Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hayriye Caner

BÜYÜK ZAFER

Türk tarihinin zaferler ayı olarak bilinen Ağustos ayında irili ufaklı 62 zafer kazandığımızı tarihler kaydeder. Bu büyük zaferlerimizin en kesin sonuçlusu olan 30 Ağustos Büyük Türk Zaferi aynı zamanda bütün Batılı ülkelerin de yenilgisi mahiyetinde idi.
26 Ağustos 1922’de sabaha karşı başlayacak olan Büyük Türk Taarruzunun hazırlık safhaları büyük bir gizlilik içinde devam etmiştir. Türk birlikleri saldırı hattına doğru yığınak yaparken, gündüzleri birer ağaç gölgesine gizleniyor, yürüyüşlerini hep gece yapıyorlardı. Tâ ki o sabah saldırı hareketimizin başlayacağı saatlere kadar karşı tarafın hiçbir haberi olmamıştır. Altı adet Yunan keşif uçağının bütün uçuşlarına rağmen hiçbir haber alamamışlardır.
O güne kadar Ankara’da çalıştığı Türk istihbaratınca da bilinen bir İngiliz gizli ajan teşkilatı TBMM’deki gizli görüşmeleri bile iki gün sonra öğreniyordu.
Türk saldırı hareketinin başlamasından 10 gün önce Türk hükûmetinin bir emri ile Anadolu’nun bütün dünya ile irtibatı kesilmiştir. Öyle ki, sahillerden bir tek kayığın hareketi bile yasaklanmıştır. Telefon, telgraf ve mektup gibi her türlü muhaberat aracı çalıştırılmamıştır. Ankara’daki İngilizlerin “Karajumbo” casus teşkilatları hiç bir haber alamamışlar ve Londra’ya ulaştıramamışlardır.
Açıkça söylemek gerekirse, İngiliz ajanları atlatılmışlardır. Londra ancak Türk orduları İzmir’e doğru akmaya başladığında durumun farkına varmıştır. Elbette ki Yunanlıların yardımına da geçememiştir.
Taarruz nasıl başladı?..
Türk ordusunun 26 Ağustos sabahındaki hazırlık ateşinden birkaç saat sonra, Piyade Tümenleri saldırıya geçerek düşmanın ilk hatlarını yardılar. Daha, sabahın erken saatlerinden itibaren düşman büyük bir şaşkınlık içine düşmüştü.
Ertesi gün, 27 Ağustos’ta Yunanlıların uzun çalışmalar ve büyük emeklerle sağlamlaştırdıkları bütün istihkâmlar Türk askerinin metin saldırısı sonucunda birer birer aşılıyordu. Aslıhanlar dolaylarındaki önemli düşman kuvvetleri sarılarak bütünüyle yok edildiler. Sağ kalanlar kuzeye doğru kaçmaya başlamışlardır.
30 Ağustos’ta bizzat Türk Orduları Başkomutanı Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa tarafından yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Savaşı adını alan çarpışmalar başlamıştır. Bu çarpışmalar sonucunda, boğaz boğaza yapılan amansız bir savaş sonucunda düşmanın ana kuvvetleri büsbütün yok edildiler. Geri kalanların büyük bir kısmı da esir edildiler. Savaş alanının büyük bir kısmındaki Türk kasaba ve köyleri ise büyük bir katliama uğrayarak halkı vahşice öldürülüp evleri yağmalandıktan sonra ateşe veriliyordu. Bazı yerleşim birimlerinde sivil halk, kadınları, çocukları ve ihtiyarları ile beraber ahşap köy camilerine doldurularak gazyağı döküp ateşe veriliyordu. Can havli ile yangından kaçanlar ise camilerin önüne dizilen mitralyözlerin ateşi ile öldürülüyorlardı. Bu köyleri yakmak emrini veren Yunanlı subaylar -başlarında Başkumandanları General Trikopis olduğu halde- Türk ordusunun esirleri durumuna düşmüşlerdir. Bu esir Yunan generallerini karşılayan Türk Ordusu Kurmay Başkanı General Asım Gündüz’ün onlara Türkçe ilk hitabı bir tokat gibi suratlarında şaklamıştır:
“Sizleri medenî bir ordunun mensupları olarak mı, yoksa bir eşkıyâ sürüsünün temsilcileri olarak mı karşılayacağımdan mütereddidim?!..”
Yunanlı esir komutanlar kendilerine bir araç sağlanmasını, iskân edilecekleri yöreye yaya gönderilmemelerini istediklerinde ise:
“- Şu anda sizin emirleriniz doğrultusunda askerleriniz Türk şehirlerini ateşe vermekle meşguldürler. Bütün araçlarımız ordunuzun peşinde süratle bu cinayetlere engel olmak için seferber edilmişlerdir. Gideceğiniz yere kadar siz de bizim gibi yaya gitmek zorundasınız” deniliyordu.
Yine de onları Türk asaletine sığacak şekilde, kimsenin tacizine uğramadan uzun zaman Anadolu’da iskân ettik. Ülkelerine sağ salim gönderdik. Bu Yunanlı generallerden çoğu kendi ülkelerinde yargılanarak kurşuna dizildiler. Suçlanma sebepleri ise Anadolu’daki başarısızlıkları idi. Oysa bu sonuç daha Anadolu istilâsının başladığı günlerde, Anadolu’da zaferden zafere koştukları anlarda bile belli olmuştur.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti