Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

TAKVA YAZILARI (19) – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 2 Kasım 2011 Çarşamba 05:27:01
  “ZENGİNLİK MAL ÇOKLUĞU İLE DEĞİL,
GÖNÜL TOKLUĞU İLEDİR.” (İBN MACE, “ZÜHD”, 9)
Bu gün sahibi olduğumuz mallar dün bir başkasına aitti. Dedelerimizindi; onlara da babalarından kalmıştı. İstesek de istemesek de, versek de vermesek de bilelim ki; bir gün ya o mallar bizi terk edecek, ya da biz onları terk etmek zorunda kalacağız. Ya bir iflasla, bir felâketle o mallar bizi terk edecek, ya da bir ölümle biz onları bırakıp gideceğiz. Bu iki seçenekten başka bir imkânımız yoktur.
Zaten bu inançta olmayan insanlar, Allah’ı mülkün sahibi bilmeyen, kendilerini mülke sahip zanneden insanlar zırnık bile ve­remezler. Böyle inananların, böyle düşünenlerin vermeye, verebilmeye asla güçleri yetmez. İsteseler de veremezler böyleleri. Ama mülkün sahibi Allah’tır, bu elimdekiler, bu cebimdekiler benim değildir, bunlar Allah’ındır, ben zaten Allah’ın olanı Allah yolunda, Allah’ın kullarına veriyorum! di­yebilen kişi infak edebilecektir. Mülkün Allah’a ait olduğuna iman eden kişi verebilecektir.
Yukarıda meali verilen Hadid suresi 7. ayetteki İnfakın anahtarı istihlaf kelimesidir. İstihlaf, Hulf, halife kelimelerinden meydana gelir.
Yeryüzünde bizi kendi halifesi olarak yaratan Allah, Bizden halifesi ve vekili olarak, yarattıklarından infak etmemizi emrediyor. Bu nedenledir ki; yeryüzünde tüm mahlûkata karşı, özellikle de insanlara karşı tam manasıyla ilahi sıfatların temsilcisi gibi hareket etme durumundayız. Sanki bir müessesenin vekil harcı gibi çevremizdeki herkesin ihtiyacını gidermekle yükümlüyüz. Böyle olmasaydı Allah “ İnfakı, size verdiğim nimetlerden verin.” Emrini bu tarzda açıklamazdı.
Allah’ın yarattığı ve bize emanet olarak verdiği nimetlerden gerektiği gibi infak etmezsek, halifelik görevini yerine getirmemiş oluruz.
Maun suresi üçüncü ayette de:”Velâ yehuDDu alâ Taamil miskin” “Yoksulu doyurmaya yanaşmaz” denilmektedir.
Dikkat ederseniz burada “İtam’ulu miskin” denmemiş de “Taam’il miskin” denmiştir. Yani miskini doyurmazlar, fakiri yedirmezler değil de mana, onun kendi yemeğini ona vermezler demektir. Onun kendisine ait olanı kendisine vermeye teşvik etmezler demektir. Yani o yemek zaten o miskinin hakkı iken, onun kendi hakkını ona vermezler, yedirmezler. Halbuki o yedirecekleri yemek onların kendilerinin değil, bizzat o miskinindir. Binaenaleyh birine bir şeyler verirken, bir fakire bir şeyler yedirip ikram ederken söylenebilecek en güzel söz şöyle demektir: “Al kardeşim! Bu benim değil senindir! Ben şu anda sana benim olan, bana ait olan bir şeyi değil, senin kendinin olan bir şeyi veriyorum. Bu senin hakkındır. Bu benim malımın içinde sana verilmek üzere Allah’ın hakkıdır. Allah bunu sana verilmek üzere bana vermiştir, al hakkını da beni bu sorumluluktan kurtar!” Hani Meâric sûresinde:
“Onların mallarında isteyen ve isteyemeyenlerin hakkı vardır.” (70/Meâric 24,25)
Buyuruluyordu ya, işte bu verdiğimiz bizim malımızın içinde onlara verilmek üzere Rabbimizin koyduğu fazlalıktır ve onu onlara güzellikle ulaştırmak zorundayız. (Besâiru’l -Kur’an/Ali Küçük)

Not: Arapça ayet metinlerini Türkçe harflerle yazarken sad harfi büyük S, peltek zel ve peltek se harflari küçük ve koyu olarak (z,s), s,z harfleri küçük renksiz , Zý harfi büyük Z ile, Tý harfi büyük T, te harfi küçük te, Dat harfi büyük D, dal harfi küçük d ile gösterilmiþtir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti