Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İSLAM’DAN ÖNCEKİ DÖNEMLERDE KADIN – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 11 Nisan 2012 Çarşamba 03:00:00
  Yaratılmışların en üstünü ve şereflisi olan insan da erkek ve kadın çiftinden meydana gelmiştir. Bu gerçek Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde ifade edilir:
“ Kaynaşmanız için size kendi ( cinsi ) nizden eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet peydah etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğurusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” ( Rum:21)
Kadını hor görüp aşağılayan görüşlerin kökleri tarihin derinliklerindedir. Birçok din yorumcuları, kadını, pek haksız şekilde, “acıların kaynağı “, “günahların sembolü “, “şeytanın aracı“ gibi göstermeye çalışmışlardır. Budizim’le ve Hıristiyanlıkla ilgili eski kaynaklarda, bugün bu dinlere bağlananlarında ciddiye almadıkları böyle yersiz suçlamaların sayısız örneğine rastlanır.
Cahiliye Döneminde Kadın: Arapların Cahiliye devrini en güzel şekilde anlatan bir konuşma Cafer b. Ebu Talip isimli bir sahabe tarafından Habeş kıralı Necaşi’nin huzurunda yapılmıştır. Hz. Cafer b. Ebu Talip Cahiliye devrini şöyle anlatıyor:
“Ey Kral biz cahiliye mensuplarıydık. Putlara kulluk eder murdar eti yerdik. Fuhuş yapar, akrabalık bağlarını keser komşulara kötülük yapardık. Bizden güçlü olanlar zayıfları ezerdi. Yüce Allah bizden soyunu, doğruluğunu, güvenirliğini ve iffetliliğini bildiğimiz bir Peygamber gönderene kadar böyle devam ettik. Allah’ı birlememiz ve sadece O’na kullukta bulunmamız için bizi bir olan Allah’a çağırdı. Bizim ve atalarımızın kullukta bulunduğu O’ndan başka taştan putları bırakmamızı istedi. Doğru sözlü olmayı, emanete riayet etmeyi, sıla-i rahime bağlı kalmayı, iyi komşuluk yapmayı ve haram şeylerden ve kan dökmekten el çekmemizi emretti. Fuhuş yapmamızı, yalan söylememizi, yetim malını yemememizi ve namuslu kadınlara iftira atmamızı yasakladı. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan, kullukta bulunmamızı namaz kılmamızı, zekât verip oruç tutmamızı emretti…”
TÜRKLERDE KADIN
İslam’dan önceki Türk Toplumu’nda kadının çok ayrı bir yeri ve önemi vardı. Kadınlar erkekle eşit bir varlık olarak saygı görürdü. Aile tek eşliliğe dayanırdı. Kız çocukları hor ve aşağı görülmezdi. Hakanların yazdığı fermanlara “Hakan ve hatunun emri“ ifadesi ile başlanırdı. Ülke yönetiminde kadınlar da söz sahibi idi. Resmikabul ve törenlere hakanların yanında eşleri de katılırdı.
16. yüzyılda Türkiye’ye gelen Fransız elçisi ( B.dela Broquere ) Türkmen kadınlarının erkeklerden kaçmadığını, çok güzel ve iffetli olduklarını anlatırken Dulkadiroğulları’na bağlı 30 bin kadın süvari bulunduğunu, erkek gibi silah tutup savaştığını söyler ki Dede Korkut destanının tasvirlerine tamamıyla uygundur. Aşıkpaşa Zade’nin Anadolu’da bulunan “ Bâcıyan-ı Rum Taifesi “ ( Bacılar Ordusu Teşkilatı ) adı ile bu Türkmen kadınları kastettiği sanılmaktadır. ( O.Turan, T.C.H.M. cilt 1,130)
Bilhassa şehzadelerin yaşlarının küçük olduğu dönemlerde şehzadeler belirli bir yaşa gelinceye kadar devlet şehzadelerin anaları tarafından yönetilirdi.
Karahanlılar ve Selçuklularda Terken unvanını taşıyan sultanların eşleri sadece hükümdarlara ve siyasi meselelere tesir etmekle kalmıyor; bizzat idare ve siyaset içinde de mühim roller oynuyorlardı. Nitekim Terkenlerin kendilerine ait yurtluk ( ikta ) vilayetleri, bunları idareye memur divan teşkilatları, askerleri ve kendi hazinelerine akan mühim gelirleri vardı. Bu durumları ile hatunlar feodal devlet bünyesinde, ikta ve asker sahibi beyler gibi; mühim bir mevki işgal ediyorlardı. ( O.Turan/127 ) Selçuklu Sultanları nasıl ki “Cihan Padişahı“ adıyla anılıyorsa, sultanların eşleri de “DÜNYA MELİKESİ“ unvanını taşıyorlardı.
Dede Korkut Hikâyeleri’nde de Türk Kadını kutsaldır; güzeldir, kocasının yardımcısıdır; ailede fikirleri esas alınır. Kadın aynı zamanda milli bir kahramandır, yenilmez bir savaşçıdır. O erkeklerle değil; erkekler onunla yarışır. Türk kültüründe kadının en belirgin iki özelliği vardır. Bunların birincisi “Kahramanlık“, ikincisi “Analık“tır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER