AMATÖR FUTBOLUMUZUN BELİRGİN ÖZELLİĞİ CENTİLMENLİKTİR

2017-2018 futbol sezonunun ikinci yarısının  üçüncü haftasını geride bıraktı amatör futbol takımlarımız. Bilindiği üzere mali  sıkıntılar, imkansızlıklar, çeşitli engel ve zorluklar demektir amatör futbol… Afyon’da son beş altı yıldır 55-60 külüp ve bunların genç takımlarıyla birlikte yaklaşık yüz kadar takım liglere katılıyor, bu da 1600-1800 futbolcunun bir sezonda futbol sahalarına çıkması demek… Her hafta 7-8 ay boyunca 15-20 maç… Personel, hakemler, gözlemciler, saha komiserleri, antrenörler, yöneticiler… Yüzlerce kişiyi koordine ve organize eden bir yapı.
Çok zevkli bir etkinliktir amatör futbol bir o kadar da çileli… Her takımın, her futbolcunun, her antrenör ve yöneticinin hatta her hakemin maçlara hazırlanışları, gelişleri gidişleri bir âlemdir. Dört dörtlük bir organizasyon bir türlü olamaz, her maç öncesinde mutlaka bir eksiklik aksaklık çıkar ortaya; fakat yine de çıkar takım sahaya. Düzenli antrenman yapan takım pek yoktur amatör takımlar arasında. Haftada bir iki kez toplanabilen takım sayısı da çok azdır. Bazı takımlar sezon başında günlerin uzun olduğu, yağış ve soğuktan uzak günlerde yaptıkları antrenmanlar dışında hiç antrenman yapmadan çıkarlar sahaya ve de genellikle mağlup olurlar. Kırmızı kart yiyenler bu takımların futbolcularıdır çoğunlukla.
 Bu köşenin okurları, futbol severler bilirler: Futbol yazılarımın konusu çoğunlukla amatör futbola  dairdir… Amatör futbolu, amatör takımları ve futbolcuları, amatör maçlarda görev alan hakemleri, gözlemcileri ve saha komiserlerini taşırım Kocatepe’nin bu arka sayfalarına… Ancak bu sezon içinde  yaşadığım ve bizzat tanık olduğum, sporda yeri olmayan sporculara hiç de yakışmayan davranışlar “spor, dostluk barış ve  kardeşliktir” özsözünü gölgeledi… Özellikle son iki  hafta sonu oynanan süper amatör maçları sırasında ve sonrasında kırmızı kart yiyen futbolcu sayısında  şimdiye kadar görülmemiş bir artış  meydana geldi… Amatör futbolun belirgin özelliği CENTİLMENLİK-SPORTMENLİK onulmaz yaralar alıyor… “Vur kır parçala bu maçı kazan” gibi hiç de insani ve ahlaki ve de sportmen olmayan bir anlayış, rakip takım futbolcularını düşman gibi telakki eden davranışlar çıktı ön plana…
Profesyonel futbolun ilerlemesi için amatörlere önem verilmesini savundum hep… Hâla da aynı görüşteyim… (Dünyada ve ülkemizde futbol oynayanların neredeyse yüzde doksan beşi amatördür). Başta antrenörler, yöneticiler ve her takımda olduğunu bildiğim centilmen ve önder futbolcular bu tip olumsuz  davranışları önlemelidirler; yani bir iç denetim gerekli öncelikle.. Hakemler doğal olarak sarı ve kırmızı kartları çıkarıyorlar… Futbol oyun kurallarına uyarak hakemlere yardımcı olmak inanıyorum ki azaltacaktır kartların sayılarını… Ayrıca kimi ilçe ve beldelerdeki fanatik birkaç seyircinin rakip takım antrenör, yönetici ve futbolcularına ağır tahrik edici söz ve küfürler de önlenmelidir… ”Seyirci istediğini söyler, siz cevap vermeyin” gibi anlayışı da  doğru bulmuyorum.. Dışarıda bu sözleri saf edeni hemen tutuklarlar; unutmayalım ki takımlarının başında bulunan antrenör ve yöneticiler futbola yıllarını vermiş saygın kişilerdir. Tribünden, tel örgü arkasından  kalabalık arasından ağzından köpükler gelerek bağıran hakaret dolu sözler sarf eden yaratıkları  (Misliyle iade edilse de) hoş görmek mümkün değildir… İgili ve yetkilileri göreve davet ediyorum…
Sezon başında ASKF’de yapılan toplantıda ligden düşecek takım sayısının en fazla iki olması için konuşma yaptım; amacım özellikle ligin sonuna doğru tansiyonun düşmesi ve genç futbolculara daha çok şans tanınmasıydı. Gel gör ki maçlar başlayınca bazı takım yöneticilerinin ve futbolcularının centilmenlik ve uygar davranışlardan uzak olmaları hayal kırıklığı yarattı bende…
“Kartallar yüksek uçar”… Futbolun kartallarıyız biz…