Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 40

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 2 Ağustos 2018 Perşembe 13:38:14
 

“HAYIR ÖYLE DÜŞÜNME!”
PEKİ NASIL DÜŞÜNEYİM?!
Zümer Suresi 66. ayette Allah’a kulluk yapmak ve şükür iki öneri olarak zikredilir “Hayır (dûniHİ düşünme)! Sadece Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.” (Zümer-66)
 “Hayır” uyarısı Kur’ân’da sık gördüğümüz bir mânâdır. Meâller “hayır”ı yazar geçer, genellikle bir parantez açmaz. Açmışsa da “öyle değil” yazar. Doğrudur, yani öyle değildir. Ama okuyan birisi biraz tefekkür etmek istese sorabilir: Öyle değil ne demek, yani nasıl değil? Düşündüğüm gibi değilse ben nasıl düşünüyorum? Nasıl düşünüyorum da düşündüğüm gibi değil, beni aydınlat. Yanlış düşündüğümün farkında olmayabilirim, bana neyi yanlış düşündüğümü bir söyle. Bunu bilmediğim için sapıyorum. Nasıl yanlış düşündüğümü anlat ki öyle düşünmeyeyim. Âyetlerdeki “hayır” ifadeleri çok önemlidir, neden? Çünkü oralarda uyarılıyoruz. Uyarıldığımız şey dûniHİ algıdır, dûniHİ düşünüştür. “Sen dûniHİ düşünüyorsun, bu iş öyle değil, dûniHİ düşünme, Allah’ın dışı var sanma. Allah’ın dışı var ve orada müstakilen var, muhtar varlıklar var sanma” demektedir. Âyetlerdeki “hayır”lar bize bunu söylemektedir. Zümer-66 da bunu söylüyor. Bu yüzden oradaki “hayır”ı parantezle açtık: Hayır (dûniHİ düşünme). Peki, nasıl düşünelim? Âyet açıklıyor: Sadece Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol. Eğer dûniHİ düşünürsen, Allah’ın dışı var sanarak oraya bir hayat bina edersen, o hayata da müstakil fikirler koyarsan, onlara göre de hayat tarzı oluşturursan, onları kendine Rab ve tanrı edinirsen yanlış olur. Kur’ân’ın “hayır” deyişinden çok net olarak şunu anlıyoruz: DûniHİ algı ve zann’larından sıyrılın, Billâhi algı ile düşünerek yaşayın. Kendinizi Billâhi algıya sabitleyin ve Allah’a kulluk edin; Allah nasıl öneriyorsa öyle yaşayın. Ve şükredenlerden olun. Billâhi algıda sabitlenmek şükür halidir. Zümer-66 ikisini yan yana getirdi: Kulluk edin ve şükredenlerden olun.
“ŞÜKRETMEK” VAR, “ŞÜKRETMEK” VAR
Şükredenlerden olmayı iyi anlamak lazım! “Şükredenlerden ol” önerisini şöyle düşünün. Birisi size “şu bileti al ve otobüse binenlerden ol” dese ne yaparsınız? Gider otobüse binersiniz. Elinizde biletle “otobüse bineceğim” diye dolaşmazsınız. ”Şükredenlerden ol” demek de “şükür otobüsüne bin” demektir. Otobüse bin, koltuğa otur. Ama kişi koltukta değil! Elinde biletle “şükür, şükür” diye terminalde dolanıyor. Bir yere gittiği yok! “Allahım sana şükrediyorum” demek elbette çok önemli ama otobüse binmişseniz. Annenize gitmek üzere yoldaysanız “Anneciğim geliyorum” diye seslenebilirsiniz. Zaten otobüse binmişsiniz, “Anneciğim, geliyorum” dersiniz. Otobüsün hızıyla bu cümleyi candan söylersiniz. Ama kişi “anneciğim sana geliyorum” deyip terminalde dolanıyor. Hayır, o kişi yolda değil, dışarıda dolaşıp duruyor. Bir bu manzara var, bir de otobüse binip şükredenin hali var. Yani iki farklı şükür var. Oysa şükredenlerden olmayı âyet açıklıyor: DûniHİ algı ve zanlarından sıyrılır Billâhi algıda sabitlenirseniz şükredenler sınıfına girmiş olursunuz. Artık şükrettiğinizi söyleyin, zaten o yoldasınız, o sevinçle gördüklerinizi söyleyin, güzel olur. Şükredenlerden olun önerisinin bir mânâsı da “araştırın” demektir, önünüze serilen bu imkânları araştırın, tefekkür edin, dûniHİ algıdan sıyrılmanız kolaylaşsın. Çünkü araştırmak Allah’a ulaştırır; verenin kim olduğunu Billahi idrakla öğrenir, “veren, yaratan Allah’tır” der ve şükretmiş olursunuz. Kur’ân’dan öğreniyoruz: Sen şükredince Allah sana fazla fazla verecek. Dünya hayatında bu fırsatı kaçırmamak lazım! Bu âyet vesilesiyle bir hadise de bakalım. Efendimiz (SAV) Muaz bin Cebel radıyallahu anh’e bir öneride bulunarak bize bir dua öğretiyor: “Ya Muaz, seni çok severim. Sana bir öneride bulunayım da yap. Salâtlarında selâmdan önce bunu oku: Allâhümme eınniy alâ zikrike ve şükrike ve husnü ıbâdetike.” Efendimiz (SAV) bize bir sesleniş öğretiyor: Allahım, sana olan zikrimi, seni hatırlamamı, anmamı, bu düşünceyle fiiller üretmemi; fikir, arzu, istek nelerim varsa hepsinin seninle ilgili ve senin razı olduğun şekilde olmasını ve sana şükrümü, senin razı hoşnut olduğun kulluğumu güzelleştir, artır, çoğalt. Böyle güzel bir dua…
AHİRETİN HİÇ BİR ŞEYİ BU DÜNYAYA
BENZEMEZ, SAKIN YANILMAYIN
“(De ki; bu kitap), Allah’tan başkası (müstakilen VAR sanıp) kulluk etmeyesiniz diye indirildi. Şüphesiz ki; ben, O’nun tarafından size (gönderilmiş) bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim.” (Hûd-2)
Meâllerde parantez içi yoktur veya böyle değildir. Çok önemli olduğu için devamlı hatırlatıyoruz; kelimelere dikkat edin! Âyet/hadis meallerinde okuyanın dûniHİ algısını kuvvetlendirecek kelime, cümle kullanmak çok tehlikelidir. Kişi zaten o algıda. Siz o algıyı kuvvetlendiren bir anlatımla onu o algıdan çıkaramazsınız. Kullandığınız kelimelere çok özen göstermek lazım. Normal hayatta bu özeni gösteririz. Diyelim ki yavrunuz sinemaya gitmek istiyor, siz ise gitmesini istemiyorsunuz. Konuşurken film, dışarı çıkmak gibi bir söz geçince hemen konuyu açacağı için, eşinizle anlaşıp ona sinemayı hatırlatacak kelimeleri kullanmazsınız. Hayatta bunu yapıyoruz, Allah’ın işine gelince neden aynı özeni göstermiyoruz? İnsan zaten dûniHİ algıda, sürekli Allah’a küfür içerisinde. Bu yüzden, özellikle meallerde dûniHİ hali sabitleyecek kelimeler kullanılmamalıdır. Değilse kişi o algıdan çıkamaz! Ayet ve hadisleri okurken kişi yaşadığı yanlış algının üzerine bina ettiği hayatı doğru zanneder, “bakış açım ve yaşantım doğruymuş” der.
Kur’ân’ın anlattığı hayat tarzının dünyadaki bir şeye benzemesi, hele de aynı olması mümkün değil. Ahiretin hiç bir şeyi bu dünyaya benzemez, sakın yanılmayın. Bu dünyaya benzeyen bir şey yapıp da “ahirete hazırlanıyorum” diyorsanız, büyük ihtimalle yanılgı içerisindesiniz. Benzemez, hele çok kolaysa hiç benzemez. Dünyanın işi kolaydır. Ahiretin işini kolay yapamazsınız, dünya sistemi sizi bırakmaz. Kişi salât ikamesi için on dakika seccadede duramıyor. Yeri süpürüyor, halıyı kaldırıyor, camı siliyor, markete gidip geliyor, bunları yaparken hiç üşenmiyor, yorulmuyor ama seccadede on dakika duramıyor. Düşünebiliyor musunuz zorluğu? Âhiretin işi dünya işi gibi akmıyor. O yüzden “Rabbi yessir ve lâ tuassir, Rabbi temmim Bil hayr” duası var: “Rabbim işimi kolaylaştır, zorlaştırma, razı oluver, sonunu hayrlı eyle de iflas edenlerden olmayayım.”
KUR’AN MEALİNDE KELİMELER
ÇOK ÖNEMLİ. DİKKAT!
Kelimeler nasıl önemli, birlikte görelim. Hûd Sûresi 2. âyete eğer; “(De ki; bu kitap), Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye indirildi” şeklinde meâl verirseniz, konuşma dilinde mânâ böyle bile olsa bu meal doğru olmaz. Arapça’da insanlar o kelimeyi mânâda kullanıyor olsalar bile insanların aralarındaki mânâlarla Kur’ân meâli yapılmaz. Halk öyle konuşuyor olabilir ama o esfele sâfiliyn hayat! Siz meâlen “bu kitap, Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye indirildi” derseniz, “Başkası var ama ona kulluk etmeyin” anlaşılır. Okuyan “başkasını değil Allah’ı tercih ediyorum” der. Ayet Allah’ın vasıflarına uygun meâllendirilirse mânâ şöyledir: “(De ki; bu kitap), Allah’tan başkası (müstakilen var sanıp o)na kulluk etmeyesiniz diye indirildi.” Dışı, başkası var sanıp, uydurup, sonra da ona kulluk etmeyesiniz diye indirildi. Anlıyoruz ki: Allah’tan başkası varmış gibi bir mânâ içeren meâl Kur’ân’a terstir. Allah dışında “müstakilen VAR ve muhtar” bir varlık varmış gibi anlaşılacak cümlelerle meâl yapılamaz; Lâ ilâhe İllallah Kelime-i Tevhidi’ne ve İhlâs Sûresi’ne uymaz. İnsan beyni zaten dûniHİ algıda, o meâli okursa o algıdan hiç çıkamaz. Onu o algıdan çıkaracak anlatımlar gerekiyor. Âyetteki önem bu: Kendinizi veya başkasını müstakilen var sanıp, ona göre bir hayat tarzı oluşturmayın. Beşerin önerdiği bakış açıları, hayat tarzları kabul edilirse, Allah dışında müstakilen var ve muhtar bir varlık ilan edilmiş olur, o öğretiye göre hayat tarzı oluşturmakla ona kulluk etmiş olunur. Bu yüzden uyarılıyoruz: Rasulüm de ki, siz Allah’a göre bir hayat tarzı oluşturasınız diye bu kitap geldi. İşte ben de Allah tarafından size gönderildim, bu konuda sizi uyarıyorum. Eğer uyarsanız sizi müjdeliyorum.
SAMİMİ OLMAK, “ALLAH DIŞINDA BİR ŞEY YOK, ALLAH’IN DIŞI YOK” GERÇEĞİNİ ANLAMAKTIR, ALLAH’IN DIŞI VAR SANMAMAKTIR
“De ki: Bana, diyni Allah’a halis kılarak O’na kulluk etmem emrolundu.” (Zümer-11) Efendimiz (SAV)’e hitaben buyruluyor: Onlara “bana, dîni Allah’a halis kılarak O’na kulluk etmem emrolundu” de. Dîni Allah’a halis kılmak normal hayatla nasıl açıklanır. İnsanlar bu mânâda konuşmuyor ki. Buna normal hayattan meâl yaparsak olmaz. Peki, âyeti nasıl anlayacağız? Anlayacağımız bir cümle ile onu şöyle açıklayalım: Dîni yani sistemi Allah’a halis kılmak şudur: Göklerin ve yerin yaratılışını, dünya hayatını, tüm hayat tarzlarını, kısacası evreni yani ef’al âlemini Allah’ın dışı var sanıp oraya konuşlandırmadan inanmak. Göklerin ve yerin yaratılışını, yaşadığımız dünya hayatını ve tüm hayat tarzlarını Allah’ın dışı var sanıp da oraya yerleştirirseniz, siz dîni Allah’a halis kılmış olmazsınız. Bu tarif göremediklerimizi de kapsayacaksa bütün evreni yani ef’al âleminin tümünü, hatta mânâ âlemini de buna dâhil etmeliyiz. Dîn, sistem adı altındakileri, Allah’ın dışı var sanıp oraya konuşlandırmayın, eğer öyle yaparsanız dîni Allah’a halis kılmış olmazsınız. Dîni Allah’a halis kılmak Allah’a samimi olmak değildir. Samimiyet farklı bir şey! Puta tapanlar da putlarına samimiler. Mesela, daha bir kaç yüz yıl önce, Güney Amerika’da bir tapınak açılışında binlerce insanı canlı kurban ettiklerini siz de arama motorlarından bulabilirsiniz. Orada bir kaç bin insanı kurban edenler samimi değil mi? O kadar samimiler ki insan kurban ediyorlar. Onlara “samimi değilsiniz” diyebilir misiniz? Taptığı puttan, inandığı bâtıldan öyle korkuyor ki onun zulmünden, gazabından korunmak için kan akıtıyor, binlerce kişiyi kurban ediyor. Dünya sistemine göre bir samimiyet ölçecek olsak, belki camiye gidenlerden daha samimiler!!! Dolayısıyla, ihlâslı olmayı samimi olmak gibi anlamayın. Zaten ne öyle uygulayabilen var, ne öyle inanan var. Samimi olmak, “Allah dışında bir şey yok, Allah’ın dışı yok” gerçeğini anlamaktır, Allah’ın dışı var sanmamaktır: İhlâs budur. Allah’ın dışı var sanışına dayalı hayat oluşturmak samimiyeti bozar. İşte o kişiye “sen samimi değilsin, sen Allah’ın vasıflarına ters hareket ediyorsun” denir. Zümer-11’deki “de ki; bana, dini Allah’a halis kılarak O’na kulluk etmem emrolundu” uyarısından anlıyoruz ki, Allah’ın dışı var sanıp ef’al âlemini oraya yerleştiren inanış bize yasaklanıyor, Âmentü Billâhi idrakıyla Allah’ın önerdiği hayat tarzını oluşturmak emrolunuyor.
TAKVA ELBİSESİNE GİYEBİLMEK
“Ya Nâs (Ey, insanlar)! Sizi ve sizden öncekileri halk etmiş olan Rabbinize kulluk edin ki, belki takva sahibi olur, korunursunuz.” (Bakara-21) Allah’a kulluk etmekle şükredenlerden oluyorduk. Şimdi bize başka bir tanım ve müjde var: Rabbinize kulluk edin ki belki takva sahibi olursunuz, korunursunuz. Takvâ başlı başına uzun bir konu ama ayetteki takvayı anlamaya yani hayatımızda bir amele çevirmeye çalışalım, bir kaç cümleyle de olsa görelim.
“Ey, Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi, işte o daha hayrlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar.” (A’râf-26)
Normal hayatta örtünmek için kullandığımız şeyler örnek veriliyor: Onları da ben verdim, ben yarattım! Ayet, tefekkür etmemiz, şükretmemiz için bizi uyarıyor. Önemli bir uyarı daha var: Takvâ Elbisesi! Bu yeni duyduğumuz bir elbise. Rabbimiz diyor ki: Size örtünmeniz, süslenmeniz için elbise verdim ama bir de Takvâ Elbisesi var, işte o daha hayrlıdır. Diğerini giymeyin demiyor. “Takvâ elbisesi sizin için daha hayrlıdır” denince onu diğerinin alternatifi sanmayın. Ayet bize “o elbiseye mutlaka sahip olun” diye öneride bulunuyor. O elbiseye nasıl sahip oluruz, onu bize Bakara-21 söyledi: Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri halk etmiş olan Rabbinize kulluk edin, belki takvâ sahibi olur, korunursunuz. Yani Rabbinize kulluk ederseniz takvâ elbisesini bilirsiniz, giyersiniz. Sonraki paylaşımımızda bu elbiseyi biraz anlamaya çalışacağız inşaAllah.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER