Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

VEREN EL TOPLUMUNDAN ALAN EL TOPLUMUNA DÖNÜŞMEK-1

Muharrem Günay 1 Kasım 2016 Salı 13:37:03
 

Yüce dinimize göre veren el alan elden daima hayırlıdır. Türk toplumu veren eli alan elden daima üstün tutmuştur. Bu noktada başta Türk milleti olmak üzere İslam milletleri alan el toplumunu değil veren el toplumunu temsil etmiştir. Son yıllarda başta Türkiye olmak üzere tüm İslam dünyasında bir sadaka toplumu oluşmuş, insanlar dilenciliği meslek haline getirmişlerdir. Bu durumun baş sorumlusu ise hükümetlerdir. Hükümetler çalışmayı teşvik yerine sadaka kültürünü ve dilenciliği teşvik edip, çalışmayan, tembel ve miskin bir toplumun oluşmasına sebep olmuşlardır. Hükümetlerin çeşitli ad ve yöntemlerle yaptıkları yardımlarla sadaka ve biat toplumu oluşturma çabaları siyasi sebeplere dayanmaktadır ve son derece sakıncalıdır. Ülkeyi idare eden hükümetler ihtiyaç sahiplerine balık vermektense balık tutmayı öğretmeli ve onlara iş imkânı sağlayarak üretime katkı sağlayan bireylere dönüştürmelidir.
 Sadaka İstemek Caiz midir?
Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır. Ancak, istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Muhtaç olmayan fakirin, verilen zekât veya sadakayı almaması daha iyi olur. Birisi zekât toplamak için vazife isteyince, Resulullah efendimiz,”Seni, insanların yıkayıp attıkları kirleri toplamaya memur etmek istemem” buyurdu. (İbni Huzeyme)
Her ne kadar dilencilik Allah ve Rasûlünün sevmediği bir iş ise de isteyeni azarlamamak, “Allah versin” gibi sözlerle rencide etmemek gerekir. Sevgili Peygamberimiz hayatı boyunca “Öyleyse, yetimi sakın ezme. İsteyeni de sakın azarlama” (Duha,93/9-10) ayetine uygun olarak davranmış ve yetimlere, yoksullara karşı daima çok merhametli olmuştur. Bu bakımdan isteyeni tanımasak bile Allah’ın adını anarak ve Allah rızası için istemesinden dolayı boş çevirmeden az bir şeyler vererek kırmadan uzaklaştırmalıyız. Sadaka olarak vereceğimiz bir şeyimiz yoksa: “Allah bizi de, seni de rızıklandırsın” denmelidir.
Bütün bu açıklamalara rağmen dinin en güzel gördüğü şey çalışarak, didinerek rızkı temin etmektir.
“Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: ‘Verdiğiniz hayır, ana-baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Yaptığınız hayrı, muhakkak, Allah bilir.” (2/Bakara–215)  İkincisi ilim öğretme ve diğerleri gibi ma-nevî şeyleri de içermektedir. Bununla beraber bunların hepsinin başında, İslâm’ın binasından biri olan zekat vardır. Ve bunun için birçok tefsirciler burada ilk önce ve bizzat kastedilen şeyin zekat olduğunu açıklamışlardır. Fakat kurtuluşun kendisine tahsis edilmesi bakımından, namazda olduğu gibi burada da farz olan infak kastedilmek gerekirse de, infakın farz oluşu yalnız zekâta tahsis edilmediğinden muhakkıkîn-i müfessirîn (araştırmacı tefsirciler) bunu genelleştirme taraflısıdırlar. Ancak bu ortamda zekatın birinci mevkii işgal ettiği de unutulmamalıdır. Çünkü İslâm binasının ikincisi de zekattır. Bir hadis-i şerifte de görüldüğü üzer e “Zekat İslâm’ın köprüsüdür.”. İslâm’ın bir köprüsü, bir geçididir. Dinin, iman ile temeli atılıp, namaz ile direği dikildikten sonra, geçilecek mühim bir geçidi vardır ki, zekat işte o geçidi geçirecek bir köprü olmak üzere kurulacaktır. Çünkü dünya ve a h irette korunmak için yapılacak olan görkemli İslâm binasının, dünyadaki “dâru’l-İslâm” (İslâm yurdu), ahiretteki “dâru’s-selam” (esenlik yurdu)ın yapımı için birtakım malî masrafları vardır ki, bunlar malî ibadetler ile yapılacaktır ve bunun en zarurisini de zekât teşkil eder. Zira “Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.” (Fâtiha-5) diye bir tevhid üslubu içinde sadece Allah’a kulluk etmek ve kardeş topluluk ile namaz kılabilmek için safları doğrultmak ve o saflarda bir eşitlik duygu su ile devamlı bir şekilde bulunmak gereklidir. Bu ise, o toplum içinde günlük azıkla yetinme durumunda olan kimselerin kalmaması ile mümkün olur. Bir aç ile bir tokun bir safta kurşunla kenetlenmiş binalar gibi bir sevgi ve kardeşlik duygusuyla birbirine kalben perçinlenmesi kabil değildir. (Devamı Yarın)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti