Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

ZALİM, ZULMÜNÜN BEDELİNİ ÖDEDİ. MAZLUM, ZAFER’E ERDİ

Zafer Haftası nedeniyle “Yunan mezalimi ile ilgili acı dolu hatıralar” ile “İşgal ve mezalime karşı Afyonkarahisar’dan yükselen tepkiler”i derledik bu köşede sizler için geçtiğimizg ünler içerisinde.
Ve yazılarımızın sonunu şöyle bağladık:
Tüm bu anlatılanlar, tarihe mal olmuş bu tespit ve satırlar ışığında diyeceğimiz odur ki; düşman işgali altında yıllarını geçiren, bu zulüm yıllarında üstün kahramanlık ve fedakarlıklar gösteren Afyonkarahisar’ın, Afyonkarahisarlıların “İstiklal Madalyası” ile şereflendirilmesi hakkı değil midir? Hakkıdır…
Hem de anasının ak sütü gibi helaldir.
***
Afyonkarahisar’ın, Afyonkarahisarlılar’ın, yani bizim dedelerimizin, ninelerimizin, akrabalarımızın, komşularımızın yaşadıklarını tekrar okuyup hatırladıkça yeniden derin üzüntülere boğulduk.
Yazıların ardından “Mezalimi hatırlattığınız iyi oldu” diyenler olduğu gibi, “Bu acı dolu hatıraları, unutmak istediğimiz gerçekleri neden tekrarlıyorsunuz” diyenler de oldu.
Biz hepsi de tarihi birer gerçeklik olan bu olayları bugünlere ibret olması maksadıyla sütunlarımıza taşıdık tekrar. Gelen tepkilerin çoğu da “hatırlatmanın yerinde olduğu”, “unutulmasına müsaade edilmemesi gerektiği” şeklinde idi.
Evet, 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde 7 düvele baş kaldıran Yüce Türk Milleti büyük bir zulüm görmüştü. Bir çok bedel ödenmişti. Yaşanan onca zulmün, çekilen onca kahrın, Afyonkarahisar’dan yükselen onca “ah”ın karşılığı olmamış mıydı, bu “ah”lar yer de mi kalmıştı.
Elbette hayır. İlahi adalet ne zaman şaşırmış, mazlumun ahı ne zaman yerde kalmış ki?
Allah’ın inayeti, Atatürk’ün dehası, Kurmay kadronun feraseti, Türk Milleti’nin fedakarlığı, Mehmetçik’in kahramanlığı birleşmiş, önce Büyük Taarruz, ardından Büyük Zafer ve düşmanın Akdeniz’e dökülmesiyle sonuçlanan süreçte zulmün sahibi 200 bin kişilik Yunan Ordusu’ndan 120-130 bini bu topraklara gömülmüştür. 200 binlik Yunan ordusundan Yunanistan’a dönebileninin 30-40 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Büyük Taarruz ve Büyük Zafer’in sonrası için şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır:
Askeri Sonuçlar
Yunan ordusu mağlup oldu ve uzun süre toparlanamayacak şekilde imha edildi. 200.000 mevcutlu ordunun 120.000-130.000 kişinin öldüğü, yaralandığı ve esir edildiği tahmin edilmektedir.
Büyük Zafer’in Türk milletine insan zayiatı yönünden maliyeti ise 2318 şehit, 9360 yaralı, 101 esir ve 1697 kayıp olmak üzere toplam 13.476 kişidir.
Büyük Taarruz’da Türk ordusunun zayiat oranı % 6.3, Yunan ordusunun zayiat oranı ise %65’tir (on misli).
Kazanılan zafer, Türk topraklarının işgal kuvvetlerinden tamamen temizlenmesini sağladı.
Bu günün Türk askerine, gerektiğinde nelere muktedir olabildiğinin örneğini verdi. BU zafer, jeopolitik bir düşünceyi de doğruladı “Anadolu istila edilemez.”
Türk milleti ne kadar zayıf olursa olsun yine bir ordu çıkarır ve vatanı için savaşır. Savaşmak zorundadır da. BU nedenledir ki İkinci Dünya Savaşı’nda ne Hitler ne de Stalin Türkiye’ye taarruz edemedi.
Atatürk Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz’la dünya askeri tarihinde ilk defa “topyekun savaş”ın örneğini verdi.
Siyasi Sonuçlar
Askeri güçle kabul ettirilmek istenen Sevr Anlaşması, Türk askeri gücü ile muharebe sahasında yırtılmış oldu. Lozan Barış Anlaşması’nın yapılmasını sağladı. Türkiye Misak-ı Milli’nin coğrafi hedeflerine ulaştı.
Bu zafer, 4000 yıllık Türk tarihinde en uzun barış dönemini sağladı. Ancak büyük zaferler, uzun süreli barış dönemleri sağlarlar.
Türk’ün zaferi karşısında Yunanlılar’ın yenilgisi de o kadar ağır olmuştur. Yunanlılar yenilgiden sonra; Krallarını kovdular. Yenilgiden birkaç gün sonra büyük askeri ihtilal oldu. “Büyük Yunanistan” hayali peşinde koşan Başbakan Venizelos Yunanistan’dan kaçtı. Yenilgiden sorumlu tutulan başkomutan ve başbakan idama, bir amiral ve bir general müebbed hapse mahkum edildi. Yunanlılar bu yenilgiden maddi ve manevi olarak o kadar yıkılmıştır ki, yenilginin sonuçları bugünkü Türk-Yunan ilişkilerinin kaynakları olmuştur.
Atatürk, Büyük Taarruz’da düşmanı yenmeyi, zaferi sadece bir araç olarak görmüştür ve zaferden sonra şöyle demiştir: “Hiçbir zafer gaye değildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük olan bir gayeyi elde etmek için belli başlı vasıtadır.
Sosyal Sonuçlar
Türk milletinin “esir edilemez” bir millet olduğunu bir kez daha ispatladı. Türk’ün, devlet kurucu, teşkilatçı, yoktan bir ordu var eden bir millet olduğunu ispatladı. Türk’ün, büyük devlet adamları ve komutanlar yetiştiren “asker millet” olduğu bir kez daha gösterildi. Bu nitelikleri ile sömürgeci devletlerin ellerinde esir olan bütün mazlum milletlere örnek oldu. Bu zafer, Türk inkılabının temel taşı oldu ve modern Türkiye’nin doğuşunu başlattı.

 

FAHRETTİN ALTAY, ATATÜRK’Ü ANLATIYOR

 

Zafer Haftası’nın başında Erdoğan Emre gönderdi ilk önce bu tarihi hatırayı. Zafer Haftası boyunca bir çok vatsap grubunda gördüm aynı anekdotu. Dijital çağda bilginin (doğru ya da yanlış fark etmez) yayılması çok uzun sürmüyor keza.
Erdoğan amca, Bursa’da yaşadığı için Bursa’daki arkadaşlarından edinmiş bu tarihi hatırayı. Bursalı Avukat Sabri Tanrıkut, Afyonkarahisar’da tanık olduğu tarihi bir olayı anlatıyor el yazısıyla yazılmış notta. Aşağıda o tarihi hadiseyi sizlere aktaracağım.
Erdoğan Emre Amca’ya sordum, “Kimdir amca Sabri bey, tanıyor musunuz” diye. “Bilmiyorum ama öğrenip, aktarayım” dedi. Kısa araştırmasının sonucu “Bursa Erkek Lisesi 1962 mezunu olup 3 yıllık eğitimden sonra 1966-70 yıllarında Afyon Lisesi’nde Kimya öğretmenliği yapmış. Daha sonra Hukuk Fakültesini bitirip avukat olarak memleketi Bursa’da çalışmaya başlamış. Yani Fahrettin Altay Paşa’yı dinlediğinde Afyon Lisesi’nde kimya öğretmeni imiş” dedi.
Gelelim tarihi hatırata.
Yer: Afyon Kocatepe
Tarih: 30 Ağustos 1968
Konuşmacı: Fahrettin Altay Paşa
Konu: Mustafa Kemal
Tarih, 30 Ağustos 1968’di. Afyon Lisesi’nden bir grup öğretmen, Kocatepe’de yapılacak olan zafer kutlamalarına gittik. Konuşmaların yapılacağı kürsünün yakınında yerimizi aldık. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’ndan sonra konuşmalara geçildi. Gazilere öncelik verildi. İlk konuşmacı, Kurtuluş Savaşımızın Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin Altay Paşa’ydı. Bir Albay, Paşa’nın koluna girdi. Kürsüye çıkmasına yardımcı oldu. Konuşma süresince de elinde bir şemsiye ile O’nu güneşten korudu. Fahrettin Altay Paşa konuşmasına şöyle başladı:
“Bana Mustafa Kemal’i anlatır mısınız? dediler. Ben de memnuniyetle kabul ettim ve geldim. Ancak anlatımım kısa olacak. Size 26 Ağustos 1922 sabahı taarruz anındaki bir olayı aktaracağım. Bu şekilde Mustafa Kemal’i anlatmış olacağım.” dedi. Devam etti: “Planlandığı şekilde 26 Ağustos 2022 sabahı saat 5.00’te başta Mustafa Kemal olmak üzere İsmet Paşa, Fevzi Çakmak, Nurettin Paşa ben ve diğer komutanlar, ordu karargâhı olarak Afyon Kocatepe’deydik. Plan gereği taarruz, önce top atışlarıyla başladı. Bu bir baskındı 20 dakika sürdü. Ardından “tahrip” atışları yapıldı. Bu da 10 dakika devam etti. Yunan mevzilerindeki makineli tüfek yuvaları, Yunan topları, tel örgüleri hedef alındı. Komutanlar olarak bizler de top atışlarının sonucunu görmeye çalışıyor, alt kademelere iletmek üzere Mustafa Kemal’in emrini bekliyorduk. Sonuçta Yunan mevzilerinde alevlerin yükseldiğini, hedeflerin vurulduğunu, düşmanın mevzilerini terk ederek geri çekilmekte olduğunu gördük. Mustafa Kemal’e yöneldik. O’nun taarruz ve takip emrini bekliyorduk. Ne ki O, gözlerini Yunan mevzilerinden ayırmıyor ve geri çekilen Yunan ordusunu izliyordu. Fevzi Çakmak, sessizliği bozdu. “Haydi, Kemal, düşman kaçıyor, taarruz emrini ver.” dedi. Mustafa Kemal : “Dur abi” diye cevap verdi. Bir süre sonra Fevzi Çakmak : “Kemal, tarihi bir fırsatı kaçırıyorsun, düşman yeni mevzilerine yerleşecek, emrini ver artık.” diye ısrarda bulundu. Mustafa Kemal: Yine “Dur abi” dedi. Bir süre daha geçti. Fevzi Çakmak bu kez: “Allah aşkına Kemal ver şu emri. Komutanlar seni bekliyor yeter artık” diye sesini yükseltti. Mustafa Kemal yine “Dur abi” dediği sırada beklenmedik bir olay meydana geldi. Yunan ordusunun terk ettiği mevzilerde cehennemi patlamalar başladı. Mustafa Kemal’in taarruz ve takip emrini geciktirme sebebi anlaşıldı. Yunan ordusu, geri çekilirken cephe boyunca mevzilere saatli bombalarını yerleştirmiş, askerlerimize tuzak hazırlamışlardı. Mustafa Kemal’in öngörüsü, büyük bir felaketi önlemişti. Taarruzda ısrar eden Fevzi Çakmak, Mustafa Kemal’e sarıldı. “Seni bize Allah mı gönderdi Kemal.” dedi. Müteakiben süngü hücumu ve ileri top atışları emrini aldık. Alt kademelere ilettik. Sonucu biliyorsunuz. Bana Mustafa Kemal’i anlat dediler. İşte Mustafa Kemal budur.” dedi ve Paşa yine albayın yardımıyla kürsüden indi. Fahrettin Altay Paşa’dan dinlediğim bu olayı ve anıyı, 30 Ağustos Zafer Bayramını kutladığımız bugünlerde siz meslektaşlarımla paylaşmak istedim.
Av. Sabri Tanrıkut.”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti