Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hayriye Caner

YUSUF AKÇURA

12 Mart 1935 tarihinde vefat eden Yusuf Akçura Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden Tatar Türkü yazar ve siyasetçidir. 6 Ekim 1923’te İstanbul’u İtilaf Devletleri temsilcileri ve İngiliz subaylardan, TBMM adına Atatürk’ün görevlendirdiği büyük Türkçü Yusuf Akçura resmen teslim almıştır. Bugün onun vefat yıldönümü.
Yusuf Akçura 1876’da Kazan-Simbir’de doğdu. Kazan’a göç etmiş Kırım Türkleri’nden aristokrat bir ailenin mensubu idi. Babası çuha fabrikası sahibi fabrikatör Hasan Bey, annesi Yunusoğulları’ndan Bibi Kamer Banu Hanım idi. 2 yaşında iken babasını kaybetti.
1895’te;Harbiye Mektebi’ne girdi. Türkçülük hareketlerine katıldığı için askerlikten uzaklaştırılıp sürgüne gönderildi. Bir arkadaşıyla birlikte Paris’e kaçtı. Orada Siyasi İlimler Okulu’nda okudu.
Türkçülük fikirlerini yaymak için 1905’te Rusya’ya gitti. Kazan’da tarih, coğrafya ve Türk edebiyatı dersi okuttu. Meşrutiyetin ilanından sonra cezasının kaldırıldığını öğrenince İstanbul’a döndü. İstanbul’da Türk Derneği’ni kurdu. Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’ye katıldı. Türk Tarih Kurumu başkanlığında bulundu, bir süre milletvekilliği yaptı. 1925’te açılan Ankara Hukuk Mektebi’nde siyasî tarih hocalığına başladı, 1931’de Atatürk tarafından Türk Tarih Kurumu’nu kurmakla görevli bilim adamları arasında yeraldı ve 1932’de buranın başına getirildi. 1933 Üniversite Reformundan sonra İstanbul Üniversitesinde Siyasi Tarih profesörlüğü de yaptı. 1935’te İstanbul’da öldü.
Harbiye yıllarında Necip Asım’ın, Veled Çelebi’nin, Bursalı Tahir Bey’in Türkçülüğe ait yazıları ile İsmail Gaspıralı’nın Bahçesaray’da yayımlanan ve bir ara İstanbul’da da dağıtılan Tercüman Gazetesi Türkçülük fikirlerinin oluşmasını etkiledi.
Yusuf Akçura, bu makalesiyle yüzyılın ilk yarılarında İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye öğrencileri arasında etkili olmaya başlayan Türkçülüğü sistematik olarak ilk kez ortaya koydu. Bu nedenle “Üç Tarz-ı Siyaset” Türkçülüğün manifestosu kabul edilmektedir.
Yusuf Akçura, sanatçı kimliğinden çok, siyaset adamı kimliğiyle öne çıkar. O, ömrü boyunca Türkçülük fikrine sadık kalmıştır. Sosyalist fikirleri de yakından tanıyan bir insan olarak, bu fikirleri Türkçülük fikriyle bağdaştırmaya çalışmıştır. Akçura’nın Türkçülüğü, Balkanlardan Çin’e kadar çeşitli ülkeleri kapsamaktadır. Osmanlı Devleti ise Türk dünyasının ancak bir parçasıdır.
Akçura, tarih araştırmalarında faydacılığa taraftardır. Birinci Türk Tarih Kongresi’nde sunduğu tebliğde “Tarih, soyut bir ilim değildir. Tarih hayat içindir. Tarih milletlerin, kavimlerin varlıklarını korumak, kuvvetlerini ortaya çıkartmak içindir.” demiştir.
Okulun 2. sınıfında iken Türkçülük hareketlerine katılmaktan dolayı 45 gün ceza aldı. Erkân-ı Harbiye sınıfına ayrıldıktan sonra askeri mahkeme tarafından müebbet olarak Fizan’a sürgün edildi ve askerlikten uzaklaştırıldı. Fizan’a sürgün edilen diğer 83 kişi ile beraber 1899 yılında Trablusgarp’a ulaştı. Onları Fizan’a gönderecek yol parası bulunamadığından Trablusgarp’ta hapsedildiler. İttihat ve Terakki Partisi’nin girişimleri sonucu bir süre sonra şehir içinde serbest dolaşma izni aldı ve bazı resmi görevler aldı. Aynı yıl, kendisiyle birlikte sürgün edilmiş olan Ahmet Ferit Bey ile Fransa’ya kaçtı.
1903 yılında, İstanbul’a dönmesi yasak olduğu için amcasının yanına Kazan’a gitti ve dört yıl kaldı. Tarih, coğrafya, ve Osmanlı Türk Edebiyatı öğretmenliği yaptı. Ahmet Rıza’nın çıkardığı Şura-yı Ümmet ve Meşveret gazetelerinde adsız yazıları yayımlandı.
Kazan’da iken yazdığı ve onu Türk siyasal hayatında meşhur eden Üç Tarz-ı Siyâset isimli dizi makalesi 1904 yılında Mısır (Kahire)’da yayımlanan “Türk” adlı gazetede çıktı.
1907 yılında Rusya’da meclis dağıtılmış, kanunlar Rus olmayanlar aleyhine değişmişti. Bu gelişmelere karşı yayın yapan Akçura tutuklanmak için arandığı sırada Osmanlı Devleti’nde II. Meşrutiyet’in ilan edildiğini öğrendi. Bunun üzerine işlerini tasfiye edip 1908 yılının Ekim ayında İstanbul’a gitti.
İstanbul’a geldikten sonra Darülfünun’da ve Mülkiye Mektebi’nde tarih dersleri verdi. Bütün ısrarlara rağmen İttihat ve Terakki Partisi’ne girmedi. 25 Aralık 1908 tarihinde İstanbul’da, Ahmet Mithat, Emrullah Efendi, Necip Asım, Bursalı Fuat Raif, Feylesof Rıza Teyfik ve Ahmet Ferit ile birlikte Türk Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Türk milliyetçilik esasına dayalı ilk dernek olan Türk Derneği’nin ömrü kısa oldu, yerine 18 Ağustos 1911 tarihinde Türk Yurdu Derneği kuruldu. Mehmet Emin, Ahmet Hikmet, Ağaoğlu Ahmet, Hüseyinzade Ali Bey, Akil Muhtar ile birlikte kurucular arasında yer aldı ve derneğin yayın organı olan Türk Yurdu Dergisi’ni 17 yıl boyunca idare etti. 1912 yılında kurulan Türk Ocağı’nın kuruluşunda da etkin rol aldı.
Rusya’daki Türklerin haklarını korumak için 1916 yılında Rusya Mahkumu Müslüman Türk-Tatarların Hukukunu Müdafaa Cemiyeti’ni kurdu. Çeşitli Avrupa ülkelerinde Rusya’daki Türklerin haklarını dile getiren konferanslar verdi. 1918 yılında Rusya’daki Türk esirleri kurtarmak için Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay) temsilcisi olarak Rusya’ya gitti ve bir yıl kaldı.
1919 yılında yurda döndüğünde arkadaşı Ahmet Ferit’in kurduğu siyasi bir parti olan Millî Türk Fırkası’na katıldı. Aynı yılın sonunda İngilizler tarafından tutuklandı. 1920 yılında hapisten çıkınca Ahmet Ferit Bey’in eşi Müfide Ferit’in kız kardeşi Selma Hanım ile evlendi ve Millî Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya geçti. Hariciye Vekâleti’nde Genel Müdür olarak görev yaptı. 1923 yılında İstanbul mebusu seçilerek meclise girdi. Kurtuluş Savaşı sonrası TBMM adına İstanbul’u İtilaf Devletleri temsilcilerinden teslim aldı.
1925 yılında Ankara Hukuk Mektebi’nde siyasi tarih dersleri vermeye başladı. Mustafa Kemal’in kültür ve siyaset danışmanı olarak çalışmaktaydı. 1931 yılında Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu’nun kuruluşunda görevlendirildi ve ertesi yıl kurumun başına getirildi. Birinci Türk Tarih Kongresi’ni yönetti. 1933 yılındaki Üniversite Reformundan sonra İstanbul Üniversitesi’nde Siyasi Tarih profesörü oldu.
Kars milletvekili iken 11 Mart 1935 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucunda İstanbul’da öldü. Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti