15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CNNTürk ekranlarından halka “Meydanlara inin” çağrısı yapmasının ardından halk mesajı alarak görevini yerine getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan haklıydı, zira Mısır’da Cumhurbaşkanı Mursi’ye karşı yapılan darbe girişimi, Mursi’nin “Darbenizi tanımıyorum” demesi ve halkın sokağa inmesiyle durdurulmuştu. Halk sokağı bırakınca asıl darbe gerçekleştirilmiş ve Mursi indirilmişti.
Sokak ve meydanların böyle bir etkisinin olduğu doğrudur. Demokratik yolların açık kalması da yine sokağa, meydanlara bağlıdır.
Tevafuk o ki Gezi eylemlerinde “tu kaka” diye bakılan her olgu ve hareket, bugün devleti ve hükümeti korumak için yapılıyor.
Bundan üzüntü duymuyorum.
“Tehlike geçti” diyemiyor hiç kimse.
Sokakların, meydanların Türk Bayrakları ile donatılmasına, Ramazan ve Kurban Bayramı’nda kılınmayan toplu namazların Anıtpark önünde eda edilmesine, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganlarının arasına Tekbir çağrılarının karışmasına muhalif değilim.
İyi oluyor, safları uzun zamandır böylesine sıklaştırmamıştık.
Erdoğan’a destek ağırlıklı gösteriler olsa da konuşmacıların darbe karşıtı her partiyi kürsüden söylemeleri ve o parti yöneticilerine teşekkür etmesi olumludur.
Halkın demokratik tepkisini meydanlarda göstermesi, en doğal hakkıdır.
Fakat otomobil kornalarını geçtim, otobüs kornalarıyla gece 3’lere, 4’lere kadar rahatsız edilmek istemiyorum.
Çok net.
Mesajlarla, hoparlörlerle zaten gerekli duyurular yapılıyor.
Korna neyin nesi?
Patlak motorsiklet egzozlarının gürültüleri ile, “1 Kavşağı” diye nitelenen Halkbankası önündeki kavşakta eski model Şahin arabaların patinajları ile hangi demokrasi gelecek, hangi rejim ya da parti korunacak?
Mantıklı bir cevabı var mı bunun?
Arabanın içinde son ses yabancı müzik çalarken, camdan Türk Bayrağı ile sarkan gençler, neye karşı olduklarını biliyorlar mıdır acaba?
“Meydanlara inin” çağrısı, içi dolu bir çağrıydı.
“Vatanınıza, devletinize sahip çıkın” deniliyordu.
Ne olduysa, birden bire bu içi dolu çağrı, “Kutlama” işareti hâline geldi.
Ülkede hiçbir taş yerine oturmuş değil.
Neyi kutluyoruz?
Ülkede kan aktı, kan akıyor.
Bundan sonra da kan akacağa benziyor.
Neyi kutluyoruz?
Nerede kaldı feraset, metanet?
Bakın bir örnek vereceğim: 17 Temmuz akşamı Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan darbe karşıtı gösteri ve tutulan nöbet sırasında İl Genel Meclisi Başkanı Salih Sel, iki ayrı yerde protesto yapılmasının yanlışlığına dikkat çekti.
Haklıydı.
Sel’den sonra Belediye Başkanı Burhanettin Çoban kürsüye çıktı, Çoban’dan sonra da AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Özkal konuştu. Özkal, İstiklal Marşımız’ın 10 kıtasını okurken “1 Kavşağı”ndaki görüntü neydi sizce?
Egzozcular, patinajcılar, Şahinciler, “stres” atıyorlardı.
“Eyoooob” diyerek darbeyi önleyebileceğini zanneden varsa ne diyeyim…