Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

YETER Kİ ŞİRK GÜNAHI OLMASIN

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 30 Ağustos 2017 Çarşamba 14:59:17
 

-19-
Bazen gündeme geliyor, “farz namaz borcu olanın sünnet ve nafileleri yapmaması gerekir” gibi yaklaşımlar duyuyoruz. Buna nasıl bakmalıyız diye tartışılıyor. Söylenen size mantıklı gelebilir, ama konulara daima “ayet ve hadislerde bu iş nasıl?” diye bakmak lazım. Bakıyoruz hadislerde öyle bir şey yok. Efendimiz bu işten habersiz değildi, aksi halde bizi uyarır ve “Eğer şöyle işleriniz varsa böyle yapın” derdi. Efendimiz döneminde böyle kimseler yoktu şeklinde bir mazeret de olmaz. Çünkü Efendimiz hadislerinde müminleri ileri günler için bile uyarıyor, bugünleri anlatıyor değil mi? Bugünkü ümmetin halini, gelecek ümmetlerin nasıl davranacaklarını söyleyip, uyarıyor. Dolayısıyla bizi kaza namazı ile ilgili de uyarırdı, böyle de bir öğütte bulunurdu. Hadislerde vardır; hesap günü bir kulun farzları yeterli gelmezse, Rabbi; “nafilelerine bakın, yok mu” der buyrulur. Demek ki yaptığın nafileler farzları tamamlıyor. Bu yüzden, eğer kaza namazı kılacaksak önce normal salâtı bozmamak lazım. Diyelim ki İkindi Salâtı’nı ikame edeceksin, onun kendine ait bir sünneti ve kendine ait bir farzı var. Sen; “benim zaten çok borcum var bu yüzden sünneti yapmasam da olur, onun yerine kaza kılayım” dersen olmaz. Onu bozmamak lazım. Onu Efendimiz nasıl yapmışsa olduğu gibi öyle muhafaza etmek gerekir. Ama sonra, diyelim ki İşrak Salâtı ikame edeceksin. Niyet ederken “nafile salâtı” demen gerekmiyor ki. Önemli olan, işrak vaktinde veya kuşluk vaktinde salât ikame ediyor olmaktır. Mesela, eğer işrak vaktinde hiç değilse iki rekât salât ikame edersen, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki, tam bir hac ve umre sevabı alırsın. Efendimiz buyuruyor ki; kim sabahın farzından sonra işrak vaktine kadar geçen süreyi dünya kelamı olmadan dünyayla meşgul olmadan zikrullahla geçirip, işrak vaktinde de yani güneş doğup ta en az yarım saat geçtikten sonra iki rekât salât ikame ederse tam hac ve umre sevabı alır. O hali teşvik ediyor ve anlaşılsın diye de üç kere tekrar var. “Hac ve umre görevinden azat olur” demiyor, hac ve umre sevabı alır buyuruyor. İşte bu vakitte iki rekât salât ikame edeceksen, kamet getirip; “Allahım daha önce vaktinde ikame edemediğim üzerimde bulunan en son sabah salâtına ait farzı bu vakitte kaza ile ikame edeceğim” dersin. Hem nafile yapıyor olmanın sevabını, yani işrak vaktinde salât ikame etmenin sevabını alırsın, hem de Rabbin kabul buyurursa senin üstünde bulunan bir sabah salâtının farzını yapmışsın sayar. Dilerse. Yine, işrak vaktinde şart illa iki rekât değil ki daha fazla da ikame edebilirsin. Diyelim dört rekât ikame edeceksin, o zaman da “öğlen salâtının farzı” dersin. Demek ki bizim dikkat edeceğimiz şey normal salâtları sünneti, farzı, son sünnetiyle formunu bozmadan yapmak. Bunu yaptıktan sonra işrak, kuşluk gibi nafile vakitlerdeki salâtları, yapmadıklarının yerine telafi/kaza niyetiyle yaparsın, çok da güzel olur. Hem kuşluk vakti salat ikame etmenin sevabını alırsın, hem de diyelim ki bir öğleni ikame ettin, bir ikindiyi ikame ettin, ondan da Rabbin muaf tutar inşaAllah. Dilerse. Çünkü; kazaları ikame edin, kazalar kabul olacak diye bir kural yok. Ama sen bir nafile ibadette böyle niyetlenerek Rabbinin dileğine sığınıyorsun. Aslında âlimlerin o konuda söylemek istediği budur: “Sen nasıl olsa örneğin işrakta salât ikame ediyorsun, fırsatı kaçırma, ikame etmediğin bir sabah salâtı varsa, onun farzına niyetlenerek ikame et. Hem onun hem de işrak vaktinin sevabını almış olursun, inşaAllah” demek istiyorlar, yani müjdeliyorlar. Aksi halde “şöyle yapınız, şöyle yapmayınız” gibi bir şey söylemek kimsenin haddi ve görevi değildir. Kimse öyle bir şey diyemez. Ne söylenecekse Efendimiz söylemiş, bitirmiş. Onu tercüme ve yorumlamalarla değiştirmek, bazı eğitim yöntemlerinin emirsel uygulanmasıyla değiştirmek doğru olmaz. Kur’an bile emir olduğu halde “emir veriyorum” demiyor, “bu bir öğüttür” diyor. Kur’an bir öğüttür ama günümüze gelinceye kadar emir cümlesine dönüşmüştür. Âlimlerin öyle söylemeleri de bir öneridir; “nasıl olsa bu nafileyi yapıyorsun, telafi fırsatını kaçırma” diyorlar. Anlatabildim mi?
Önce günahlardan kurtulma çalışması gerek
Konumuzu ilgilendiren diğer önemli noktalarla devam edelim.
Tanrılık iddiası ve batıl bir zann olan “A” Takdim Formu “BEN” ile kendisini takdim eden kişi kesretten kurtulma çalışması yapmaz. “A” Takdim Formu “BEN” idrakı çokluktan/kesretten kurtulma çalışması yapamaz. O ancak tanrısal tanımlardan kurtulma çalışmaları yapabilir, ona gereken budur. Onun yaşadığı dünyada her şeyin bir tanrısal tanımı vardır, o tanımlardan kurtulmanın çalışmasını yapar, yapabilir, yapmalıdır. “A” Takdim Formu “BEN”in yaşantısında Allah’ın yarattığı kesrete tanrısal tanımlar konulmuştur, bu tanımlara göre de günahlar ve yasaklar vardır, o ancak bunlardan kurtulma çalışması yapabilir. Kesretten kurtulma çalışmasını “B” takdimindeki kişi yapar; yani “kesretten kurtulma çalışması” veli zatın işidir, onun uğraşısıdır. Çünkü kişi gerçek kesrete ancak nefs-i mutmainneye geldiğinde geçer. Bu gerçek kesret Esma Dünyası’dır, zaten kesret âleminin kendisi Esma Âlemi’dir. Bizim duniHİ algı ve zannlarıyla yaşadığımız hal, gerçek kesretin tanrısal tariflerle damgalanmış halidir ki, önce bu zannla yaptığımız tanımlardan kurtulmak lazım. O tanımlar esfele safiliyn yapının tanımlarıdır, “A” Takdim Formu “BEN” işte onlardan kurtulmalıdır. Eğer siz bunu fark etmez de o yapıya kesretten kurtulma çalışması yaptırırsanız yanlış olur. Bocalar, yapamaz. Hem işin içinden çıkamaz, hem ruhsal dengesi bozulur hem de günahlardan kurtulamaz; çünkü günahları umursamaz hale gelir. Velinin çalışması içinde “günahtan kurtulma çalışması” olmadığı için, kişi veliyi anlatan bir şey okur, onu okuduğu zaman “günahtan kurtulma çalışması yok” zanneder. Çünkü velinin çalışması içerisinde böyle bir şey yazmıyor. Ya, o veli! O, o işi bitirmiş. Dolayısıyla, velinin çalışması (kesretten bile kurtulma çalışması) anlatılırken onun içinde günahtan korunma çalışmaları yer almamış olabilir. Ama sen ona bakıp, velayet noktasına gelmeden kesretten kurtulma çalışması yapamazsın, yani günahlardan ve tanrısal tanımlardan kurtulmadan velinin uğraşı alanına giremezsin, önce günahlardan kurtulma çalışması yaparsın. Bu çok önemli!
Ve şirk günahından kurtulmak gerekir
Nefs-i emmareyi terk edip nefs-i levvameye girmek bu yolda çok önemlidir. Nefs-i levvameye girmek için ise, mutlaka ve mutmain olarak Billahi anlamında imanın açıklanması gerekli ve yeterlidir. Ancak bu deklarasyonu yapar yapmaz “A” takdimi ile “BEN” diyen yapınızın yaşantısı hemen Billahi idrakindeki yapıya tam uygun hale gelmez. “A” takdimiyle “BEN” diyen asi yapınızın yaşantısını da bu açıklamaya, yani Billahi anlamında imana (geri dönüşsüz olarak) uygun hale getirdiğinizde  “A” takdimindeki BEN artık “B” Takdim Formu “BEN” olur, Billahi anlamda takdime dönüşür.
Bu açıklamaların üstüne, şimdi bir de günahı ele alalım. İki tip günahı ve onların ne olduğunu konuşalım. Lütfen dikkat edin, çünkü günahla ilgili anlatacağımız kavramlar önemli. İki tip günahtan biri şirk günahıdır. Eğer bir kişi imanını amentü billahi anlamında ve mutmain olarak deklare ederse bu şirk günahından kurtulur. Böyle söylüyorlar, ben de öyle söyleyip kurtulayım diye değil de inanarak söylerse şirk günahından kurtulur. Billahi imanını mutmain olarak açıklarsa; yani var görünüşünü bile eş koşmadan Allah’a iman ederse, yani “ben müstakilen varım ve muhtarım” demeden Allah’a iman ederse şirk günahından kurtulur. Kişi; “Allah dışı (dûnu) yok, dûnunda bir varlık yok, ben “müstakilen var ve muhtar” değilim, bu yüzden var görünüşümü Allah’a eş koşmadan iman ediyorum” derse şirk günahından kurtulur. Bu şirk günahından kurtulmanın önemini Zümer Sûresi 65. ayetle anlamaya çalışalım:
Zümer-65: “Eğer şirk işlerseniz tüm amelleriniz boşa gider.”
İşte kişi Billahi anlamındaki imanını deklare etmekle bu ayetin muhatabı olmaktan kurtulmuş olur, şirk işlememiş olur. Fakat, bunu deklare ettiği halde henüz yapısı ve fiilleri bu deklarasyona uymaz, bu açıklamaya uymaz. Şimdi ona yeni bir mücadele var demektir; fiillerini bu deklarasyona uydurma mücadelesi, şimdi buna çalışacak. Bu mücadele tamamlanıp bitince o kişi B noktasına gelir. Bu noktaya gelene kadar aşılan mesafe çok önemlidir, sevabı çok yüksek olan bir yoldur. Yani nefs-i levvamede esfele safiliynle mücadele edilen bu halin, bu sürecin sevabı daha fazladır. Bunu ayetten öğreniyoruz:
Hadid Sûresi 10. ayet: “Fetih gelmeden (yani B noktasına gelmeden) önceki bu halin derecesi daha âzamdır, daha yüksektir.”
Şirk varsa, diğer çalışmalar boşa gider
Şirkten kurtaran açıklamayı yapıp şirk günahından çıktın. Şimdi de mücadele etmen gereken diğer günah var: Şirk formatı. Şirk formatı durduğu için şirk formatından kaynaklanan günahlar oluşmaya devam eder. Ama bu formatın ürettiği günahlar şirk günahı değildir. Bu çok önemli.
Nisa Sûresi 48: “Eğer kişi şirk günahında değilse Allah onun diğer günahlarını dilediğine dilediği şekilde bağışlar.”
Fark ettiniz mi? Kişi yukarıda açıkladığımız deklarasyonu yapmış, sonra da her türlü halini, tüm fiillerini bu deklarasyona uygunlaştırma çalışması yapıyorsa, işte bu mücadele sürerken meydana gelen günahları, Allah “dilersem bağışlarım” buyuruyor. Ama bu umuda muhatap hale gelebilmek için Billahi deklarasyonu umursamak ve fiilleri ona uygun hale getirme çalışması yapıyor olmak şart. Deklarasyonu yapıp bir daha gözükmedin mi olmaz. Yani bir yere gidip “ben sınava gireceğim” dedin, sonra ne çalıştın ne de sınava gittin, olmaz. Bu deklarasyonu yapıp, ona uygun mücadeleyi yapıyorsan, “bu mücadele sırasında meydana gelen günahları dilersem bağışlarım” diyor. Yeter ki şirki olmasın. Çünkü şirki varsa, bu çalışmaların hepsi boşa gider.
Yarın, Hacı adayı kardeşlerimiz Arafat’ta cem olacaklar, Hacı olacaklar inşaAllah. haclarının kolay, makbul ve mebrur olması duasıyla…

İNŞİRAH-19-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti