29 Haziran 2012 Cuma 03:00:00
“Türk ahlakının temel unsurlarından biri de doğruluk ve dürüstlük anlayışıdır. Bu anlayış Türklerin tarih boyunca mümeyyiz vasfı olmuş, hiçbir dönemde doğruluktan ayrılmamışlardır.
Orhan Gazi’nin kardeşi Ali, bilgin ve erdemli bir sadrazamdı. Onun sadrazamlığı sırasında bir köylü olan Ahmet Ağa, Mehmet Ağa’ya tarlasını satmıştı. Mehmet Ağa tarlasını sürerken bir küp altın buldu. Kendi kendine düşündü.
—Allah var, Ben Ahmet Ağa’dan altınların bedelini vererek değil, toprağın bedelini vererek satın aldım. Altınlar benim için haramdır. Altınları götürüp sahibine vermeyi kararlaştırdı.
Ahmet Ağa, altınları kabul etmedi. Durum kadıya ve sadrazama intikal etti. Altınlar devlet hazinesine alındı. Bu durum karşısında Ali Paşa:
—Ben, bu kadar ahlak ve erdemli insanlara vezirlik edemem, onların erdemi, benimkinden üstündür, diyerek sadrazamlıktan ayrılmıştır.
Ölüye Rahmet, Malına Bereket, Çocuklarına Afiyet, Bu Kâğıdı Yazana Da Lanet
İbret dolu diğer bir olay da şudur: Yavuz Sultan Selimin Mısır seferi pek çok masraflara sebep olmuştu. Hele askerin gönlünü hoş etmek için dağıtılan para hazineyi güç duruma sokmuş, hatta tüccardan borç alınmıştı.
Tüccar, hükümetten parasını alamadan ölmüş, geride iki çocuğu mirasçı bırakmıştı. Devrin maliye bakanı bu durumdan devletin faydalanması için padişaha bir yazı sundu. Alacaklının öldüğünü, pek çok mal bıraktığını, çocuklarının ise bu paraya ihtiyacının olmadığını bildirdi.
Yavuz Selim bu haksızlığa razı olmamıştı. Kâğıdın kenarına şu satırları yazdı : “Ölüye rahmet, malına bereket, çocuklarına afiyet, bu kâğıdı yazana da lanet.” (Dr. Selahaddin Tansel, 100 Tarih 100 Fıkra)
“Türk ahlakının temel unsurlarından biri de doğruluk ve dürüstlük anlayışıdır. Bu anlayış Türklerin tarih boyunca mümeyyiz vasfı olmuş, hiçbir dönemde doğruluktan ayrılmamışlardır.
Orhan Gazi’nin kardeşi Ali, bilgin ve erdemli bir sadrazamdı. Onun sadrazamlığı sırasında bir köylü olan Ahmet Ağa, Mehmet Ağa’ya tarlasını satmıştı. Mehmet Ağa tarlasını sürerken bir küp altın buldu. Kendi kendine düşündü.
—Allah var, Ben Ahmet Ağa’dan altınların bedelini vererek değil, toprağın bedelini vererek satın aldım. Altınlar benim için haramdır. Altınları götürüp sahibine vermeyi kararlaştırdı.
Ahmet Ağa, altınları kabul etmedi. Durum kadıya ve sadrazama intikal etti. Altınlar devlet hazinesine alındı. Bu durum karşısında Ali Paşa:
—Ben, bu kadar ahlak ve erdemli insanlara vezirlik edemem, onların erdemi, benimkinden üstündür, diyerek sadrazamlıktan ayrılmıştır.
Ölüye Rahmet, Malına Bereket, Çocuklarına Afiyet, Bu Kâğıdı Yazana Da Lanet
İbret dolu diğer bir olay da şudur: Yavuz Sultan Selimin Mısır seferi pek çok masraflara sebep olmuştu. Hele askerin gönlünü hoş etmek için dağıtılan para hazineyi güç duruma sokmuş, hatta tüccardan borç alınmıştı.
Tüccar, hükümetten parasını alamadan ölmüş, geride iki çocuğu mirasçı bırakmıştı. Devrin maliye bakanı bu durumdan devletin faydalanması için padişaha bir yazı sundu. Alacaklının öldüğünü, pek çok mal bıraktığını, çocuklarının ise bu paraya ihtiyacının olmadığını bildirdi.
Yavuz Selim bu haksızlığa razı olmamıştı. Kâğıdın kenarına şu satırları yazdı : “Ölüye rahmet, malına bereket, çocuklarına afiyet, bu kâğıdı yazana da lanet.” (Dr. Selahaddin Tansel, 100 Tarih 100 Fıkra)