Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

YOLUMUZ PEYGAMBER EFENDİMİZİN (SAV), YUNUS EMRE’NİN, HACI BEKTAŞ’IN SEVGİ YOLUDUR

Tarihçi Mim Kemal Öke (Tercüman, 25.01.1987), “Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi” başlıklı gazete yazısında sentezi, “millî mutabakatımızın temel taşı” olarak tanımlamıştır. Bu mutabakatı hüzünde, sevinçte, zevkte, anlayışta, duyuşta, sezişte, hülasa tüm hayat telakkisinde sosyalin ortak buluşma noktası olarak değerlendirmek gerekmektedir.
Ünlü psikiyatr ve fikir adamı Ayhan Songar (Tercüman, 03.05.1987), “Şanlı Mazimiz, Aydınlık Geleceğimiz” başlıklı gazete yazısındaki “Türk insanı tarih boyu bütün dinlere, inançlara gösterdiği geniş anlayış ve hoşgörüyle laiklik prensibi içinde bu sentezi oluşturmuş ve bugünkü medeni seviyesine ulaşmıştır. İslâm-Türk sentezinden anladığımız sadece budur işte…” ifadesiyle sentezi hoşgörü ve medeniyet olarak tanımlamıştır. Songar’ın tanımından sentezin, bir değerler manzumesi olduğu anlaşılmaktadır. Bu manzumenin özü insanı insan yapan değerler, insana duyulan sevgi ve hoşgörüdür. Peygamber Efendimizin (SAV), Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş’ın sevgi yoludur. (Bilgili, 2014)
Başını sol görüşlü düşünürlerin çektiği bir gurup ise Türk İslam Sentezi’ne şiddetli karşı çıkıp, bu düşünceyi çağ dışı olarak ilan edip; “laik Cumhuriyetin çağdaşlaşma çabalarını engellemeye yönelik gerici bir akım” olarak ilan etmişleridir.
Sentezi en çok eleştirenlerden biri olan Vecihi Timuroğlu’na (1991, 7) göre de sentez, “Türk toplumunu çağdışına çıkarmaya yönelik politik öğretinin adıdır.” Ona göre, Atatürk’ün pozitivizm yoluyla ileri götürmek istediği laik Cumhuriyetin çağdaşlaşma çabalarını engellemeye yönelik gerici bir akımdır…
Senteze karşı olanların kanıtları genellikle tek düze fikir, söylem ve iddialardan ibarettir. Mesela; “Türk-İslâm Sentezi” adında derleme bir kitap yazan Güvenç ve arkadaşlarının (1991, 60) sentez hakkındaki en mühim tespitleri, Türk-İslâm senteziyle varılmak istenen hedefin, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir “İslâm Devleti” haline getirmek olduğudur. Araştırmacı-gazeteci Uğur Mumcu’nun (Cumhuriyet, 09.01.1987) iddiası ise, Türk-İslâm Sentezi’nin bir ideoloji olduğu ve gençlerin Atatürkçülükten saptırılarak bu ideoloji ile yetiştirilmek istendiğinin planı olduğudur. Ali Sirmen (Güvenç v.d., 1991, 23) ise, Türkİslâm Sentezi ideolojisinin özgür ve bağımsız “yurttaş” olma bilincinin yerleşmesini önlemeyi, bunun yerine boyun eğen ve sinik “kul” bireyler yaratmayı amaçladığını iddia etmektedir. Hasan Cemal’in (Güvenç v.d., 1991, 20, 24) iddiası da, sentezin demokrasi ve laiklik karşıtı bir ideoloji olduğu ve 12 Eylül sonrasında devletin resmi ideolojisi haline geldiğidir. 1987’de Mülkiyeliler Birliği’nin düzenlediği “Din ve Siyaset” konulu panelde konuşan Murat Belge’nin iddiası, sentezle İslâm’ın ideolojik bir vasıta olarak kullanıldığıdır. Aynı panelde konuşan Hüseyin Hatemi’nin iddiası da, sentezin ABD emperyalizmi ile uyum sağlamak anlamına geldiği ve İslâmi terminoloji ile nifak veya şirk olduğudur. İlhan Tekeli ise, sentezin ciddi bir düşünce ve mantık temellerine dayanmadığı, asıl ulaşılmak istenilenin sentez değil, İslâm olduğudur (Güvenç v.d., 1991, 32-33).
Bütün bu tanımlarla birlikte, pedagojik açıdan sentez, yaratıcı, etkin, beyin gücünü işleyen ve geliştiren, şahsiyet ve farklılıkları, bilgi ve becerileri, istidat ve kabiliyetleri, gelişme ve ilerleme aracı yapan, millî ahlâkla şahsiyet bulma yolunda bir eğitim yöntemidir. Bunu Aydınlar Ocağı, “Türk Millî Eğitimi’nin hedefi, hür, mesuliyet idrakine sahip mesut olabilecek insan yapısını, yani örnek Müslüman Türk’ü inşa etmektir” (Millîyetçiler 4. Büyük Kurultayı Bildirisinden, 1988, 362-367) şeklinde formülize etmişti (Bilgili, 2014).
Yukarıdaki ifadelerde de görüleceği gibi, sentezin karşısında olanların değerlendirmeleri siyasi ve ideolojik çerçeveyle sınırlıdır. Sentez kuramcıları; kültürel, eğitim politikaları, dinî hayat, iktisat, çalışma hayatı, sağlık meseleleri, dış politika, gençlik sorunları, geleceğin devlet politikaları v.b konularda bir çerçeve oluşturmak noktasında başarılı olmalarına karşılık, sentez karşıtları bir fikir beyan edememiş, tartışamamış; Atatürk, laiklik, İslâm, ideoloji etrafında dönüp durmuşlardır (Bilgili, 2014).
Türk-İslam ülküsüne bağlı, Türklük şuur ve vakarına, İslam iman, aşk, ahlak ve aksiyonuna sahip. Türklüğü bedeni, İslamiyet’i ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi ile çırpınan, Dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur… Diyen Seyyit Ahmed Arvasi, “Türk-İslam Ülküsü” adlı eserinde, “Neden Türk-İslâm Ülküsü?” başlığı altında; Türk-İslâm Ülküsü’nü hakkında bilgiler vermiştir:

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER