllah.
Evet, hem soruların hem de cevapların yüksek bir matematik içerdiğini, Efendimiz (sav)’in soruları ile yaptığı sıralamanın rastgele (aklıma gelmişken sorayım kabilinden) olmadığını fark etmemiz gerektiğini, ayrıca şeytanın bir insanı hangi sebeple sevmeyeceği veya hangi sebeple seveceğinin asıl kriterinin ne olduğunu, Yılmaz DÜNDAR hocamın “Şeytanın Avukatı” kitapçığından bu hadisin “manasal açılımı” niteliğindeki tefekkürlerinden yararlanarak konuşmuştuk. Önemi sebebiyle bu kriteri hatırlatmak isterim, çünkü şeytan ve sistemi (şeytaniyet, deccaliyet) bu çok önemli ve tek kriteri bize unutturmaya çalışacaktır.
Şeytanın bir insanı sevip sevmemesi doğrudan o insandaki “müstakillik” iddiasıyla ve bunun ürünü olan “ilahlık” hissiyatıyla ilişkilidir. İnsanın (Halifetullah vasıflı insanın) dünyaya gelmekle tanıştığı esfele safilin yapı duniHİ algı ve bu algıya ait zanlar üretir; bu zanların en önemlisi bir iddiadır ki kişi bu zanla “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasına, sonra da ilahlık hissiyatına bürünür. İşte bir kulu şeytanlık sisteminin sevip sevmemesi, onun bu iddia ve hissiyata sahip çıkması veya bu iddia ve hissiyatı reddetmesi ile alakalıdır, kesinlikle. Şeytanlık sistemini oluşturduğunu bildiğimiz İblis ve taifesi, şeytan gibi düşünen ve yaşayan insanlar ve buna sebep olan nefsin şerri demek ki “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasını reddedenleri, bu iddiaya ve onun sonucu olan ilahlık hissiyatına sırtını dönenleri sevmiyor. Şeytanlığın tek sevmeme kriteri budur! Tek sevme ölçütü de budur! Yani şeytanlık sistemi, müstakillik iddiasıyla ve ilahlık hissiyatıyla yaşayanları, bu iddia ve hissiyata sahip çıkanları “dostum” diye niteler. Bu durumda, şeytanın “en çok sevmediğinin, en çok buğuz ettiğinin” Efendimiz (sav) oluşu zaten öylesine ayan beyandır ki… Çünkü Efendimiz (sav)’in bu iddiayı ve ilahlık hissiyatını ret ve terk edişi ve bu ret ve terk edişe uygun yaşayışı gibi yaşayabilen bir ikinci kul yoktur. Şeytanın “en sevmediği” oluşu işte böyle bir ikan ile yaşıyor olması sebebiyledir. Efendimiz (sav)’den sonra sıraladığı diğer sevmedikleri ise, bir hanif olarak bu iddiaya ve ilahlık hissiyatına sırtını dönmüş olarak yaşama gayretindeki müslim, muvahhid kullara ait öne çıkan vasıflardır.
Bugün hadisimizin kaldığımız bu noktasından devam ediyoruz.
Efendimiz (SAV) sormaya devam etti: “Başka kimi sevmezsin?”
Şeytan “Sabırlı olan fakiri ki ihtiyacını hiç kimseye anlatmaz, halinden şikâyet etmez” dedi.
Efendimiz (SAV) bunun üzerine “Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nereden bilirsin?” buyurdu.
Şeytan: “O fakir kul ihtiyacını kendi gibi birisine açmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birilerine üç gün üst üste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden saymaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hâsılı onun sabrını, halinden, tavrından ve şikâyet etmeyişinden anlarım” dedi.
Rasulullah (SAV) Efendimiz sormaya şöyle devam etti: “Sonra kimi sevmez ve buğz edersin?
Şeytan: “Şükreden zengin” dedi.
Efendimiz (SAV) bu cevap üzerine “Peki o zenginin şükreden olduğunu nereden anlarsın?” dedi.
Şeytan “Onu aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor görürsem bilirim ki o şükreden bir zengindir.”
Hadisimize bu noktada bir virgül koyup tefekkürüne gayret edeceğiz.
Şeytanın sevmedikleri sıralamasında karşımıza yeni bir veri çıktı: İhtiyacını kimseye anlatmayan ve halinden şikâyet etmeyen sabırlı fakir. Bu fakir sıkıntısını, yaşadığı zorlukları, rahatsızlıkları kendi gibi birisine açmıyor. Yine şeytanın söyleminden anlıyoruz ki bu şekilde davranarak her kim ihtiyacını kendi gibi birine üç gün üst üste anlatırsa Allah onu sabredenlerden saymıyor. Ve şeytan bir fakirin sabırlı olup olmadığını onun halinden, tavrından ve şikâyet etmeyişinden anlıyor. Eğer buradaki mana (manasal açılım) doğru okunmazsa inanan bir Muhammedi kul aciz, zayıf, çaresiz, hasta, zor hallerinde ne yapacağını bilemeyebilir ki şeytanın bir istediği de budur. Burada bahsedilen durum Rabbimizi unutarak, yani karşımızdaki insanı müstakilen var ve muhtar zannederek ondan destek, yardım beklemek, medet ummak halidir! Billahi imanlı bir kul böyle olmamalıdır. “Üç gün üst üste” ifadesiyle ise bunun hayat tarzı haline gelmesi vurgulanmaktadır ki anlatılan bu durumda insan şikayet dilini kullanıyor olması sebebiyle şeytanın konuşma dilini seçmiş olmaktadır.
İşte öncekiler gibi bu durumu da kendimiz için test edelim. Acaba yaşadığımız herhangi bir zorluk karşısında durumumuzu hangi idrakla çözmeye çalışıyoruz? Dertleşme adı altında konuşup yapıp ettiklerimiz şeytanın avukatlığını yapanlarınki gibi mi? Ve bu üç gün üst üste mi, yani hayat tarzımız mı? Elbette, bir inanan olarak zorluk ve sıkıntılarımızı kendini müstakilen var ve muhtar görmeyen, bu iddiadan kurtulmaya çalışan arkadaşlarımızla paylaşıp, onlarla istişare edip konuşabiliriz ama şeytanlığın (şeytanımızın) tuzağına düşmeden!
Şeytanın sevmediği bir diğer vasıf: Şükreden zengin! Asıl zenginliğin ne olduğunu Efendimiz (sav) hadisleriyle açıklamıştır. Buna rağmen onu dünya malı gibi gören yaygın bakış nedeniyle zenginlik denilince hemen akla “dünyada kalacaklar” listesi gelmektedir. İster Efendimizin tanımladığı olsun isterse dünya imkanları açısından zenginlik olsun, bizim bu noktada öncelikle anlamamız gereken kavram şükürdür. Şükür, her şeyi doğrudan ve aracısız olarak Allah’tan bilmektir, ancak Allah’ın müstakilliği kapsamında, yani gerçek var ve müstakil olan Allah’tır idrakıyla. Şükür bu durumda sadece elimizde olan nimetlere dilimizle çok şükür demek olmaktan çıkar ve bir manaya ait halin adı olur. Bu durumun altına çizmemiz gerekir. Çünkü dilimizle çok şükür dediğimiz halde herhangi bir durumda tavır ve davranışlarımız bu halden uzak olabilmektedir. Örneğin karnımızı doyurduğumuzda “çok şükür” deriz, ancak bu bahsettiğimiz şükür halinde miyiz, bunu kendimizde aramalıyız. Ya da çalışarak elde ettiğimiz veya elimize geçen rızklar için de “çok şükür” deriz, fakat bunu söylerken müstakillik ile söylüyorsak olmaz, bu bizi şükür hakikatinden uzaklaştırır. Oysa hamd, şükür ve şahitlik halleri bizi bu yolda ilerletecektir, ancak doğru anlaşılıyor ve uygulanıyor olmaları durumunda…
Allah’ım bizi şeytanlık sisteminin şerrinden, hilelerinden ve tuzaklarından daim koruyuver. Doğu ve batının arasını nasıl uzak eylediysen şeytan ve şeytanlığın şerrinden bizleri de ayrı ve uzak eyleyiver Allah’ım. Göz açıp kapama mesabesinde bile bizi şeytaniyetimize düşürme Allahım (âmin)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti