Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

MÜSLÜMAN YALAN SÖYLEMEZ – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 14 Kasım 2018 Çarşamba 13:30:29
 

Ayet-i kerimelerde ve hadisi şeriflerde açıkça beyan edildiği üzere, yalan İslam’ ın şiddetle yasakladığı ve büyük günah saydığı bir davranıştır. Yüce Allah ; “Yalan sözden kaçının.” (Hac,22/30) “Doğru söz söyleyin” (Ahzab,33/70) buyurmaktadır.
Peygamberimiz(s.a.s) de; “Doğruluk (insanı) hayra götürür. Hayır, da cennete götürür. Kişi doğru konuşa, konuşa Allah’ın yanında doğru kişi olarak yazılır. Yalan ise kötülüğe, kötülük de ateşe götürür. Kişi yalan konuşa, konuşa Allah’ın yanında yalancı (Kezzap) olarak yazılır.” (Müslim, Birr,103,III,2012–2013) Buyurmuştur…
Kur’an-ı kerime göre: “Allah, haddi aşan, yalan söz söyleyen kişiyi doğru yola iletmez.” (Mü’min, 40/28)
Bu nedenle  kişi, “İyice bilmediği bir şeyin ardına düşmemeli, kulak, göz, kalp ve bunların hepsinin yaptıklarından sorumlu olduğunu” (İsra,17/36) unutmamalı; “Ya doğru ve faydalı söz söylemeli  ya da susmalı”dır. (Müslim, İman,75.I,68)
Abdullah bin Amr İbni’l-Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münâfık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münafıklıktan bir sıfat bulunmuş olur: Kendisine bir şey emânet edildiği zaman ona ihanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz verince sözünden döner. Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar.” (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî)
İbn-i Mes’ud (r.a.) şöyle demiştir: “Kul, yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Muvatta)
Rivayete göre, Ebu’d-Derda ile  Resulullah (a.s.m) arasında şöyle bir konuşma geçer:
– Ebu’d-Derda: Yâ Resulallah! Mümin hırsızlık yapar mı?
– Resulullah (a.s.m): Evet bazen olabilir.
– Ebu’d-Derda: Peki, mümin zina edebilir mi?
– Resulullah (a.s.m): Ebu’d-Derda hoşlanmazsa de “Evet!”.
– Ebu’d-Derda: Peki, mümin yalan söyler mi?
– Resulullah (a.s.m): Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur.” (Kenzu’l-Ummal, h. No: 8994)
Bu hadisi şerife göre iman büyük günahlarla beraber olabilir, çünkü büyük günah işleyen sadece günahkâr olur, dinden çıkmaz. Fakat dinden çıkmanın, özellikle münafıklığın temelinde yalan vardır. Onun için yalanla iman bir arada durmaz denilmiştir.
 Doğruluk, ferdi ve toplumu huzur ve mutluluğa götürür, yalan ise kötülüğe ve felakete sürükler. Bu nedenle, yüce dinimiz İslam, özde ve sözde doğruluğu emretmiş; yalanı ve yalan sözü yasaklamıştır.
Mü’min eli ile dili ile ve beli ile çevresine güven veren insan demektir. Başta namaz olmak üzere, oruç, hac gibi ibadetlerini yerine getiren bir mü’min özü, sözü, içi ile dışı bir olmalıdır. Her konuda kendisine güvenilebilmelidir. Allah’ın isimlerinden birisi olan “El Mü’min”,  dostlarını azaptan, kullarını zulümden emin kılan demektir. Kendisine inanan ve iman edenlere kendi isimlerinden birisini veren Yüce Allah müminlerden kendilerine her konuda güvenilen insan olmalarını istemiştir. Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Vallahi mümin olamaz, vallahi mümin olamaz, vallahi mümin olamaz” buyurdu. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü, kim mümin olamaz?” Denildi: “Zulüm ve şerrinden komşusu güven içerisinde olmayan kimse” buyurdu.” (Buhari, Kitâbu’l-Edeb: 29, Tecrid no: 2019)
Namaz ve oruç gibi ibadetlerini yerine getirdiği halde güvenilir olmayan insanlarla ilgili olarak Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen  namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” (Kenzul-Ummal. H. No: 8436)
Sevgili Peygamberimiz müslümanı: “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” (Tirmizî, Îmân, 12) şeklinde târif etmiştir. Öyleyse her  mü’min Allah’tan ve kuldan utanan, hayâ sahibi, çevresine güven veren, elinden, belinden ve dilinden herkesin emin olduğu insan olmalıdır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER