Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kocatepe Gazetesi

SİYASET VE STK’ LAR (I)

Kocatepe Gazetesi 23 Eylül 2011 Cuma 03:00:00
  Bu soruya yanıt ararken öncelikle siyasetten ne anladığımızı ortaya koymak gerekir. Siyaset günlük parti politikalarından, delege sisteminden, mitinglerden, seçim çalışmalarından ibaret bir alan mıdır? Yoksa siyasetten, bir yönetim biriminin (uluslararası kuruluşlar, ülkeler, şehirler, ilçeler, mahalleler) kapsadığı alan içindeki kanun ve kuralların belirlenmesini, o alanda yaşayan insanların bugün ve geleceklerini belirleyen kararların alınmasını mı anlamalıyız?
Siyaset’in doğru tanımı bence ikincisidir ve bu anlamda STK’lar kesinlikle siyaset yapmalıdır. STK’lar belli bir coğrafyada yaşayan insanların kaderlerini belirleyen kural ve kararlarla ilgilenmeli ve bunların oluşturulmasında rol üstlenmelidir. Türkiye, temsili demokrasiden çoğulcu ve katılımcı demokrasiye geçiş sürecini yaşamaktadır. 80 darbesinin demokrasimiz üzerinde yarattığı etkileri yeni yeni aşmaktayız. Temsili demokrasi ile katılımcı demokrasi arasındaki temel farkı ortaya koymak gerekirse; Temsili demokrasi, çok basit anlatımla, “4 yıl için temsilcini seç, sonra hiçbir şeye karışma” demektir. Onlar senin adına her şeyin en iyisine karar verirler. Katılımcı Demokrasi ise farklı toplumsal kesimlerin, farklı görüşlerin ve farklı “çıkar gruplarının” karar alma süreçlerine sürekli katılım gösterdiği bir yönetim modelidir. Günümüzün çağdaş demokrasilerinde hükümetler iktidarlarını belli ölçüde STK’larla paylaşmak durumunda kalmaktadır. Türkiye’de halen sıkılıkla rastladığımız siyasetçi tavrı şudur: “siz kendi işinize bakın, siyasete karışmayın, siyaset bizim işimiz” Bu klasik bir temsili demokrasi refleksidir. Bunu söyleyenler bugünün değil dünün temsilcileridir. Bugün çağdaş dünyada demokrasinin geldiği noktayı özümseyememişlerdir. Katılımcı demokrasinin vazgeçilmez unsuru tartışmadır. Bir ülkede, herhangi bir konuda farklı kesimlerin farklı görüşleriyle şekillenen bir tartışma ortamı yoksa orada demokrasi eksiktir .Katılımcı demokrasi modelinde, STK’lar kendi ilgi ve faaliyet alanlarına giren konularda siyasi karar alma süreçlerine katılırlar .Siyasi karar alma süreçleri derken neyi kastediyorum? Tabii en başta yasama süreçleri, Meclis çalışmaları. Meclis Komisyonlarına aktif katılım, milletvekilleriyle temas. STK’lar son yıllarda yasama süreçlerine katılım konusunda mesafe kat etti ancak yeterli değil. Bazı STK’lar kendi faaliyet alanlarıyla ilgili Meclis Komisyonlarına katılıyorlar, görüşlerini orada ifade ediyorlar, ancak ne kadar dikkate alındıkları tartışılır. Diğer taraftan, siyasi partiler ile STK’lar arasında et-kileşimi sağlamak da katılımcı demokrasinin işlerliği açısından son derece önemlidir. Ancak üzülerek gördüğüm bir gerçek var ki, ne siyasi partiler ne de STK’lar bu konuda gerekli ilgi ve çabayı göstermemektedir. Partiler STK’lardan ve onların çalışmalarından nasıl faydalanabileceklerini yeterince bilmemekte, STK’lar ise siyasi partilerle temas kurmaktan çekince duymakta veya bunu gereksiz bulmaktadır. Birçok STK, “bizi onlarla özdeşleştirebilirler” diye herhangi bir siyasi partinin kapısından içeri girmekten korkmaktadır. Halbuki birçok sorunun çözümü siyasetten, Meclis’ten, dolayısıyla siyasi partilerden geçmektedir. Onlarla temas kurmadan, onları ikna etmeden, hatta onlara baskı yapmadan savunduklarınızı nasıl hayata geçireceksiniz? Tabii siyasi partilerin STK’lara yaklaşımları da bu çekincelerin doğmasında önemli bir sebep teşkil etmektedir. Kendini ziyarete gelen STK üyelerinden fikir, proje, çözüm öne-risi almak yerine hemen “bizimle birlikte olun”, “birlikte çalışalım” teklifleri ön plana çıkmaktadır. STK-Siyasi Parti ilişkisinde önemli bir noktaya daha temas etmek istiyorum. Batı’da sıklıkla örneğini gördüğümüz, siyasi partilerle fikirsel ortaklık içerisinde olan, partilere araştırma, proje geliştirme, politika üretme, uluslararası ilişkiler gibi alanlarda katkı sağlayan STK’lar ne yazık ki bizde pek mevcut değildir. Mesela ABD’de IRI, NDI; Almanya’da Konrad Adenauer, Friedrich Naumann vb. STK’lar fikir birliği yaptıkları partilere gerek entellektüel anlamda gerekse de insan kaynağı anlamında önemli katkılar sağlamaktadır.Türkiye’de akla gelen Sosyal Demokrasi Vakfı, Liberal Düşünce Topluluğu gibi yapılar vardır ancak bunların siyasi partilerle yakın bir işbirliğinden söz etmek zordur. Herhalde, bizim parti yönetimle-rimizdeki “her şey benim kontrolümde olsun” anlayışı bu tür bağımsız veya özerk yapıların oluşumunu engellemektedir. Siyasetteki gençlik organizasyonlarında da aynı şeyi gözlemlemekteyiz. Batı’da bağımsız veya özerk gençlik organizasyonları varken, bizdeki siyasi gençlik organizasyonları genelde partilerin hantal bürokrasisinin içine hapsolmaktadır.Diğer bir gerçek de, STK’ların siyasete girmek isteyenler için aynı zamanda bir okul olduğudur.STK’larda proje geliştirme ve yürütme, sorun çözme, halkla diyalog kurma vb. konularda deneyim kazanmış kişilerin siyasete girmeleri siyasetin kalitesini artıran bir faktördür.STK tecrübesiyle siyasete giren kişilerin, gerek üretkenlik gerek insan ilişkileri bakımından daha başarılı oldukları bir gerçektir. Yalnız bu noktada şunu da vurgulamakta fayda vardır. STK’lar birilerinin siyasi ikbal elde etmek üzere basamak olarak kullandıkları araçlara dönüşmemelidir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti