Nasılki İlmin imana dayanması gerekiyorsa imanın da ilme dayanması gerekir. İman, ilme dayanmazsa onun doğruluğu veya yanlışlığı bilinemez. Dolayısıyla ilim, imana götüren bir rehberdir. İlim ancak akılla mümkündür. Dinî yükümlülüklerde akıl aranır ki; “aklı olmayanın dini de yoktur.” (Buhârî, Hudud, 22, Talâk, 11; Ebû Davud, Hudud, 17; Tirmizî, Hudud,1; İbn Mâce, Talâk, 15) hadisi bu gerçeğe işaret eder. Peygamberimizin ashabının “Gelin, biraz iman edelim.” sözleriyle “Gelin, biraz ilim müzakere edelim, tefekkür edelim.” manasını kastetmeleri onların ilme, tefekküre, araştırmaya verdikleri önemi çok iyi ortaya koymaktadır. Çünkü iman olgusunda; ilmin ve aklın yeri büyüktür. Şöyle ki, iman aklî verilere yani ilim temeli üzerine oturmazsa zan, şüphe ve tahminden ibaret kalır ki, bunun Kur’an açısından hiçbir değeri yoktur. Bu yüzdendir ki Kur’an-ı Kerim, ilmî düşünce ve tefekküre dayanmayıp körü körüne atalarından devraldıkları kültürel miras üzerine hareket etmelerinden dolayı müşrikleri eleştirmektedir. (Bakara, 2/170; Mâide, 5/104; Zuhrûf, 43/22).
Hz Peygamber de (s) “Hikmet, müminin yitik malı gibidir, onu nerede bulursa onu almaya herkesten daha çok hak sahibidir.” (Tirmizî, İlim 19; İbn-i Mâce, Zühd, 17) buyurarak ilmî araştırmalar ve incelemeler/gözlemler yapmı bizlere hedef göstermiştir. Müslümanlar, çok erken dönemden itibaren ilim ve hikmet adına çok iyi çalışmalar ve eserler ortaya koymuşlar; Mekke, Medine, Şam, Kahire, Kudüs, Bağdat, İstanbul, Kurtuba, Buhara, Semerkand gibi daha pek çok İslam şehri ilim ve kültür merkezi haline gelmiş başta Avrupa olmak üzere dünyanın her tarafından ilim tahsil etmek isteyenler bu merkezlere akın etmişlerdir.
Okumayı emreden ayetler, Kur’an-ı Kerim’in ilk nazil olan ayetleridir. Peygamberimiz Hira mağarasında iken nazil olmuştur. Peygamberimiz, kendisine Peygamberlik verilmeden önce Mekke’de bulunan Nur dağındaki Hira mağarasına gider, orada günlerce kalırdı. Peygamberimiz burada hem kendi varlığı hakkında hem de her çeşit değer ölçülerini yitirmiş olan ve sosyal yönden çok kötü durumda bulunan o günkü toplumun, bu durumdan nasıl kurtulacağı hakkında düşünürdü. İşte bir gün Peygamberimiz Hira mağarasında düşünceye daldığı sırada Cebrâil aleyhi’s-selam gelerek kendisine bu ayetleri getirmiş ve Peygamber olarak görevlendirilmiş olduğu müjdelemişti. İbn Kesir Tefsirinde bu ayetlerle ilgili olarak şöyle diyor: “Kur’an-ı Kerim’den ilk nazil olan bu mübarek âyetlerdir. Bunlar, Allah’ın biz kullarına ilk rahmeti ve ihsan ettiği ilk nimetidir.”(Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azîm, İbni Kesir, c. 4, s. 528.)
Bu âyetler “Oku” diye başlıyor, “Oku” emri Allah’ın biz kullarına ilk emridir. Âyet-i Kerime’de okuma emredilirken neyin okunacağı belirtilmemiştir. Kişinin kendisi, içinde yaşadığı toplum, hatta insanlık için yararlı olacak bütün ilimlerin okunup öğrenilmesi bu emrin kapsamı içindedir.
Ancak okumaya başlarken, Allah’ın adını anarak O’ndan yardım dileyerek başlanılması emrediliyor. Besmele, her işimizin başında bir anahtar görevi görür. “Bismillâhi’r-Rahmani’r-Rahim” demeden, Allah’ın adını anmadan başlanılan her hangi bir işte başarıya erişilemeyeceği Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. Onun için okumaya bizi yaratan Allah’ın adı ile başlamak gerekir.
ASAYİŞ
31 Mart 2023GÜNDEM
31 Mart 2023GÜNDEM
31 Mart 2023ASAYİŞ
31 Mart 2023ASAYİŞ
31 Mart 2023UNCATEGORİZED
31 Mart 2023UNCATEGORİZED
31 Mart 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.