Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

Yılmaz Dündar’la Röportaj 3

Yılmaz Hocam, dunihi algı sonucu oluşan müstakilen varım zannı sebebiyle dünya yaşantısındaki bu ilahlık hissiyatından kurtulmanın en hızlı yolu nedir?

YD: Konuşma dili! Konuşurken ki kastımız! Yani hangi algıyla konuşuyor olduğumuz! İlahlık hissiyatından kurtulmayı en hızlı sağlayacak şey budur, buna dikkat etmektir! İlahlık hissiyatının kendine ait bir konuşma dili vardır. İlahlık hissiyatının konuşma dilini fark etmek ve öyle konuşmamak gerekiyor. Bunu özellikle KADER kitabımızın Nefs Terbiyesi bölümünde ve diğer kitaplarımızda da nefs terbiyesi için çok önemli vurgusuyla izah etmeye çalıştık. İlahlık hissiyatından kurtulmada en önemlisi budur. Çünkü ilahlık hissiyatını canlı tutan onu yaşatan şey ilahlık hissiyatının dilidir. Kişi o dile ne kadar sahip çıkarsa ilahlık hissiyatı o kadar yaşar. Bu yüzden ilahlık hissiyatının en sevmediği cümle “La ilahe illallah” tır. Çünkü buradaki “La ilahe” reddedişini kişi kendi ilahlık hissiyatı için söyler, ona “La ilahe” der. Kur’an bunu oraya söyleyin diyor: Sizdeki ilahlık hissiyatına (mütekebbir halinize) “La ilahe” deyin! Yani deyin ki “Bendeki ilahlık hissiyatını reddediyorum! Kulda böyle bir ilahlık hissiyatı olamaz! İlah (müstakilen var ve muhtar olan, dışı ve sınırı, öncesi ve sonrası olmayan) ancak Allah’tır!” “La ilahe” derken bu manada söyleyin diye Kur’an bize bunu bizi her türlü kalbi hastalıktan kurtaran bir ilaç olarak öğretir. Bunu nasıl uygulayacağımızı ise Rasulullah (sav) bizzat yaşayarak öğretmiştir. Yine Efendimiz (sav) bize Fatır Suresi 32. ayetinin manasını açmış, bu ayette bildirilen cennete girme şartının “ilahlık hissiyatından temizlenmek” olduğunu hadisleriyle öğretmiştir.

İlahlık hissiyatından temizlenme üzerine hayat tarzı oluşturmak bu sebeple çok, çok önemlidir. İlahlık hissiyatından temizlenmek üzere hayat tarzı oluşturanlar Fatır 32 ayetinde üç idrakta adlandırılır: 1) Bu hissiyattan henüz kurtulamamış olan nefsine zulmedenler. 2) Muktesitler. 3) Mukarrebun. Bu hissiyattan kurtulmak üzere hayat tarzı oluşturanların ölümleri de üç farklı haldedir. Yani kişi dunihi algıyı reddetmişse, müstakilen varım ve muhtarım iddiasını reddetmişse ve kendisine emaneten verilen Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisiyle de Rabbini tercih edip, Efendimiz (sav)’in öğrettiği yöntemlerden yararlanarak ilahlık hissiyatlarından temizlenmek üzere bir hayat tarzı oluşturmuşsa bunlar için idraklarına göre üç ölüm hali vardır. Bir grup var ki bu temizlenmeyi, bu kurtuluşu tamamlayamadan ölür. Bir grup var ki bunu tamamlamıştır ama çok ileriye, ön saflara geçememiştir. Fakat bu gruptakiler ilahlık hissiyatından geri dönüşsüz olarak temizlenmiştir. Fatır Suresi 32. ayete göre bunlar ikinci grubu oluştur. Üçüncü grup ise ilahlık hissiyatından temizlenmiş ve bütün arınma aşamalarını geçmenin ötesinde temizlenmiş kullardan da ileri gitmiş, öncü olmuştur. Sonuçta; ilahlık hissiyatından temizlenmek üzere hayat tarzı oluşturmuş ama ölünceye kadar tam temizlenememiş, bir grup var, temizlenmiş ama mutedil kalmış bir grup var ve bir de çok ileri halleriyle hayratta öncü olmuşlar var. Efendimiz (sav) buyuruyor ki bu üç grup da cennetliktir; ilahlık hissiyatından kurtulmayı tamamlayamadan bile ölmüş olsa cennetliktir. Tamamlayamadan ölmüş olanlar için Efendimiz (sav) buyuruyor ki; mahşerde biraz misafir edilecekler, bekletilecekler, bu süreçte Rabbi onların noksanını giderecek, çünkü ilahlık hissiyatından tam temizlenmeden cennete girmek mümkün değildir. İşte tam temizlenmeden vefat etmiş Halifetullah vasıflı insanların o yarım kalan işini Allah merhametiyle orada tamamlayacak, onların noksanlarını giderecek, onlar da nihayet tasadan kurtulup cennete gireceklerdir. Böylece kendilerini o tasadan kurtaran Allah’a Elhamdülillah diyerek teslimiyet ve şükürlerini belirteceklerdir. Bunu da Fatır Suresi 34. ayetten öğreniyoruz, “onlar böyle diyecekler” buyruluyor.

Yılmaz Hocam, anladık ki cennet ehli olabilmek için, halifetullah vasıflı insanın ilahlık hissiyatından bir an önce kurtulması gerekiyor. Ama biz yaşantıda bu hissiyatlarımızı fark edip kurtulma çabasına girmemiz gerekirken, bu hissiyatı kuvvetlendirecek “kişisel gelişim” gibi adlar altında eğitimler alıyoruz. “Sende müstakil güç var, sen hüküm ve mülk sahibisin” gibi iddiaları kuvvetlendiren bu gibi eğitimlerle biz aslında karşımızdakinin ilahını kendi ilahımıza diz çöktürmenin yollarını öğreniyoruz. Durum böyleyken Billahi imanı nasıl canlı tutacak ve yaşayacağız?

YD: Şimdi tam olarak dünyadaki imtihanı söyledin işte. Yaşarken hep bir tercih yapacaksın; ya Allah’a karşı bir hayat tarzını tercih edeceksin veya Allah’ı, Allah yolunu tercih edeceksin. Sadıklık başka türlü ortaya çıkmaz ki! Hayat bir sadakat imtihanı! Kime sadıksın? Kendi ilahlık hissiyatlarının heva ve heveslerine mi? VahidülKahhar olan, VahidülEhadüsSamed olan Allah’a mı? İmtihan olan da tam bu zaten: Tercih! Ama şöyle diyorsan, “Bazı durumlarda herhangi bir işi başarmamız için bizi ona mecbur tutuyorlar” diyorsan o farklı. Eğer Rabbini bu anlattığımız çerçevede tercih eder de ona göre bir hayat tarzı oluşturursan o sistemlerin içerisinden nasıl çıkacağını mutlaka Rabbin sana öğretir. Çünkü gözükmeyen söyle bir destek vardır: Batılı tercih edenler devamlı şeytanın desteğini alırlar, şeytan onların önlerindeki engelleri kaldırır, onlara o yolda daha ileri gitmeleri, ilerleyebilmeleri için kendilerine has vesveseler verir. Hak yolu tercih edenler için de bir destek var; Rabbi o kulun önündeki engelleri kaldırır, ona ilerlemesi için destek verir, Allah’a sıdk ve sadıklık yolundaki hedeflerine ulaşabilmesi için gerekli müdahaleleri yapar. Dolayısıyla bu sınavda insana düşen yalnızca tercihtir; Hakkı veya batılı tercih. Gerisi kendiliğinden gelir, sistem o işi yürütür. Neden yalnızca tercih? Çünkü insanın yapacağı yani Billahi manada özgür olduğu tek şey o: Tercih. Hayatta bu yüzden o neyi tercih etmişse onun önü açılır. Kur’an-ı Kerim ayetlerinde onu görüyoruz: Dünyayı (dunihi algıyı ve zanlarını) tercih edene o verilir. Ahireti (Hak idrak ve yaşantısını) tercih edene de onu veririz. Hepsi Kur’an’da açık! Bütün bu söylediklerim tamamen ayet ve hadislere dayanıyor, tamamen.

Kitaplarınızda, katıldığınız söyleşilerde ve şimdi burada size yönelttiğim sorularda, daima ayet ve hadislerden kaynaklanan paylaşımlar yapıyor, cevaplar veriyorsunuz elhamdülillah, bu da okuyanın, dinleyenin aklında hiçbir soru işareti kalmadan kabul etmesine sebep oluyor, biiznillah. Tabi böyle bir anlatım sebebiyle de sizin çalışma sisteminizi merak ediyorum. Nasıl bir sistemle konu belirliyor ve söyleşilerinizi, kitaplarınızı nasıl oluşturuyorsunuz?

YD: Söyleşiler, kitaplar ve tüm içeriklerde kaynağım Kur’an meali ve hadis kitaplarıdır. Oluşanlar, kaynağı bu ikisi olmak üzere, bu iki kaynaktan Rabbimin de lütfu ve desteğiyle tek bir kalemde çıkıyor biiznillah. Hatta bazen öyle zamanlar yaşıyorum ki, zihnimden geçenlere elimdeki kalemle yetişemiyorum elhamdülillah…

Yılmaz Dündar ile röportajımızın son bölümünü içeren bu yazımızı da duamızla tamamlıyoruz.

Allah’ım, lütfunla bizi daima Hak tercihler yapan kullarından eyle, bunun için bize merhametinle tam ve geri dönüşsüz müdahaleni ikram ediver. Kur’an ve hadisleri Tevhidine uygun şekilde anlamamızı ve anladığını da yaşamamızı sağlayacak lüb aklını, lüb nurunu kalbimizde ve sadrımızda hâkim kılıver Allah’ım. Razı olduğun kullarından kılıver bizi. İmanını ve şükrünü daima artırdığın bir kulun olarak yaşayıp, vefat edip öyle de ba’s olmayı nasip ediver Allah’ım (âmin).

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. SAEB Elif hanım
    Rabbım sizden ve bu yoldaki kardeşlerimden ebeden razı oluverir,ilminizi ve ilmimizi daim arttirarak merhametiyle sarip sarmalar inşaAllah. AEO

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti