Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ümit Demir

HIRS ÇAĞININ KURBANLARI – Kocatepe Gazetesi

Ümit Demir 25 Şubat 2017 Cumartesi 13:03:55
 

Hırs, sadece arzularımızın maddî boyutunda değil duygularımızın dışa vurumunda da bizlerin felâketi olmaya devam ediyor.
Mal hırsı, makam hırsı gibi para ve diğer somut isteklerin hırsına yenik düşmek ayrı bir facia ama günümüzde sevgi, kıskançlık gibi masum duyguların hırsına mağlup olmanın ulaştığı noktaları da görmek gerçekten ürpertici.
Son yıllardaki, son günlerdeki haberlere yansıyan cinnet olaylarını okumayı, duymayı kalbimiz kaldırmıyor artık. Kıskandığı eşini -yanında kızı olduğu halde- defâlarca bıçaklamak, “sevdiği” kadını yol ortasında kurşun yağmuruna tutmak…
Neden diye soruyor insan. Neden defalarca, neden kaç kez üst üste? Bu hırsın sebebi ne?
Bütün bu haberler, hırsın insanı nasıl bir cendereye sıkıştırdığını gösteriyor aslında.
Kıskandığı eşini, en son noktada terk etmekle yetinmiyor insan. Ya da “sevdiği” kadına, kendisini bıraktı diye sadece beddua etmek yetmiyor.
Her şeye sahip olmak isteyen insan, muhatabının da her şeyi ile kendisinin olmasını bekliyor.
Hırstan gözü dönmek sözü, vücuda geliyor kısaca.
Çünkü çağımız bize devamlı şekilde “elimizdekilerle yetinmemeyi” öğütlüyor. Hep daha fazlası, hep daha fazlası…
Şarlo karakteri ile bildiğimiz, sevdiğimiz Charlie Chaplin, ilk sesli filmi olan Büyük Diktatör’de “Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı, hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve kanın içine sürekledi. Hızımızı arttırdık ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi alaycı yaptı; zekamız ise katı ve acımasız… Çok fazla düşünüyoruz ama çok az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa muhtacız… Zekadan çok iyilik ve anlayışa muhtacız!” diye sesleniyordu.
Hep daha fazlası ile şartlandırılan bir döngünün/sistemin içinde ne yazık ki duygularını kaybeden “zombilere” döndük.
Evet, “yaşayan ölülere”… Prof. Dr. Kemal Sayar, düzene uyum sağlayan insanların sonunu bu şekilde ifade ediyor: “Durdurulmayan büyüme iştahı, gezegenimizin sonunu hazırlıyor. Büyüme ekonomisine ayarlanmış zihinler de bu yozlaşma ve bozulmadan nasibini alıyor. Değerleri olmayan bir dünya, bedenen yaşayan ama ruhen ölü bir ‘yaşayanlar mezarlığı’ haline geliyor.”
Yazar Gökhan Özcan da insanın içinde bulunduğu “yaşam şeklinin” onu ne derece etkilediğini şu cümlelerle vurguluyordu: “Önce hiç olmadığımız kadar bencilleştirildik hepimiz. Her şeyin sınırsızca ve hesapsızca bizim bireysel mutluluğumuz için olduğuna inandırıldık.”
Bu hırs çağı ne yazık ki bizleri kibir sembolü gökdelenler diken, başkasının kazancında gözü olan, altındakini ezen, hile ve yolsuzluk yapan, arkadan iş çeviren muhterislere çevirmedi sadece!
İçinde bir yarışa sokulduğumuz bu sistem, aynı zamanda bizlerin duygularını da marjinalleştirdi, keskinleştirdi ve acımasızlaştırdı.
Mustafa Özel “İnsan eksile eksile ‘modern insan’ oluyor”derken aslında biraz da bunu söylemek istiyordu galiba.
Daha iyisi, daha çoğu, daha yenisi, daha dahası derken egomuz şişiyor; bencilliğimiz, sevdiklerimize bile bir canavara dönüşmemize neden oluyor.
Bu hırs çağının kurbanlarıyız hülâsa…. Kimimiz bir cinayete kurban giden, kimimiz de kalbini, ruhunu ve güzel duygularını yitirenler olarak!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER