Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

ASTROLOJİ, BURÇLAR VE ZANLAR

Biz inananlar Kur’an-ı Kerim’le bize indirilen, ikram edilen ayetleri anlamaya çalıştığımız gibi Rabbimizin Sünettullah’ı olan yarattıklarının dilinden de (onları da birer ayet yani belge, işaret gibi görerek onlarla da) Rabbimizi anlamaya çalışırız. Bu bazen bir deprem, bazen tümünü topladığınızda ağırlığı bir gram bile olmayan bir virüsün yaydığı bir salgın hastalık, bazen de gök yüzündeki yıldızların konumunun üzerimizdeki etkisi olabilir. Bu yaklaşımı daha da genişletirsek işleyen tüm sistemi, tüm bilimsel kanunları bu kapsama alabiliriz.
Verdiğimiz örneklerin başlangıç noktası çok farklı görünse de hepsinin bizi ulaştırmak istediği yer aynıdır: Rabbimizdir. Yaşadığımız bir deprem bize “Müstakilen var ve Muhtar” olanın ancak Rabbimiz olduğunu anlatır… İşte bir depremde veya Covid-19 virüsü karşısında tüm yapılanlara rağmen hala ne kadar çaresiz olduğumuzu fark ederek müstakilen güç, hüküm ve mülk sahibinin ancak Rabbimiz olduğunu bilmemiz bizi TEK ve GERÇEK VAR olan Rabbimize yöneltir.
Bu yazımızla birlikte başka bir Sünnetullah olan, insanlık tarihinin çok eski zamanlarından bu yana fark edilen gök yüzündeki yıldızların konumunu (astronomi) ve bu durumun yaşantımız üzerindeki etkilerini ele alan astrolojiyi anlamaya, onu bu gözle görmeye çalışacağımız yeni bir yazı serisine başlıyoruz. Müslüman bir ilahiyatçı, sosyolog, psikolog, psikiyatr, PDR yani koçluk yapan bir kişi, nihayet her Müslüman, astroloji olarak yorumlanan ve tanımlanan astronomik fenomenlere mutlaka “Allah’ın ayetleri, Allah’ın belgeleri, işaretleri” gözüyle bakabilmelidir. Konuyu böyle anlamak ve konudan böyle yararlanmak isteyenler için “Yılmaz Dündar, Burçlar ve Küfürler” adlı eserin incelenmesi gerektiğini belirtmeliyim ki bizim yazılarımızda da ana ekseni bu eser oluşturmaktadır. Hayrlı, kolay, güzel ve bereketli eyle Allahım (âmin).
Tanımları anlamakla başlayalım ve literatür astronomi ve astrolojiyi nasıl tanımlıyor bakalım. Astronomi: kökenleri, evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleriyle gök cisimlerini açıklamaya çalışmak üzere gözleyen bilim dalıdır. Astroloji: gök cisimlerinin ve astronomik fenomenlerin, insan karakterleri ve kaderi üzerine etkilerinin olduğunu bir önerme olarak kendisine konu alan, bilimsel kanıtlanmışlığa sahip olmayan sözde bilimdir.
Tanımlar gösteriyor ki astronomi bir bilim dalı iken astroloji astronomi üzerinden yapılan yorumdur. Bir yorum olmasına rağmen günümüz yaşantısında günlük, haftalık, aylık burç yorumlarına bakarak kiminle evleneceğinden hangi işi ne zaman yapacağına, nasıl ve ne zaman karar vereceğine kadar uzanan yönlendirmeler ile hayatını sürdüren o kadar, o kadar çok insan var ki… 12 Burç üzerinden kategorize edilmiş bir yaklaşımla, hayatı “benim burcum şu burçlarla anlaşır, şunlarla anlaşamaz” gibi kalıplar içerisinde algılamamız acaba ne kadar doğru? Ya da astronomik olaylar Sünnetullah’a dahilse (ki öyledir) acaba neyi yanlış anlıyoruz? Billahi imanla (Allah’ın dışı var ve dışında müstakil, muhtar varlıklar var sanmadan yani kendini ve yaratılanları Allah’ın dışında sanmadan) astronomik fenomenler üzerinden astroloji oluşturmak olabilir mi, astroloji böyle olunca doğru anlaşılabilir mi? Astrolojiyi Billahi imanla anlarsak Rabbimizi tanımamızı bu nasıl etkiler? Veya dunihi algı ile (bir Allah var bir de O’nun dışında, ötesinde astronomik fenomenler ve kendisi var inanışı ile) yapılan astroloji yorumuyla Rabbimizden nasıl uzaklaşırız?
Matematik ve fiziğin anası olan astronominin bir bilim dalı oluşu ve anlatacaklarımızın daha iyi anlaşılması için öncelikle Güneş sisteminden ve Dünya’nın konumundan başlayalım.
Dünya Güneş etrafında dönmektedir. Dünya’nın Güneş etrafında dönerken oluşturduğu düzleme eliptik denir. Dünya aynı zamanda kendi etrafında da döner. Kendi etrafında döndüğü eksen kutuplardan geçer ve bu eksen eliptiğe göre 23° 27’ eğiktir. Dünya’nın kendi etrafındaki dönüşü yaklaşık 24 saat, Güneş etrafındaki dönüşü ise 365 gün 6 saattir. Dünya’dan Güneşe ve Güneş Sistemi’ne baktığımızda Dünya’nın eksenindeki bu eğim sebebiyle gezegenleri ve Güneş’i Dünya’ya göre 23° 27’ eğimle hareket ediyormuş gibi görüyoruz. Dolayısıyla Güneş Sistemi Dünya’dan bakıldığında eğik bir düzlem etrafında hareket ediyor. Bu düzleme eliptik düzlem diyoruz. Hem Güneş hem de diğer tüm gezegenler bu düzlem üzerinde hareket ediyor. Bu düzlem üzerinde yatan takımyıldızlara “Zodyak” takımyıldızları denir ki burçları bu takımyıldızlar oluşturmaktadır. Güneş yıl boyunca bu takımyıldızlarla aynı düzlemde hareket eder. Burçlar veya kişinin burcu denilen olgu bu astronomik bilgiler ışığında tanımlanmaktadır. Biz doğduğumuz gün Güneş’in üzerinde olduğu takımyıldızı bizim burcumuzu belirler, buna Güneş burcumuz deriz. Ay burcu, Mars burcu, Venüs burcu gibi burçlar şöyle oluşmaktadır: doğduğumuz anda Dünya’dan bakıldığında Ay’ın arkasında kalan takımyıldızı Ay burcunuzu, Mars’ın arkasında kalan takım yıldızı Mars burcunuzu belirler. Dolayısıyla, , doğumumuz esnasında gökyüzünde olan takımyıldızlarının sadece güneşle değil başka gökcisimleriyle olan kombinasyonları da kendi içinde çeşitlenmiştir. Bu da her insanda farklı bir özelliğe, farklı bir açılıma sebep olur.
Peki, doğum anındaki gökyüzü cisimleri konumları insan hayatını nasıl etkiler?
Bir Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu dünyaya gelirken onun kaydı ilmî sûrete bürüneceği zaman kaydı neyse o kayıtta (o kaydın oluşmasında) astronomik pozisyon da görevlidir, yani kayıt astronomik pozisyondan etki alır. Etki alan bu ilmî suret dünya hayatına dȗniHİ algıyla başladığı için, her şeyi olduğu gibi aldığı kaydı da dȗniHİ algı ve zann’larıyla değerlendirir. İşte bu sebeple yani dunihi algı ve zanlarıyla yaklaşılması sebebiyle astrologların kişiye “senin özelliğindir” dedikleri şey astronomik pozisyonun onun kaydına verdiği şey değildir. Bu sebeple, duniHi algıyla yaklaşarak tespit ettikleri, insanda gözledikleri özellikler kompozisyonunun astronomik pozisyon tesiriyle açılmış olduğu yanılgısına düşülür, bu sebeple dunihi bakış açısıyla tanımladıkları dunihi vasıfları size “burç özellikleriniz” diye anlatırlar. Bu durumda “astrolojik yorum ve burç özellikleri” denilerek insana sunulan temel bilgiler, insanın kendisinde kendisinin zanlarla açtığı esfele sâfiliyn karakterli özelliklerdir. Buna o insanın “A” Takdim Formu “BEN”i (Allah’a asi olmuş, Allah’tan uzak düşmüş benliği) diyoruz (Dündar Y, Sen Tanrı mısın?). Bu özellikler o insanın vehmin zulmeti alanıdır, nefsinin şerridir, mütekebbir davranışlarıdır, yani burç özellikleri olarak anlatılanlar insandaki bâtıldır; dȗniHİ algının zanlarıyla açılan ve astrolojik açılım diye sunulanlar insanın kalbinin (kalıbının yani kaydının) marazıdır, hastalığıdır. Bu durumda astrolojik açılım diye takdim edilen burç özellikleri aslında insanın küfrünün kıvamını tarif eder. Ancak dikkat edenler için kişinin hem küfrünün çıkmaz sokaklarını hem de kurtuluşu için aralanmış kapıları gösterir. Böyle yaklaştığımızda bütün bunların, imtihan olan dünya hayatı süreci içerisinde kişiye kurtulması gereken ama hiç fark da edemediği şirki hakkında, bu hastalığını gösteren, kopya veren ipuçları olduğunu görebiliriz. Dunihi algıyla yapılan burç yorumları size “senin sıkı sıkıya yapıştığın küfrün şudur, gel o vasıftan kurtul. Bundan kurtulman için açık kapılar şuralardır” der.
Anladık ki astronomi bir bilimdir ve tamamen hesap, matematik işidir. Gök cisimlerinin birbirine göre açısı, konumu, yaptığı hareketler ve bunların hesaplamalarını inceler; astroloji ise astronomi biliminin elde ettiği verilere kişisel yorum katmaktır. Yani astronomi bir pozitif bilim olarak yorum değil veridir, matematiktir; ancak astroloji temeli tecrübelere de dayanan yorumlardır. Bu neden önemli? Astrolojik yorumu yapan kişinin idrakı, imanı sebebiyle önemlidir. Oysa astronomik verilerde o veriyi elde edenin idrakı, inancı önemli olmaz; onlara göre gökyüzünün doğası, bize göre Rabbimizin Sünnetullah’ı olan gök cisimlerini, özelliklerini, konum ve hareketlerini tespit edip söylemektedirler. Oysa bu Sünnetullah’ın insan ve diğer canlılar üzerindeki etkilerini yorumlayan insanın Rabbinden ayrı düşen duniHi bir yorum yapması bizi hem çaresizliğe ve mahkumiyetlere hem de sapmaya sürükler. Bu durumu biraz açarak ilerleyelim.
Doğru Allah inancında (Billahi imanda) olmadığı için kendisini ve tüm varlıkları Allah’tan ayrı O’nun dışında bir yerde zanneden dunihi algıda yaşayan birinin yorumları da bu doğrultuda olacaktır. Yorumları, kişiliğinizle ilgili deyip vereceği ip uçları (eğer onlara inanır ve kabul ederseniz) o doğrultuda yaşamanıza yol açacaktır. Dunihi algıdaki bir yorumcudan Billahi yorumlar beklemek, elma ağacından armut beklemekle aynı şeydir. Düşüncesi, inanışı kendiliğinden kişinin yönlendirmelerine yansır ve biz astroloji diye o yönlendirmeleri alırız. Diyelim ki burcumuz gereği merak duygumuz yüksek ve dunihi algıdaki bir yorumcu bu özelliğimizle ilgili olarak bize “iş arkadaşlarınızın veya çevrenizin hakkınızda yaptığı konuşmalara kulak asmayın” dedi veya köşesinde yazdı. Bu yorumla bize neyin önerildiğine bir bakalım. Gerçekte fıtratımıza ait saf ve temiz bir vasıf olan merak duygumuzdan kurtulma yöntemi gösterilmekte, “kulak asmayın” uyarısıyla fıtratımıza ters olan bir yanlışı düzeltmek değil küfre “kulak asmayarak” yaşamak önerilmekte, bir küfrün üzeri kapatılmaya çalışılmaktadır. Üzeri kapatılmaya, önemsenmemeye çalışılan aslında dedikodu, haset, hırs gibi nefsin şerrine ait hallerdir. Bunları önemsesek de önemsemesek de bu dosyalar bizde varsa bizi Rabbimizden ayrı düşürür, dunihi idrake kilitler.
Peki fıtratımızdaki merak duygusunu Billahi anlamda nasıl yaşarız? Herhangi bir duyguyu veya kişisel özelliğimiz diye bildiğimiz halimizi, Rabbimiz bize “üzerini örtelim” diye vermemiştir. Merak duygusunu da Rabbimizi merak ederek doğru yolda kullanalım, yanlışlarımızı ısrarla merak edip, bulup kurtulalım diye lütfetmiştir. Rabbimizin Sünnetullah’ı olan kanunları merak ederek Allah’ın “iyi” dediği, “başarılı” dediği bir ev hanımı, bir eş, bir baba, bir bilim adamı, bir esnaf, bir öğretmen, bir hekim, bir eczacı, bir öğrenci yani “iyi ve başarılı bir halifetullah” olmamız gerekiyor. Bunu yapmamız, hem fıtratımızda olan bu duyguyu Hak Yol’da, hak istikamette kullanmamıza vesile olur hem de her bir duygumuzu böyle kullanmamız için fiili bir duadır ki bizi fıtratımızdaki duyguları ve sahibini doğru tanıyıp, doğru kullanarak Rabbimize ulaşmış olalım.
Allah’ım, ayetlerini, Sünnetullah’ını, işaretlerini, belgelerini görerek yaşamamızı engelleyen perdeleri kalbimizden, gözümüz ve kulağımızdan kaldırıver; bize eşyanın hakikatini gösteriver, öğretiver Allah’ım. Bu hakikate uygun yaşayabilmeyi, hayat tarzı oluşturabilmeyi kolaylaştırıver, fazlın ve lütfun olarak ikram ediver Allah’ım (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti