Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

8. AKREP BURCU (23 Ekim – 21 Kasım)

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 23 Haziran 2017 Cuma 11:59:02
 

-12-
 Akrep Burcu’nu dikkatli izleyelim, onda bütün burçlar için ders vardır.
Tanrısal kavgalar Boğa, Aslan, Kova iledir. “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasıyla kendi adına “BEN” diyen Akrep Burcu insanının küfründe kibir ve merhametsizlik et-kemik örneğidir. Kibir ve merhametsizlik et-kemik olmuştur. Küfrünün bu kıvamı nedeniyle Akrep Burcu, mütekebbir davranışlı zâlim bir karakteri sergiler. Onun “BEN” derken ortaya koyduğu statüde kibir ve merhametsizlik et-kemik olunca bu küfür dışarıya nasıl çıkar? Bu kıvamda bir küfür dışarıya, mütekebbir davranışa eşlik eden zalim bir karakterle çıkar. İntikamcı ve kinci bir “Sözde İlâh” ile karşı karşıyayız. Bu iki zıt ucun et-kemik örneği göstermesi önemlidir. Neden iki zıt uç? Kibriya ve merhametsizlik! Kibrin yanında merhamet değil de merhametsizlik var, intikam var, zulüm var. Yaradan “Merhametim azabımı geçti!” buyurmuşken, Akrep Burcu insanının Sözde İlâh iddialı yaşantısında “azabı” merhametini geçmiştir.
Oluşan bu iki zıt ucun et-kemik örneği göstermesi nedeniyle Akrep Burcu insanının kendi adına söylediği “BEN” için olaylar iki zıttın keskinliğiyle siyah ve beyaz olarak ayrılır. Küfründe iki zıt et-kemik olduğu için hayat da iki zıttır; siyah, beyaz! Bu kişiler için gri yoktur. Bu hâl karşısında dûniHİ algıyla bu durumu yorumlayan şaşırır kalır; grisi olmayan bir esfele sâfiliyn! Oysa, esfele sâfiliyn tavsiyeler gri üzerinedir ama bu adamın grisi yok! Akrep Burcu insanı esfele sâfiliyn hayatı bir savaş alanı olarak görür, haksız da değildir. Esfele sâfiliyn hayat Sözde İlâhların ilâhlık iddialarının çarpıştırıldığı bir yaşantıdır. DûniHİ algı ve zann’larının hâkim olduğu insanların bedenleri yan yana gelebilir, ama içlerindeki duygular asla bir ve beraber olmaz. İşte bu savaşa Akrep Burcu insanı “Ya istiklal, ya ölüm” dercesine, “Ya hep, ya hiç” dercesine katılır ve Sözde İlâhlığının kılıcını sallarken merhametsiz ve intikamcıdır. Kendi adına “BEN” diyerek takdim ettiği statüyü diğer “BEN”ler önemser ve kabullenirlerse memnun olur. Çünkü uzlaşmak, orta yolu bulmak Akrep Burcu insanı için anlamsızdır. Oysa bu durum onu bir fikir hamalı olarak “A” Takdim Formu “BEN”e sâbitler. İntikamcı bir fikir hamalı olduğu için de kendisinin bu yanlışlarını söyleseniz kabul etmez.
Kendi adına söylediği “BEN” için iyilik yapanların davranışlarını firavunluğuna armağan gibi görür ve unutmaz, onlara vefalı davranır. Yapılan kötülükler veya onun fikirlerine ters hareketler ise firavunluğuna saldırı muamelesi görür ve onları asla affetmez, unutmaz, onlara karşı nefret duyar ve mutlaka onlarla hesaplaşacağı plânları vardır. Yaşantısında hep kendi firavunluğunun koyduğu kuralları geçerli sayar. “Zavallı Tanrı” olmaktan hoşlanmaz. Zavallı pozisyona düşerse psikolojik olarak kendisine zarar verir, bir nevi kendisini imhâ eder. Kendi adına söylediği “BEN”in merhametsiz, kıskanç, kinci ve nefret duyan olması aslında kalbteki Ğıll’in tezahürleridir. Bu kişi Billâhi İman’ı tanımıyorsa Allah’tan nefret eden insanlardandır. Eğer onda iman kırıntıları varsa nefretini Allah’a değil kullarına yöneltir. Mekanizma şöyledir: Ğıll’den haset çıkar, hasetle kıyas yapar, kıyas yapınca göz diker, sonra göz diktiği ne ise o konuda fesatlık yapar.
Allah’tan nefret eden kişi zaten hayatında hiç bir şeyden memnun değildir, çok kolay nankörlük yapandır ve şükür kavramından uzaktır. Kullarından nefret eden ise, menfaatine göre bir şükretme sistemi geliştirmiştir, menfaatine göre neye şükredip neye etmeyeceğini bilir. Akrep Burcu insanı da diğer burç insanlarının küfür hedefi gibi daima zirveye taliptir ve dûniHİ mânâlı hürriyetinin bayrağını hep bu zirvede dikili tutmak ister. Tanrısal alanı içerisindeki her imkânını da elinde tutmak ister. Bu amaçla parayı, malı mülkü, mevkiyi önemli bir araç olarak görür. Bu özelliklerde bir küfrü hayat tarzı haline getirmiş olan Akrep Burcu insanının elinde zenginlik, ün veya mevki gücü de varsa nasıl bir insanla karşı karşıya kalırız düşünün!
Tanrısal alanına sığınanları korumayı sever. Ancak kibri ona kendisinin korunmaya ihtiyacının olmadığını telkin eder. Böyle bir savaş yaşantısı sebebiyle de stres kökenli hastalıklar bu burç insanında çok görülür.
“Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasının hallerini, plânlarını gizler, gizlemeyi sever, şeffaf değildir. Ancak, çevresindeki her şeyi, herkesi bilmek ister. İnsanları yönetir, yönetmeyi sever, bunda başarılıdır da. Ancak emir almaya tahammül edemez, onu dûniHİ mânâlı hürriyetine tecavüz sayar. Özellikle sevgi alanında, dûniHİ algı ve zann’larıyla kuruntular üretir ve aslı olmayan bu zanlarla çevresindekileri bezdirir. Özelliklerini sıraladığımız bu sözde ilâha öfke ne kadar yakışır değil mi? O da öyle düşünür. Kibrini öfke ve cinsellikle temsil etmeyi ve küfrünü gıdalandırmayı sever. Öfke veya cinsellikle varlığını hissettirmekten haz alır.
Oysa düşünmelidir ki aynen kendisi gibi biriyle yaşayabilir mi? Kendisiyle yine kendisi yaşayabilir mi? Kendisine aynı muamele yapılsa tahammül edebilir mi? Bu soru çok önemlidir, hangi burçta olursak olalım bu soruyu kendimize çok sık sormalıyız: Kendime kendim tahammül edebilir miyim? Kendim gibi biriyle yaşayabilir miyim? Benim huyumda olan birini ben çekebilir miyim? Göreceksiniz ki; “Hayır!” O zaman lütfen çevrenize zulmetmeyin.
Akrep Burcu insanının dûniHİ algı ve zann’larından, “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasından haberi bile yoksa, bu özellikleriyle de yaşarsa ahirette hayatına ashabun nar olarak devam edecek demektir. Ancak Billahi anlamda imanı ister, “Müstakilen VAR ve Muhtar” iddiadan vazgeçer, dûniHİ algı ve zann’larına sırtını döner ve hanif olursa, Akrep Burcu özelliklerine hanif olarak yaklaşırsa, neredeyse her hali aralanmış kapı olarak karşısına çıkar.
Onda kibir ve merhametsizlik et-kemik olmuştur demiştik; oysa bakın: “Kibriya ancak Allah’a aittir” ayeti gereği Akrep Burcu insanının buradaki kibri “Kibriya Allah’a aittir” halini temsil eder, bu onun izidir. O dûniHİ algıda olduğu için kendisinde bulduğu Kibriya’ya sahip çıktı ve onun müstakilliğini ilân etti. Ama gerçekleri öğreniyor. Sahip çıktı ama şimdi “BEN” derken kastettiğinin kendisinin olmadığını hatta “kendisi” dediğimiz hissin bile “Müstakilen VAR ve Muhtar” olmadığını, işte bu zıtların oluşturduğu yüksek tesir özelliği nedeniyle çok kolay öğrenir. Kendi adına “BEN” demekten vazgeçip Allah adına “BEN” demek ona çok uygun ve kolay gelir. Kibir ile et-kemik olmuş o merhametsizliği ve intikam duygularını ise dûniHİ algı ve zann’larına yöneltir ve esfele sâfiliyne savaş açar. Bu davranış Allah ahlâkıdır. Allah Mütekebbir’dir ama intikâmını esfele sâfiliyne çevirmiştir. Tamamen bu özellik şimdi ona kolaylaşır. Daha önce küfür sebebi olan, şimdi ne kadar önemli bir Billâhi iman için sebebe dönüştü.  “Hayat onun için siyah ve beyazdan ibarettir, grisi yoktur” dedik. Eğer o insan hayatın aslında Hakk ve bâtıl arasında bir tercih olduğunu öğrenirse, o zaman der ki “Hakk ve bâtıl vardır, arası yoktur.” Siyah ve beyaz aslında budur! O insanlar arası konulardaki siyahlık beyazlık değildir, o özellik Hakk ve bâtıl içindir. Arası olabilir mi; bir tercih ya Hakk’tır ya bâtıldır. Bitti! Bunu yapmak ona o kadar kolay gelir ki. Böylece o ara yerde kalmaz. Ara yerde kimler kalır? Gri mevhumunu Hakk ve bâtıl için kullananlar, onlar ara yerde kalır, ne Hakk’ı tam yapabilirler ne de bâtılı.
Diğer bir özellikleri de şuydu; zayıflığa tahammül edemez, zayıf yanını imha eder. Zayıflık aslında dûniHİ algı ve zann’larından kaynaklanır. Bunu öğrenirse bu sefer dûniHİ algıya tahammül edemez ve onu imhâ eder. Oysa Akrep Burcu insanı, kendisinde astronomik pozisyonla açılan “zayıflığa tahammülsüzlük” özelliğini dûniHİ algı ve zann’larıyla kendisinde açınca, esfele sâfiliyn hayat içerisinde kendisine göre zayıflıklar  tanımlamış ve bunlara da tahammül gösterememişti.
Yarış olarak düşündüğü bir konuda kimsenin kendisini geçmesine izin vermez. Bu özelliğiyle o, takva yarışında önde giden olur, muttakilere imam olur.
Memnun olmaları zordur. Memnuniyetsizlikleri aslında esfele safiliyn hayat tarzının kurallarından kaynaklanmaktadır. O bunu anlayınca dûniHİ algıyı terki kolaylaşır. Esfele sâfiliynden memnun olmuyor diye niye Billahi anlamda bir hayattan da memnun olmasın? Memnuniyetsizliği cehennemle ilgiliydi, cennete girince niye memnun olmasın? Ona “Biz seni cehennemde hiç memnun görmüyorduk. Bu yüzden cennette de memnun olamazsın sanıyorduk” denir mi?
Yapılan iyiliği unutmaz, vefa gösterir. Kötülüğü de unutmaz, intikam alır. Asıl verenin ve iyilik yapanın Allah olduğunu öğrenir ve vefalı bir kul olur. Esfele safiliynin kötülüklerini öğrenir, daima ondan intikam alır, onu hayatından sıfırlar.
Şımarık, bencil, yalancı insanları sevmez. Çok cömerttir. “Müstakilen VAR ve Muhtar” iddiası taşıyanların şımarık, bencil, yalancı olduğunu görür ve cömert yanıyla “Müstakilen VARIM ve Muhtarım” iddiasından vazgeçip kendi adına söylediği “BEN”i sahibine teslim eder. Artık Allah adına “BEN” der.
Kendi bildiğini okur, çevresinin ne diyeceği umurunda değildir. Bu özellik onu esfele safiliynde bir Fikir Hamalı yapar ama Hakk Yol’a “İşittik ve itaat ettik” derse İslâm’ın gerektirdiklerini kendi bildiği haline getirir ve taviz vermez. Bu konuda, “Ayıp olur, ne derler?” tuzağına düşmez. Onun için “Allah ne der?” önemlidir.
Sürekli güven içinde olmak ister. Billâhi iman ve gereğini yapana, dünya ve ahiret güvenliği Kur’an’da Allah’ın vaadidir. Bu vaadi öğrendiği zaman sürekli güvenin ne olduğunu anlar.
Kendisini kandırmaz, gerçeklerle yüzleşir. Sezgileri kuvvetlidir. Bunun yanı sıra konuları derinlemesine inceler, analiz sentez yapar. Dini konular ilgi alanı içerisindedir, inanırsa sonuna kadar savunur.
Bu dört özelliği organize çalışınca Nefs-i Levvame’ye girişten şehâdete kadarki süreç ona öyle kolay gelir ki…

 

Burçlar ve Küfürler -12-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER