Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İlimi İle Amel Etmek – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 19 Temmuz 2010 Pazartesi 03:00:00
  İslâm’da ilim ile amel birliktedir. Yani, müminler doğru, iyi, güzel bildikleri şeyleri yapmak, bunun aksine yanlış, kötü ve çirkin bildikleri şeyleri yapmamakla mükelleftirler. Dinimize göre bir Müslüman iyi bildiği işi yapmalı ve yaptığı işi bilmelidir. Yüce dinimize göre,”Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır.
İmam Şa’bî (r.h.)’a bir mesele sordular da “Bilmiyorum” dedi. “Bilmiyorum, demekten hiç hayâ etmez misin?” deni-lince şöyle buyurdu:
“Niçin hayâ edeyim ki melekler (mealen) ‘Sübhansın yâ Rab, bizim için senin bize bildirdiğinden başka ilim ne mümkün.’ (Bakara suresi, ayet 32) dedikleri vakit hayâ etmemişlerdi.
Bu bakımdan bir Müslüman hangi işi yapıyorsa yapsın, ister din adamı, ister öğretmen, ister doktor, isterse mühendis olsun hangi meslekten olursa olsun, kendi mesleğinde ehliyet sahibi olması ve işini çok iyi bilmesi gerekir. Müslüman’ın ehliyet sahibi olduktan sonra bir işe talip olması, o işe atama yapılırken de “Emanetleri ehline veriniz” emrine uygun hareket edilmesi gerekir.
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” gerçeğinden hareketle, bilen ile bilmeyenin Allah katındaki sorumluluğu da bir olmaz. İster “dînî” ister “dünyevî” konularda olsun, ilim adamlarının “sözleri ile davranışları” arasında uygunluk olmalıdır. Alim, bildiği ve inandığı gibi yaşamalı ve bu konuda halka örnek olmalıdır.
İnandığımız Gibi Yaşamak
Devleti idare etme, insanları sevk ve idare etme iddiasında bulunan kadroların, “İnandığı gibi yaşaması gerekir. Çünkü inandığı gibi yaşamayanlar, yaşadığı gibi inanmaya başlarlar.” Bu günkü fikir ve inanç anarşisinin temelinde de “İnandığı gibi yaşamak yerine yaşadığı gibi inanmak” gerçeği vardır. Sevgili Peygamberimiz: Halkın en fenası, halka en kötü örnek olan fena alimlerdir” buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz bir başka hadislerinde şöyle buyuruyor:
“İnsanlar helak oldu, içlerinden ancak alimler kurtulabildi. Alimler de helak oldu; ancak içlerinden ilmi ile amel eden kimseler kurtuldu. Ve ilmiyle amel edenler de helak oldu; ancak onların içinde de sadece amelini ihlasla yapanlar kurutulabildi.” Denilmiştir ki: “Bilmek tek başına yetmiş olsaydı, şeytandan daha iyi kul olmazdı!” Salih bir kul olmak için bilmek yetmez, bilmekle beraber ilim ile amel etmek ve amelde gösterişten riyadan uzak durmak yani Salih amel işlemek gerekir.
Hz. Ali diyor ki, Peygamber Efendimizin şöyle dediğini duydum:
“Ahir zamanda öyle düşük çeneli kısa akıllı kimseler türeyecektir ki, söyleyecekleri yararlı iyi sözler gırtlaklarını aşmayacak (kalplerine işlemeyecektir.) Okun av hayvanını delik deşik etmesi gibi bu kimseler de dini delik-deşik edeceklerdir.” Yine Peygamberimiz (SAV) buyuruyor ki:
“-Gökyüzüne çıkarıldığım gece dudakları ateşten makaslar ile kesilen bir takım erkekler gördüm.” Ya Cebrail bunlar kimdir ” diye sordum. Cebrail bana dedi ki: ” Bunlar ümmetinin başkalarına iyiliği emreden fakat kendilerini unutan hatiplerdir.” Nitekim Bakara Suresi 44. ayette şöyle buyruluyor:
“İnsarlara iyiliği emredik kendinizi unutuyor musunuz? Oysa ki, kitabı okuyan da sizsiniz. Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız.? “
Yine Kur’an’da “Yapamayacağınız şeyleri niye söylersiniz.” (Saf suresi/ 2) buyrulmaktadır.
İlmi İle Amel Etmeyen Alim Şeytanlaşmıştır
Ulu Allah, Şeytana, Hz.Adem’e secde etmesini emre-dince, kendisini daha şerefli ve üstün gördüğü için burun kıvırarak ve tepeden bakarak Hz Âdem’e secde edeceği yerde arkasını çevirdi. Diğer bütün melekler bu emre uyarak Âdem’e secde ederek kapandıkları secdede uzun bir müddet beklerken o sipsivri olarak ayakta kaldı.
Dikkat edilirse ayetlerde şeytandan “İblis” adıyla söz edilmektedir. İblis, şeytanın cin grubu içerisindeki özel adıdır. Yüce Allah’ın şeytanın isyanını anlatırken kullandığı cümle çok dikkate değerdir: “Direndi ve kibirlendi.” Şu halde, küfrün temeli benlik, gurur ve Allah’a teslimiyette gecikmedir. Şeytan, bildiği halde, Allah’a bile bile isyan etmiştir. Bildiği halde Allah’a isyan eden ve ilmi ile amel etmeyen âlimin durumu da tıpkı şeytan gibidir.
“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de( yani makam ve mevkilerini, paralarını, dünyevi çıkarlarını düşünerek Allah’ın emrettiklerini söylemeyenler, susanlar)bununla biraz para alanlar (varya) gerçekten karınları dolusu ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azab vardır.” (Bakara/174)
Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki: “Ya iyiliği emreder, kötülüğe engel olursunuz, ya da Allah içinizden şerlileri başınıza musallat eder. Sonra içinizdeki iyiler kurtuluşunuz için dua ederler, ama onların duası da kabul olmaz.”
İslâm’a göre âlimler ve eğitimciler, sadece Hakk’ın ve hakikatin emrindedirler. Onlar siyasete, politikaya alet olamazlar, ilmi ve dini gerçekleri dünyevi çıkarlar için değiştiremez, dini siyasi çıkarlara ve dünyevi menfaatlere alet edemezler.
Büyük sahabi Enes Bin Malik’in rivayet ettiği bir hadis-i şerif’e göre, Sevgili Peygamberimiz bu konu da şöyle buyurmuşlardır:
“Âlimler, devlet büyüklerinin haksız işlerine âlet olmadıkları ve dünyevi menfaatlere boyun eğmedikleri müddetçe Allah’ın kulları üzerinde Peygamber eminleri ve vekilleridirler.”; Şanlı Peygamberimiz, sonra şöyle devam ederler: “Dünyevi menfaatlere boyun eğdikleri anda ise peygamberlere ihanet etmiş olurlar. Bu takdirde, onlardan ayrılınız, kendilerinden sakınınız.” (Ebulleys Semerkandi, Tenbih ül Gafilin tercümesi -Gafletten Kurtuluş, Yaman Arıkan, cilt 2; sf.655)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER