Nöbetçi Eczaneler
29 Ağustos 2011 Pazartesi 03:00:00 Bugün arefe, yarın çifte bayram yaşayacağız. Bizim için ise yarın üç bayram desek yeridir doğrusu…
Onbir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif’in ardından Ramazan Bayramı’nı kutlayacağız yarın. Güzel bir tevafuk olarak 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı da aynı gün idrak edeceğiz.
Kocatepe Gazetesi mensupları için yarının özel bir anlamı daha var. Gazeteniz Kocatepe Ramazan Bayramı ve Zafer Bayramı’nın kutlandığı yarın, 46’ıncı yayın yılını tamamlayıp, 47’inci yayın yılına başlayacak.
30 Ağustos 1965’de rahmetli babam Şükrü Küçükkurt ile Allah uzun ömür versin Amcam İbrahim Küçükkurt’un açtığı hizmet yolunda Kocatepe markası 47’inci yaşına giriyor.
Hem ekmek kapımız, hem de ailemizin onuru olan Kocatepe Gazetesi’nin son 15 yılında bilfiil çalışarak bulunmanın şerefini taşıdığımız gibi Kocatepe’nin son 25 yılına aklımız eriyor.
Bu süreç içerisinde yaşanan zorlukları, yapılan mücadeleleri, verilen emeği anlatmak için gazetemiz sayfalarının yetersiz kalacağını sanıyoruz.
Ailemiz için onur kaynağı olan Kocatepe Gazetesi’nin Afyonkarahisar için önemini de yadsımamak gerekiyor. Son 47 yılın güvenilir haber kaynağı olarak ilimizin sosyal, ekonomik, kültürel, sportif, siyasi “tanığı” olan Kocatepe, ilin gelişimine katkısı olan pek çok hizmetin de ya öncüsü, ya destekçisi olmuştur. Kocatepe’yi yayınlamanın onuru yanında, bu hizmetlere olan katkılar da bizler için ayrı bir övünç kaynağıdır.
5 Şubat 2011 tarihinde ebedi alame uğurladığımız rahmetli babam Şükrü Küçükkurt olmadan Kocatepe’nin ilk yaş gününü, ilk bayramımızı yaşıyor olacağız yarın. Bunun burukluğunu, üzüntüsünü içimizde taşıyoruz. Onun boşluğunu doldurmak bizler için kesinlikle mümkün olmayacak.
Kocatepe de Şükrü Küçükkurt olmadan hep biraz eksik kalacak.
Rahmetli’yi dâr-ı bekaya uğurladığımız gün Kocatepe’nin manşetinden söylediği gibi, “Allah’tan geldik yine Allah’a döneceğiz” ilkesi ile onun emin bir yurtta olduğunun bilinci içerisindeyiz. Bu güven ve bizlere bıraktığı “tertemiz mazi” acımızı hafifletiyor.
Kendisinin ilkeleri, bizlere bıraktığı ahlak ve terbiye doğrultusunda ilerleme azmindeyiz. Allah’tan duamız bizleri mahçup etmemesidir.
Tüm okurlarımızın Zafer Bayramını ve Ramazan Bayramını bu duygular içerisinde tebrik ederken bugünlerimizi borçlu olduğumuz 30 Ağustos 1922’de neler olduğunu bir kez daha hatırlatmak istedik sizlere.
Afyonkarahisar Kocatepe’de verilen emirle başlayan Büyük Taarruz sonucu 30 Ağustos’da Dumlupınar’da bozguna uğrayan düşman askerleri, büyük kayıplar vererek geri çekilmeye başladılar. 9 Eylül’de İzmir’de düşmanın denize dökülmesinin ardından İtilaf Devletlerinden çeşitli teklifler gelmeye başladı.
Bakın o günleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk nasıl anlatıyor:
“Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da İzmir’deki İtilaf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da 9 Eylül 1922’de Kemalpaşa’da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa’da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir Rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz’e ulaşmış bulunuyorlardı.”
İtilaf Devletlerinden İstanbul’da bulunan Fransız Fevkalade Komiseri General Pell, İzmir’de Gazi Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek, Türk Askerinin Trakya’ya girmemesi ve ateşkes tavsiyesinde bulundu. Mustafa Kemal Paşa ise Trakya’yı da kurtarmadıkça ordularımızın durdurulmasına imkan olmadığını söyledi. 26 Ağustos 1922 sabahı verilen Büyük Taarruz emri, 30 Ağustos’ta kazanılan Büyük Zafer milletimizin kaderini değiştirerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü sınırlarının çizilmesine neden oldu. İstiklali sağlayan Allah’a şükrediyor, bugünlere kavuşmamızda katkısı olan herkese bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz…
