Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

NAMAZ KILAN KURTULMUŞTUR – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 20 Aralık 2013 Cuma 02:00:00
  Namaz Allah (c.c.) ile kul arasında bir bağdır. Namazı terk eden bu bağı kesmiş ve koparmış olur. Müslümanlar günde beş defa “Hayyaalassalâh, Hayyaalelfelah” çağrısı ile Allah ile barışa ve kurtuluşa davet edilmektedirler. Bu bakımdan namaz kılan kul öncelikle kendisini kurtarmış ve Yüce Yaratıcısı ile barışmış olur.
Hz. Ömer kendisine atfedilen bir sözde: “İnandığınız gibi yaşayınız. Zira inandığı gibi yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar” der. Bu bakımdan başta İslam alimleri ve din görevlileri olmak üzere, din kurtarma, vatan ve millet kurtarma davasında olan insanların öncelikle namazlarını kılarak kendilerini kurtarmaları sonra da din ve vatan kurtarma ve dine ve vatana, millete hizmet etme davasında bulunmaları gerekir.
İslam’ın beş temel esasından birisi olan beş vakit namaz, Mekke’de, hicretten bir buçuk sene evvel mübarek Miraç gecesinde farz kılınmıştır. Farziyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
Âlimlerin bildirdiğine göre, Miraç’ta farz olan beş vakit namazla ilgili ilk inen ayet İsra suresinin “Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir” mealindeki 78. ayetinde beş vakit namaza yer verilmiştir. Kurtubî bu konuda âlimlerin icmaı olduğunu söylemiştir.( Bk. Kurtubî, İsra 78. ayetin tefsiri).
Yine başta Abdullah ibn Abbas olarak pek çok İslam âlimine göre, “Haydi, siz akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde), sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O’na mahsustur.”(Rum: 17-18) mealindeki âyetleri de beş vakit namazı bildirmektedir.
Enes b. Mâlik (r.a.)’den yapılan rivayette demiştir ki: İsrâ gecesinde Resûlüllah (a.s.) Efendimize elli vakit namaz farz kılınmıştı. Sonra azaltılarak beş vakte indirilmiştir. Sonra da ona şöyle seslenilmiştir: “Ya Muhammed! Şüphesiz ki söz benim yanımda değişmez. O bakımdan şu beş vakit ile sana elli vaktin (sevabı) vardır.” (Buhâri, Salât, 76; Enbiya, 5; Müslim, İman, 263;Tirmizî, Mevakıyt:45, Ahmed:3/161)
Namaz da Allah’ı sürekli hatırlamanın en büyük vesilesidir. Nitekim âyette “Beni hatırlamak/anmak için namaz kıl” (Tâhâ: 14) buyrulmaktadır. Beş vakit namaz emrini, Allah Teâlâ’nın yeryüzüne melek aracılığıyla göndermeyip Mirac gecesi Hz. Peygamber’in huzuruna çıktığında ona tebliğ etmesi de (Buhârî, “salât”, 1; Müslim, “îmân”, 263), bu ibadetin Müslümanın dinî ve ruhanî hayatı açısından önem ve anlamını göstermektedir. Bu sebeple de dinî edebiyatımızda namaz ibadetinin bu yönünü, namazın kulun Allah’a ulaşması, kavuşması yolunda önemli bir araç olduğunu anlatmak için namaz müminin miracıdır denilmiş, ümmetin namazla ilgili ortak bilinç ve değerlendirmesi âdeta bu cümleyle özetlenmiştir. Beş vakit namaz; akıllı, ergenlik çağına giren kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır.
Namaz işlediğimiz günahlardan arınmak, işleyeceklerimizden de korunmak için kalbimiz, dilimiz, bedenimiz, bütün benliğimizle yaptığımız kulluk görevidir. Namaz insanı günahlardan arındıran, kötülüklerden alıkoyan, ruhu temizleyip kalbi aydınlatan bir ibadettir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
”(Ey Muhammed! ) Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı ikâme et. (Dosdoğru, hakkıyla ve cemaat halinde kıl.) Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir.(Ankebut:45)
Mearic suresinde namaz kılanların kılmayanlara göre olan farklarından ve namaz kılmakla kazanmış olduğu ahlâki özellikler anlatılır:
“Ancak, namaz kılanlar öyle değildir. Onlar (güzel huy sahibi olarak) namaza devamlıdırlar. (Hiçbir meşguliyet kendilerini namazdan alıkoyamaz.). Onlar (bilirler) ki gerek dilenen, gerekse (utancından istemeyip) mahrum kalan (fakire vermek) için, mallarında belli bir hak vardır. (krş. 16/71) Onlar (o namaz kılanlar), hesap gününü tasdik ederler. Onlar, Rablerinin azabından korkarlar. Çünkü Rablerinin azabına (karşı) güven içinde olmuş değillerdir. Onlar edep yerlerini, eşleri ve ellerinin (altında) mâlik oldukları (cariyeleri) dışında herkesten koruyanlardır. Şüphesiz ki onlar (bundan dolayı) kınanmazlar. Ama bundan ötesini arayanlar ise, işte onlar haddi aşanların ta kendileridir. Onlar, emanetlerini ve ahitlerini gözetenlerdir. Onlar, şâhitliklerini dosdoğru yapanlardır. Onlar namazlarını (şartlarına ve gayesine uymakla) muhafaza edenlerdir. İşte bunlar cennetlerde ikram olunurlar.” (Mearic: 22–35)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER