Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Ancak bu böyle gitmez… – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 3 Mayıs 2011 Salı 03:00:00
  1 Mayıs’ta bazı partiler ve demokratik kitle örgütleri, Cumhuriyet Meydanı’ndaki kutlamaların ardından Atatürk Kapalı Spor Salonu’na gittiler. 1 Mayıs Bayramı’nı neredeyse tam gün yaşadı partililer ve kitle örgütlerine üyeler.
Kuşkusuz her eylem ve düzenleme gibi 1 Mayıs’ın da artı ve eksileri vardı. Artısı, geçen seneki bazı örgütler 1 Mayıs’tan çekil-mesine rağmen bu sene de geçen seneki kadar bir topluluğun alanda yer alması sağlanmıştı. Sloganlarda görece bir beraberlikten de bahsedebilirdik. Zaman zaman bir taraf “Tam Bağımsız Türkiye” sloganı atarken diğer taraf, “Yaşasın devrim ve sosyalizm” sloganı atsa da slogan atışma, bir kapışmaya dönüşmedi. Daha çok kürsüden yapılan yönlendirmelere uyuldu. Ancak kürsüde konuşmacı sayısı çok olunca Cumhuriyet Meydanı’na gelen kitle yoruldu, en ufak bir şarkıda-türküde halay çekmeye başladı. Bununla birlikte konuşmacılar da konuşma sürelerinden taviz vermedi. Hemen hemen aynı vurguların yer aldığı konuşmalar yerine öyle sendika başkanı falan da değil, herhangi bir sendikaya üye fabrika işçisi ya da konuşunca başı ağrımayacak bir memur kürsüde söz alıp emekçilerin taleplerini dile getirebilirdi. Hatta araştırılsa elbette yaşadıklarını anlatacak bir taşeron işçi bulunur, asgari ücretin de altında maaş aldığını güzel bir şekilde dile getirirdi. Bu pratik tecrübe aktarımı, en güçlü ama soyut kuramlardan daha çok şey ifade ederdi oradaki kitle için. Çünkü kürsüde atılan “emekçileeer” nutuklarının somut bir göstergesini arıyordu insan konuşmacılar arasında. Emekçilerin temsilcisi başkan değil, işçi ya da memur olmalıydı.
Alanla ilgili söylemem gereken bir nokta da kutlamanın sahipliğiyle ilgiliydi. Kutlama Eğitim-Sen ve sendika çevresindeki parti ve örgütler tarafından mı örgütlenmişti, yoksa Cumhuriyet Halk Partisi tarafından mı? Kitledeki flamalara ve vurgulara bakılırsa CHP ön plandaydı, ancak CHP’nin kürsüde Merkez İlçe düzeyinde temsil edildiğini gördüm.
Yanlışıyla doğrusuyla Cumhuriyet Meydanı’ndaki kutlama, olumlu not aldı diyebiliriz. Hele halaylar başladığında gördük ki programlarda birleşemeyen ve karşıdakinden özeleştiri bekleyen fraksiyonlar, halayda birleşti. Halaydaki bazı kişiler birbirilerini tanıyordu elbette, ancak bazı kişiler birbirilerini tanımadan giriverdiler kol kola.
Gelelim Atatürk Kapalı Spor Salonu’ndaki Selda Bağcan konserine. Bir kere, 19.00 olarak açıklanan Selda Bağcan konserinin saat 20.45 sularında başlaması, hiç de “Aman canım olur böyle şeyler” denilecek türden bir hata değildi.
Bağcan konsere çıktıktan sonra benim dikkatimi çeken, basın mensuplarının rahat çekim yapılacak mesafeden uzaklaştırılma çabasıydı. Hem de normal bir üslupla değil, sinirini belli eden tarzda. Konserden önce kuliste yaşanan itip kakmaların kuliste kalması ve o sinirin basın mensuplarına yansıtılmaması gerekirdi.
Hadi insanlık halidir. “olaydır” deyip geçelim. Ya salondaki durumu ne yapacağız? Düpedüz olgular sarmıştı dört bir yanımızı… Örneğin Mahir Çayan’ın güvenlik güçleriyle çatışmasını anlatan Oy dere Kızıldere türküsünde “alkışla tempo” tutulması ve tempo tutan gençlerin gayet neşeli tavırlar sergilemeleri gözden kaçmadı. Müzik olsun da tempo tutulsun mantığı, bir olgu. Müzik kadar sözleri de dinlemeli insan…
Halay da karşımıza çıkan başka bir olgu: Bir türkü çalınıyor, diyelim ki bir Güneydoğu türküsü. Salonda 3 farklı halay tarzı görünüyor. Hadi biri uyuyor diyelim, diğer ikisi nedir, çok merak ettim. Türkü Bar’dan öğrenilen halayla, halay çekilmeye kalkışılırsa ortaya halk oyunu ve eğlenceden çok karmakarışık ve ne olduğu belirsiz bir dans çıkıyor. Hayır, bu halayı Başbakanımız görse “Ucube” derdi, ona yanıyorum.
Yine müzikten devam edeceğim: O ünlü Çav Bella marşı çalındı. Bazı genç arkadaşlar bu marşı oryantal sanmış olacak ki televizyonlarda gördükleri oryantal dans figürlerini sahnelemeye başladı. Oysa Çav Bella, ülkesinin işgal edilmesine direnen İtalyanların şarkıyla isyan etmesiydi.
Salondaki boşluk da dikkatimi çekti. Tamam, 20 liraydı biletler. Biraz pahalı sayılabilirdi. Ama hele seçim dönemi bir gövde gösteri yapılacaksa o salonda boş yer bırakılmamalıydı. Baktınız saat 19.00’da salonda boşluklar var, belli bir süre sonra biletlerin fiyatlarını indirirsiniz ya da biletsiz giriş sağlarsınız. Evet adil olmaz bu, 20 lira verip bilet alanlara haksızlık etmiş olursunuz. Bununla birlikte salonu dolu hale getirmeniz, sizin Afyonkarahisar’daki gücünüzü gösterir. Örgüt ya da parti içi bir toplantıda durumu izah edersiniz ve kimse de doğrudan, karşı cepheden itiraz etmez. Burada yine “sahip”lik meselesi gündeme geliyor.
Özetle: Salondaki koltukların 3’te 1’i boş. Koltukları dolduranların 3’te 1’i de halay ve fotoğraf çekmek için zemine iniyor. Bu durumda salonun kaçta kaçı boş gözükür?
Alın size şifresiz bir YGS sorusu…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti