Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İŞİMİZİ İBADET ANLAYIŞI İLE YAPMALIYIZ -1

Muharrem Günay 14 Şubat 2017 Salı 12:36:56
 

Genelde ibadet denilince aklımıza namaz kılmak ve oruç tutmak gibi ibadetler gelir. Hâlbuki namaz ve oruç ibadeti Allah ile kul arasında olan bir meseledir yani Allah hakkıdır. Namaz kılmayan bir mü’min için Cenâbı Hak “Dilersem bağışlarım, dilersem bağışlamam” buyurmaktadır. Hakbuki yapmış olduğumuz başta devlet işleri ve ticaret gibi kamuyu ve bütün insanları ilgilendiren işlerde kul hakkı mevcuttur. Bunun ise affı mümkün değildir. Bu bakımdan hangi işi yaparsak yapalım ve hangi makamda olursak olalım işimizi ibadet aşkı ve anlayışı ile yapmalıyız. Çünkü Peygamber Efendimiz insanların en hayırlısını tarif ederken “İnsanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir” buyurmuşlardır.
Cenâbı Hak “Emanetleri ehline vermeyi ve insanlar arasında hükmettiğimiz zaman adaletle hükmetmeyi emretmiştir.” (Nisa/58)
İşkâl ettiğimiz makam, yaptığımız her iş bizim için bir emanettir. İşini bu anlayışla yapan bir mü’minin her anı ibadet haline dönüşür. İki tüccar düşünün birisinin amacı sadece para kazanmak olsun ve bu işte her yolu mübah görsün, hile yapsın, bu insan sadece para kazanmış olur, para kazanırken de aynı zamanda büyük günah işlemiş olur. Bir başka tüccarı düşünelim o da işini ibadet aşkı ve anlayışı ile yapsın. Haramdan ve şüpheli şeylerden kaçınsın, insanlara hizmet etmenin ibadet olduğunu bilerek işini yapsın. Bu ikisi arasında dağlar kadar fark vardır. Birincisi kul hakkı yiyip, büyük günah işlerken, ikincisi hem rızkını helal yoldan kazanıp hem de ibadet yapmış ve Allah’ın rizasını kazanmış olur. Çünkü Peygamber Efendimizin ifadesiyle
“Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tâcir, nebîler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.” (Tirmizî, Büyû, 4)
Kamu çalışanşarı için de durum aynıdır. Görevini dikkatle yapan bir mümin hem işini yapmış, hem rızkını kazanmış hem de ibadet yapmış olur. İşini doğru dürüst yapmayan birisi ise emanete hıyanetlik etmiş, hem günaha girmiş hem de kul hakkı yemiş olur.
Ele geçen mevkı, makam, akademik kariyer, mâlî imkân gibi bütün ni’metleri insanlara, millete-memlekete, vatana, devlete, müslümanlara, İslâmiyete hizmette kullanılmalıdır. Bu durum, hem o ni’metlerin kendisine verilmesinin sebebi, hem de imtihânı kazanmaının şartlarından biridir. Nitekim Peygamber Efendimiz, hadis-i şeriflerinde buyurmuşlardır ki:
“Allahü Teâlâ, bazılarına dünyada çok ni’met vermiştir. Bunları, kullarına faydalı olmak için yaratmıştır. Bu ni’metleri, Allahü teâlânın kullarına ulaştırırlarsa, ni’metleri azalmaz; ulaştırmazlarsa, Allahü Teâlâ da, ni’metlerini bunlardan alır, başkalarına verir.” (Taberânî)
“Allahü Teâlâ, bazı insanları, halkın ihtiyaçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için yaratmıştır. İhtiyaç sahipleri bunlara başvurur. Bunlar için âhirette azâp korkusu olmaz.” (Taberânî)
“Duâsının kabul, kederinin yok olmasını isteyen, darda kalanı ferâhlandırsın!” (İbn-i Ebi’d-dünyâ)
“Kim, arkadaşının ihtiyâcını görürse, Allah da onun ihtiyâcını karşılar.” (Taberânî)
“Bir müslümanın sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla Sırât’ta o kadar çok kimse aydınlanır ki sayısını ancak Allah bilir.” (Taberânî)
“Müslüman kardeşini sevindirmek mağfirete sebep olur.” (Taberânî) “İnsanların En İyisi İnsanlara Hizmet Edendir”     (Devamı Yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER