Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

AŞAĞILARIN AŞAĞISI-3

-3-
İnsanın içinde bulunduğu dunillah algıyı, esfele safiliyn yapıyı anlamak ve ondan kurtulmak üzere başlattığımız tefekkür paylaşımını dün, “Kur’ân bize dünya ve ahiret için çok önemli olan bir mânâyı veriyor” diyerek tamamlamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim:
Kur’ân-ı Kerim’i “her şeyi içeren kitap” diye görmek de yanlıştır. Bunun yanlış olduğunu bize âyet ve hadis söylüyor. Efendimiz (SAV)’e yahudiler gelip “Niye yeni bir şey için uğraşıyorsun? Ne varsa hepsi bizim kitabımızda var” diyorlar. Efendimiz (SAV) buyuruyor ki, “Kitaplarda olanlar Allah’ın ilminin yalnızca bir kısmıdır!” Demek ki Kitap’ta bize lazım olan var; yalnızca mü’min olana, yani ahirete iman edene lazım olan var, tüm insanlara lazım olan değil! Fâtiha ile FETİH kitapçığımızı okuyanlar görecektir; Kur’ân inanmayanın nefretini artırır. Çünkü ona hitap etmiyor. O mü’minlere rahmettir, hüdâdır; muhatabına göre yazılmıştır, bize hitap eder. Mü’minler Kur’ân âyetleriyle müjdeleşirler.
Hac Suresi 62 ve Lukman Suresi 30 âyetlerde Hakk ve bâtıl ifadeleri geçer. Oradaki Hakk ve Batıl’’ı anlamak üzere “Hakk” için doğru, “bâtıl” için yanlış dersek şöyle bir mânâ çıkar: Allah Hakk’tır/doğrudur, dûnillah algı bâtıldır/yanlıştır. Kur’ân böyle öğretiyor: Dûnillah yani Allah’ın dışı algısıyla müstakilen var ve muhtar zannederek isimlendirdikleriniz, dua ettikleriniz, çağırdıklarınız, kulluk yaptıklarınız bâtıldır.
“Kulluk yaptıklarınız” ifadesini okuyup âyeti ötelemeyin, “Allah dışında kulluk yaptığım bir varlık yok” demeyin. Hep böyle diyoruz. Bu âyeti böyle düşünerek okuyan hemen öteler. Bu meâl yanlış mı? Değil. Ama âyetin kastettiği bu değil, âyet bunu söylemiyor. Eğer âyet böyleyse, siz “Allah’tan başka kulluk yaptığım bir şey yok” dediniz mi iş biter ve şu tasnif başlar: Bunlar savaş âyeti, şunlar ticaret, şunlar hukuk… derken sana hitap eden âyet bulamazsın. Oysa hiç öyle değil! Eğer siz “dûnillahı/dûniHİ”yi doğru mânâda anlarsanız âyetin tam içine düşersiniz. Bu durumda âyet size der ki: “Eğer ‘Allah’ın dışı var, ben de Allah’ın dışında müstakilen varım’ zannediyorsan, diğer varlıklara da o gözle bakıyorsan, hele de onlara tapıyorsan bu bâtıldır.” Ayet bunu inanan kişiye söylüyor!
Çok dikkat edin, yalnız Allah müstakilen VAR’dır ve Hakk O’dur.
Efendimiz (SAV)’in açıkladığı Allah’ın ve sisteminin bir rozeti vardır; B. Bismillâhir rahmânir rahıym’in B’si. “B” konusu özellikle Fâtiha kitapçığında oldukça detaylı paylaşıldı. Hac 62 ve Lukman 30 “Allah Hakk’tır” derken “B” harfi kullanmış; “Bi ennellâhe Huvel Hakk; doğru olan, Hakk olan Billâh’tır.” Bu âyetteki doğruyu anlayabilmek için ona “algı” olarak bakalım; doğru Billâhi algıdır, yanlış dûniHİ algıdır. Ayet uyarıyor: Doğruyu, hakikati “B”ye ait ilmin içinde ara. “B” Âmentü Billâhi’de ve Besmele’de kullandığımız “B”dir.
Fark edelim ki Kur’an’da “Dûnillahi” algının karşısında “Billâhi” vardır, “B” vardır. Hâl böyle olunca, bu iki algıyı kıyaslayarak Kur’ân’da geçen “B”yi anlamaya çalışalım.
Allah’ı hakkıyla bilmek, O’nu Hakk bilmek, dışı olmadığını önce duymak sonra bilmek, daha sonra da yaşamak Billâhi anlamında iman kapsamındadır. Bu yüzden biz, “Allahım, senin dışın algısını reddederek, bu iddianın yalan olduğunu bilerek sana iman ediyorum” mânâsına “Âmentü Billâhi” deriz. Kur’ân bu gerçeğe bizi davet eder: “Âminû Billâhi!” “Böyle deyin, böyle iman edin. DûniHÎ idrakı reddedin, Hakk olan Billah’tır” der.
Öyleyse, Billâhi ve BiHÎ Hakk olup bu çerçevede iman edilmeli, dûnillah ve dûniHÎ bâtıl olup, bu sebepten reddedilmelidir. Kur’ân bizleri bu iman için uyarmaktadır:
“Ey iman edenler, (Billâhi anlamda olmak şartıyla) Allah’a, O’nun Rasûlü’ne, Rasûlüne indirdiği Kitab’a ve daha önce inzal ettiği kitaba iman edin. Kim Allah’a, O’nun Meleklerine, O’nun Kitaplarına, O’nun Rasûllerine ve Âhir Gün’e kâfirlik ederse, gerçekten uzak bir sapıklığa düşmüştür.” (Nisa-136)
Buradaki “Ey, iman edenler” hitabı şöyle anlaşılmalıdır: Ey, inanıyorum diyenler! Ey, inanmak üzere olanlar! Ey, inanmak isteyenler! Ey, inanmak için doğruyu arayanlar! Bu kapsamlardan birinde olana âyet doğru yol için sesleniyor: Âmentü Billâhi gerçeğini öğrenin ve öyle iman edin.
“Âmene’r Rasûlü” diye bilip sevdiğimiz, bağrımıza bastığımız, öpmeden, okşamadan, koklamadan uyumadığımız, bize Mirac hediyesi olan Bakara-285. âyet buyurur ki: “Er-Rasûl Rabbinden kendine inzal olana (Billâhi anlamında) iman etti. Mü’minler de böyle iman ettiler: Hepsi Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına ve Rasûllerine Billâhi anlamında iman etmiştir.”
Bir kaç cümleyle de olsa âyeti yakından tanıyalım ve konumuza taşıyalım:
“Sanki dışı varmış algısını reddederek Allah’a iman ederiz. Meleklerine, Kitaplarına ve Rasûllerine de O’nun dışında müstakil varlıklar olmadıklarını bilerek iman ederiz. Yani; O’nun dışı, dışında bir alan ve orada da varlıklar düşüncesini reddederek, O’nda O’nun dileğinin sûretiyiz idrakıyla iman ederiz. Meleklerini, Kitaplarını ve Rasûllerini Allah’ın dışına taşımadan, Allah’ın dışında olmadıkları idrakıyla onlara iman ederiz.”
MUHAMMEDİ BAKIŞ’ın güzelliği ve lezzeti…
Bu noktada Ahseni Takviym’e atıfta bulunmak çok uygun olacaktır: İşte biz, tam da böyle diyeceğiz, böyle inanacağız diye Rabbimize söz vermiştik: “Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden kendi zürriyetlerini çıkarıp, onları kendi nefslerine şahitlendirerek ‘Elestü Bi Rabbiküm; Bi Rabbiniz ben değil miyim?’ (dedi). (Onlar da kalu; ‘bela şehidna) evet, bilfiil şâhidiz’ dediler. Kıyamet günü ‘Biz bundan gafildik’ demeyesiniz (diye).” (A’raf-172)
İnsanı Ahseni Takviym yapan bu hâldir. Bu olay Ahseni Takviym yapımızın başlangıcıdır, fıtratımıza işlenen bilgi budur, bu âyet o hâli anlatır. Dikkat edin, “Rabbiniz değil miyim?” sorusu bizi Âmentü Billâhi’ye davet eder tarzda soruluyor; elestü Bi Rabbiküm? “Bi Rabbiniz” değil miyim? Yani, öyle bir Rabbinizim ki dışımda değilsiniz. Ey kullarım, Bi Rabbiniz olarak (Rabbinizin dışında müstakilen var ve muhtar varlıklar olmaksızın) sizi yaratan benim.”
Şimdi soruyorum: Bu “B”ler Kur’an’da tesadüf mü? Hep dûnillah’ın zıddı olan yerlerde “B” var….
Rabbimiz bize böyle seslenince, yani “Ey kullarım, Rabbinizin dışında müstakilen var ve muhtar varlıklar olmaksızın sizi yaratan benim” deyince “Bela şehidna; evet, bilfiil şâhidiz ” dedik. Rabbimiz, müstakilen var ve muhtar olmadığımızı çok iyi öğrendik ve bu duruma şahid olduk dedik.
“Şâhidiz, öğrendik” dediğimize göre bize bu hakikati öğreten var; kim? Rab! Ahseni Takviym’i bize talim ettirdi, soruyor; Rabbiniz değil miyim? Bunu size öğreten, bunu size işleyen, sonra açılacak şekilde bu bilgiyi size veren (Bi) Rabbiniz ben değil miyim? Biz de; “Evet, bize öğrettin, öğreten sensin” diyoruz.
Bunu böyle diyenler olarak dikkat etmeliyiz! Yaşarken başka öğreten ve öğretenler tanımamalıyız! O anlama gelecek işler yapmamalıyız! “Allahümme Ente Rabbiy” bu mânâda çok önemli bir sesleniş ve yöneliştir: Başka öğreten tanımam, yalnızca SEN! “Başka öğreten tanımam” diyorsan ona uygun da yaşamalısın.
“Müstakilen VAR ve Muhtar” olmadığımızı öğrendik ve “Rabbimiz, bu duruma şahid olduk” dedik. Bu şahitlik neden? Her şeyin hakikatiyla ortaya çıkacağı Din Günü’nde “Müstakilen VAR ve Muhtar” olmadığını görüp öğrenince, o zaman “bilmiyordum” demeyesin diye. O korkunç günde, o aziym günde “Biz bu gerçeği bilmiyorduk” demeyelim diye bir rahmet ve bir lütuf olarak Rabbimiz bize bunları dünyadayken öğretiyor…
Dünya hayatında insan kendini “dûniHİ algı” içerisinde bulur. Hakk olanın Billâhi hâl olduğunu Allah insanlara bildirmese ve insanın fıtratına bu bilgi işlenmemiş olsa, dûniHİ algıyı gerçek zannetmekten kurtulamazdık.
Yasal yanlış!
Bu tanımı kullandığımız iki yer var. Bir dünya hayatının yasal yanlışı, bir de “B” halinin yasal yanlışı. “B”ye ait yasal yanlış; var görünüyor olduğumuz bu duruma Biiznillah “BEN” demektir. “B” hâli olarak tanımladığımız Hakk Yol’daki yaşantının bize izin verilmiş yanlışı; Var Görünüş’ümüze “BEN” dememizdir. Dünya hayatının yasal yanlışı ise, hayata Esfele Sâfiliyn idrak seviyesinden başlamaktır. Bu da bir yasal yanlıştır. İkisinin farkı şudur: Kul “B” halinin yasal yanlışını değerlendirirse onu kullanarak ilerler ve Mukarrebun olabilir. Dünya hayatının yasal yanlışı olan Esfele Sâfiliyn’de ileri giden ise haddi aşarak mütekebbir insan olur.
Dünya hayatına Esfele Sâfiliyn’de, yani günah formatıyla başlamak günahkâr sayılmak demek değildir. Bu durumun günaha dönüşmesinin şartları ayrıdır. Karıştırmayalım! Lütfen dikkat edin, Esfele Sâfiliyn Allah’ın saptırması değildir, bu yüzden yasal yanlıştır. Aksi halde ondan kurtuluş olmazdı. Kur’an’dan böyle öğreniyoruz. Bu hakikati hristiyan inanışına benzetenler için söyleyeyim; bu gerçeği hristiyan inancına benzeterek ötelemenin bir dayanağı yoktur. Hristiyan inancında hala doğru olan bazı şeyler varsa onları reddetmek Kur’an’a aykırıdır. Ayrıca, hristiyanlar sırf bu iddialarının hakikatini anlayabilseler tevhidi ve İslam’ı tanıyabilirler.
Maide Sûresi’nde Efendimiz (SAV)e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Sana da, kitaptan önünde olanı (daha önce nazil olan tüm vahiyleri) tasdikleyici ve onun üzerine müheymin (himaye edici) olmak üzere Hakk olarak Kitab’ı inzal ettik.” (Maide-48). Demek ki, Efendimiz (SAV)’den önceki doğruları tasdik etmeliyiz. Peki, onun doğru olduğunu nasıl bileceğiz, nasıl anlayacağız? Doğru, Kur’ân ile bildirilenlere uyan bilgidir. Her bilgi ve iddia elbette doğru değildir.
Âdem aleyhisselâma yapılan uyarı vardı:
“Şu şecereye yaklaşmayın, (yaklaşırsanız) zalimlerden olursunuz.” (Bakara-35, A’raf-19) Yaklaştı mı? Yaklaştı ve zalimlerden oldu.
“Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra şakıy (şâki) olursunuz.” (Ta-Ha; 117) Çıktı mı? Çıktı. Öyleyse şâki de oldu.
“Ve Âdem Rabbine asi oldu da saptı (şaştı, yaşayışı bozuldu).” (Ta-Ha; 121)
Başlangıcımızı Kur’ân böyle anlatıyor, insan hayata böyle başlıyor…
İnşaAllah Pazartesi günü bize başlangıcımızı öğreten âyetlerden çıkardığımız sonuçlar ve hadiste geçen “Her çocuk fıtrat üzere doğar” bize neyi anlatıyor ile, Dunillah idrak’ı, yani aşağıların aşağısını tefekküre devam edeceğiz. Tefekkür paylaşım sayfamızda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti