Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

NAMAZ VE ZEKÂT BİRBİRİNDEN AYRILMAZ İKİ İBADETTİR

Muharrem Günay 7 Nisan 2014 Pazartesi 03:00:00
  İslam dininin beş temel esası içinde yer alan namaz ve zekât bütün peygamberlerin hayatında yer almıştır. Dolayısıyla, namaz ve zekâtın dinin değişmez en temel iki hakikati, belki de insanlığın muhtaç olduğu en önemli iki hakikat olduğunu söylemek mümkündür. Namaz ve zekâtın genellikle birlikte zikredilmesinin bir hikmeti de bu olsa gerektir. Öyle ki, Kur’ân’da bahsi en çok geçen peygamber ve kavim olan Hz. Musa ve İsrail oğulları ilgili ayetlerde de bu konu üzerinde sıkça durulmuştur. Hz. Musa’nın İsrailoğulları’na getirmiş olduğu meşhur on emir içinde de namaz ve zekât hakikatleri yer almıştır. İlgili emirlerin bir kısmı şunlardır:
“Hani (vaktiyle) İsrâiloğulları’ndan: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara güzel davranıp iyilik edin; hem de insanlara güzel söz söyleyin, namazı ikâme edin ve zekâtı verin’’ diye (emretmiş), sağlam söz almıştık. (Bu sözden) sonra, sizin pek azınız hariç, (hepiniz) döndünüz. Sizler zaten yüz çeviren (dönek)lersiniz.” (Bakara: 283)
(İsrâiloğulları’nın yaptığı işler ve davranışlar hakkındaki bu bilgiler, Kur’an’ın geldiği devirde yaşayan Yahudilerin Tevrat’ı tahrif edip gerçekleri gizlemelerinden dolayı verilmiştir. Çünkü peygamberimiz gönderildiği zaman Arabistan’da özellikle Medine ve civarında oldukça kalabalık bir Yahudi topluluğu yaşamaktaydı. Son peygamber olan Hz. Muhammed gönderilmeden önce bir peygamber geleceğini etrafa yayan Yahudiler, Peygamberimiz gelince ağız değiştirdiler. Zira onlar gelecek peygamberi Yahudilerden bekliyorlardı (2/146). Hâlbuki onlar kendilerinden gelen üç peygamberi de öldürmüşlerdi (2/87). Araplardan gelince O’nu kıskandılar. “Bu İsrail değil İsmail oğullarındandır” diye inanmadılar. Kur’an’da Yahudiler hakkında daha çok bilgi verilmesinin sebebi budur. Peygamberimiz ahitlerini bozmaları ve çeşitli hainlikleri yüzünden onlarla savaşmak ve onları yurtlarından sürmek zorunda kalmıştır.) (Feyzü’l Fürkan; H. T.Feyizli)
Namaz Ve Zekâtın Birbirinden
Ayrılmaz İki İbadettir
Namaz ve zekâtla ilgili olarak üzerinde durulması gereken en mühim husus, bu ikisinin niçin genellikle birlikte anıldığıdır.
Kur’an-ı kerim’de. 28’i namazla birlikte olmak üzere 32 yerde zekât emri bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli âyetlerde geçen “infâk” emri zekâtı da kapsamaktadır. Zekâtın üzerinde bu kadar çok durulması onun dinimizde büyük önem taşıdığını göstermektedir. Bir çok ayeti kerimede zekât verilmesi emredilmiş, hakkıyla zekâtı verenler övülmüş ve kıyamet gününde büyük mükâfatlara nail olacakları müjdelenmiştir. Zekât verme emrinin hemen namazın ardından, namazla birlikte “Egımissalate ve âtuzzekâte: Namazı ikame et, zekâtı ver” şeklinde emredilmesi önemi açısından ayrıca dikkate değerdir.
Yüce Allah, “ellezîne yü’minûne bilğaybi ve yügîmûnessalâte ve mimmâ razagnâhüm yünfigûn”(Bakara: 3) “Onlar ki gaybe iman edip namazı ikâme ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar” dedikten sonra yine Bakara suresi 110 ve 261. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır: “Namazı ikâme edin. Zekâtı verin ve hayır işlerden nefisleriniz için önden her ne gönderirseniz, Allah katında onun sevabını bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görücü ve karşılığını vericidir.” (Bakara 2/110)
İlginç olanı, bu birlikteliğin bütün semavî dinlerde ve peygamberlerin hayatlarında görülmesidir.
Kur’ân’da mü’minlerin sıfatlarından bahsedilirken en çok namaz ve zekât gibi sosyal içerikli ibadetler üzerinde durulmaktadır. Örneğin,
Bakara, Mü’minun ve Meâric surelerinde mü’minlerden söz edilirken en çok onların şu özelliklerine vurgu yapılmaktadır: “O mü’minler namazlarında huşu içindedirler, namazlarını korurlar ve namazlarına devam ederler, Allah’ın onlara verdiği rızıklardan Allah yolunda harcarlar, zekâtı verirler yahut zekât vermek için çalışırlar, ırzlarını korurlar, boş şeylerden yüz çevirirler, emanetlerine ve sözlerine riayet ederler.” (Bakara; 3, Mü’minun: 1-11; Meâric: 22-35).

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER