Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

YUNAN MEZALİMİ HAKKINDA ACI DOLU HATIRALAR – 3

(Dünden Devamı )
Mustafa Oğuz’un Afyon’un İşgal Günleri hatıraları şöyledir:
“…İşte bu sırada işgal kuvvetlerinin bir kolu da Afyon’a geldi. Şimdiki Lise binasını İngilizler, bizim okuduğumuz Sanayi Mektebi’ni Fransızlar, yukarıda Darülmuallimini İtalyanlar işgal ettiler. Ayrıca İstanbul ve İzmir İstasyonlarını da ellerine aldılar. Çadırlı ordugâh kurdular. O günlerde nereden ve kim gönderdi ise Afyon’un başında Amastas isminde bir Rum mutasarrıf belası vardı. O zamanlarda evvelce sürülmüş olan Ermeniler de beşer onar derken hepsi Afyon’a geri geldiler. Ama bunların gelişi Afyon’u ikinci ve daha beter bir işgal altına aldı. Bunun da sebebini biraz açıklayayım: Güya Ermeniler giderken çok zengin imiş, bütün mallarını, evlerini, hatta fazla paralarını Türklere bırakmışlar. Şimdi geldiler ya, o mallarını almaları lazımmış. Hangi Türk’te güzel bir makine görseler, mutlaka benimdi diye sahip çıkar. Çift atlı Faytonlara benimdi diyenler oldu. Evlerden kazan, halı, kilim gibi şeylere benimdi yaygarasını yükselttiler. Bu iddiaları destekleyen başta Rum mutasarrıftı. Hangi Ermeni mutasarrıfa başvurmuşsa derhal dileğini yerine getirilmesi için Ermeniye yetecek kadar Türk polisi verilir. O Ermeni benimdir diye ne gösterirse derhal Türkün elinden alınır, Ermeni’ye teslim edilirdi. Sanki Türk polisi Ermenilerin emrinde idi. Ev, maline, her nevi eşya Ermeni’nin bir işareti ile Türk’ten zorla alınır, ona teslim edilir. Şikâyet önlenirdi. Bu teslim ve tesellümlerde mukavemet olursa İngiliz kumandanlığı Fransız kumandanlığı bu işe el atar ve mutasarrıfın icra organlarını takviye ederlerdi.
Ermeniler o kadar şımardılar ki bunlara gem vuracak o sırada bir mukavemet kuvveti bulunmuyordu. Herkes şaşkına dönmüş-tü. Başta Rum mutasarrıf, sağda İngilizler, Fransızlar, önde ve arkada İtalyanlar küme küme silahla dolaşmalar ve kenarlarda ağır makineli ateşler yapmaları dehşet veriyordu.”13
“…Bu günlerde idi ki Kadınlar Pazarı’nda Ermeniler ve İstanbul’dan gelmiş bazı bohçacı kadınlar manifatura satışı için sergi yapmışlardı. Yeni yetişen bir Türk delikanlısı Ermeni’nin birisinden sorduğu bir mala yüksek fiyat istediğini görünce dönmüş ve ayrılmak üzere iken 3-4 Ermeni çocuğun üzerine atılmış, çocuğu dövmeye başlamışlardı. Türk Polisleri bunu gördükleri halde müdahale edemiyorlardı. İstanbullu sergici kadınlar derhal bağırarak üzerine atıldılar ve ölü müsünüz çocuğu kurtarın feryadını basmışlardı.
Bu sesi duyan Arif Bey’in çetesinden oralarda bulunan ikisi öyle bir saldırdılar ki ellerine geçirdikleri Ermenileri bir dipçik darbesi ile yere yuvarlıyorlardı. O anda meydanda bir Ermeni görünmez oldu ve çocuk ta tekmelenmekten kurtarıldı.”14 İkinci İnönü Savaşı’ndan sonra “… durum çok ciddileşti. Yine Afyon’dan Konya’ya nakiller başladı. Bizim talebelere de istasyona koşarak trene binmeleri emir verildi… Nihayet bir kuşluk vakti Yunan askeri Afyon’a girdi. …Az zamanda her tarafı işgal ettiler. Rumlar, Ermeniler eski şımarıklıklarını tekrar ele aldılar, her şey olup bitmiş nazarıyla bakıyorlardı. İki gün sonra ancak halk sokağa çıkabildi. Yunan kumandanlığının ilk işi elde ve evlerde ne kadar silah varsa üç gün içinde Yunan ordusuna teslim edilecek, bu emre uymayanlar idam edilecektir şeklinde ilan oldu… Kısa müddet içinde pek çok vahşilikler yapan palikaryalar, köylerde koyun, tavuk, horoz, ekmek gibi yiyecek madde bırakmıyor. İstediğini vermeyen köylülere en ağır hareket ve işkenceleri yapıyordu.
Bu yüzden yüzlerce Türk hapsediliyor, Atina’ya sürüyor. Pek çok masum Türkleri süngülemekten çekinmiyordu.15”
Yunanlılar savaş sırasında aldıkları esirlere barbarlıklarını göstermekte tereddüt etmemişler ve bu esirlere insanlık dışı işkencelerde bulunmuşlardır. Örneğin:
Merkez Sipsin (Çayırbağ) köyü: Yunan mezalimini yaşayan Halil İbrahim Aktürk’ün (1316) Anlattığına göre; Yunanlılar köye ikinci gelişlerinde toplarını köyün çevresine yerleştirmişler, çevreyi makineli tüfek ateşine tutarak köyü yakmışlardır. Bir akşamüzeri sokağa çıkan çocuk, kadın ve erkeklerin tamamını öldürmüşler, köylüler ertesi günü ölüleri yıkamadan birbirleri üzerine koyarak gömmüşlerdir. Aynı köyden Osman Akbulut (1318), Yunanlıların bu mezaliminde köylerinden on kişinin öldüğünü, pek çok kişinin yaralandığını belirtmiştir16.
Sipsinli Mehmet Çavuş hatıratında bu hususu şöyle anlatmaktadır: (Sipsinli Mehmet Çavuş ve arkadaşları Güzelim dağı’nda kurşunları bitinceye kadar düşmanla vuruşur, daha sonra ise esir olurlar).
“…Bizden evvel Kalacık ve Sıçanlı taraflarında esir olmuş 20-30 arkadaş daha vardı. Meğer ölmek esir olmaktan çok iyi imiş. On beş günlük esirliğimizde neler çektik, neler! Aklımdan geçerdi: Şu Yunan nöbetçisinin üstüne birdenbire bir çullanıversem, elinden silahı alen.” (Mehmet Çavuş ve arkadaşları daha sonra bu düşüncelerini gerçekleştirirler ve kendilerini esir tutan Yunanlıları esir alırlar)17.
Bir Gazetecinin Gördükleri, Duydukları: Yunan soygunculukları18
“Beş yumurta bir tavuk, çabuk çabuk”
“Mektubumu Afyon’dan yazıyorum. Size buraya kadar olan gözlemlerimden ve işittiklerimden biraz malumat vereyim.
Çay İstasyonu’ndan sonra medeniyet ve insanlık düşmanı Yunanlıların yapmış olduğu tahribat başlıyor. Yer yer ordugâh yerleri görülüyor. Zalim düşmanın nasılsa gasp etmesinden kurtulan sürüler, çobanlarının kaval terennümlerini dinlerken insan bir taraftan da yakılmış köylerin harabelerini, yıkılmış minarelerin vaz-ı melâlini (sıkıntı veren halini) görüyor.
Çobanlar’dan sonra bilhassa Afyon civarında düşmanın meydana getirdiği siperler ve tel örgülerine tesadüf olunuyor. Düşmanın tel örgüleri tahrip edilmiş ve birçokları da toplanmıştır. İnsan bunları görünce hayalinde ve düşüncesinde kahraman askerlerimizin gösterdikleri yiğitlik ve kahramanlıklarını canlandırıyor. Afyon’a kadar insan, bu kahramanlık eserlerini büyük bir zevk ve sevinçle seyrediyor. Bu neşe ile istasyona kadar varıyor. O güzel istasyon ve civarındaki binalarla şehrin en güzel yerleri, çarşısının birçok yerleri tamamen kül olmuştur.
Medeniyet maskesini taşıyan bu namussuzluk kahramanlarının yaptığı tahribat, insanlık ve medeniyet için kara, pek kara ve silinmez bir leke olarak kalacaktır.
Afyon şehri çeşitli tarihlerde birkaç yerinden yakılmıştır. Bu son fecaatlerinde şehri tamamen yakmak ve yağma etmek üzere müfrezeler düzenlemişlerse de topçularımız bu müfrezeler üzerine atılan top atışları, onları çil yavrusu gibi dağıtmıştır. Yağmaya hazırlanan palikaryalar sırtlarında çantalarını atarak zor kaçmışlardır.
Düşman şehirde bir tek Ermeni ve Rum bırakmayarak beraber götürmüştür. Zaten o götürmese dahi oradaki Ermeni ve Rumların artık bu güzel memlekette kalmaya yüzleri kalmamıştır. Zira Yunan idaresinden, Yunan askerlerinin süngüsünden cesaret alarak Müslüman halka her türlü hakaret ve fenalığı, kötülüğü yapmışlar ve senelerden, asırlardan beri sevinçle beslendiği ve temiz havasını teneffüs ettiği memlekete ve memleket halkına karşı ihanetler göstermişlerdir.
Şehir, Yunanlıların her giriş ve çıkışında az çok yağma olmuş ve her yağmaya oradaki yerli Rum ve Ermeniler önderlik ederek yol göstermişlerdir.
Atina’dan gelen çingenelerin teşviklerine kapılan Ermeni ve Rumların yaptığı kötülükleri ahali anlata anlata bitiremiyor.
Aç Yunan askerleri kapı kapı dilenirlermiş:
“Beş yumurta bir tavuk, çabuk çabuk” sözü Afyon’da en çok söylenilen kelimeler olmuştur. Ahali gece gündüz angarya altında ezilmiştir. Birçok insanın beli kırılmış, sakat kalmıştır. Şehrin ahalisini sıra ile siper yapmaya götürmüşlerdir. Siperlerin büyük bir kısmı ahaliye zorla yaptırmıştır.
Şu haller bize dost ve düşmanı pek âlâ anlatıyor ve istikbal için ne gibi bir yol takip etmemizi gösteriyor. A. Hâmî”
(Devamı Yarın)

 

KAYNAKÇA
13 Mustafa Oğuz, “Afyon’un İşgal Günleri”, Sebat (Afyon), nr. 1008, 11 Kasım 1960, nr. 1009, 12 Kasım 1960.
14 Mustafa Oğuz, “Afyon’un İşgal Günleri”, Sebat (Afyon), nr. 1011, 16 Kasım 1960.
15 Mustafa Oğuz, “Afyon’un İşgal Günleri”, Sebat (Afyon), nr. 1015, 21 Kasım 1960, nr. 1015, 22 Kasım 1960.
16 İplikçioğlu vd., age., s. 2; Sipsin köyünün Yunanlılarca üç koldan makineli tüfenk ateşi ile sokakta olan herkesin öldürülmesi hakkında geniş bilgi için bk. Altıntaş, age., s. 27, 100. Bir Yunan askerinin öldürüldüğü bahane edilerek köy ateşe verilmiş, yirmi sekiz kişi kurşuna dizilerek şehit edilmiştir. Yalazan, age., II, s. 56.
17 K.S., “İstirdat Günlerine Dair Bir Hatıra”, Taşpınar, nr. 10, 27 Ağustos 1933, s. 225-226.
18 AYZV., s. 295-296

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti